Hayat çok garipti, birşeyi ölesiye istersin sanki isteğin yerine gelse herşey düzelecekmiş gibi ama öyle olmaz sadece aklının sana oynadığı hislerinin sana ihanet ettiği anlardan başka birşey değildir. Bu yüzden ben istemeyi bırakalı çok oldu, biliyordum hep tökezliyordum. İstiyordum olmuyordu hep bir engel bir bariyer, 'evet işte oldu!' dediğim anda sanki bir tuğla daha örüyordu hayat hayallerimin üzerine ona erişmemi engelliyordu her defasında yine tökezliyordum. Ben istemeyi bırakmaya mahkum edilmiştim ne kadar çok istemesemde...
Şuan Buket'i çok iyi anlıyordum. İstemediği ot burnunda bitmişti, oda hâlâ şaşkındı bunu dudaklarının hafif aralık olması ve gözlerini hiç kırpmamasından anlıyordum.
Ege ve o çocuk içeri girdiler Ege, "Geç kaldık hocam yoklamayı aldınız mı?"demesiyle hoca tekrar deftere baktı."Adın ne evlat?"
"Ege Kunt."
"Tamda sıra sendeymiş Ege geç bakalım yerine."
"Tamam hocam."
"Sen nereye gidiyorsun?"
Rıza hocanın o çocuğa seslenmesiyle umursamazca arkasını döndü ve hafifçe kafasını salladı."Bu sınıftan mısın?"
"Burada olduğuma göre bu sınıftaymışım."
Hocaya verdiği ukalâ cevapla bütün sınıftan 'oooo' nidaları yükseldi. Demiştim ya bizim yaratıklarda böyle birşey işte.
"Daha önce sizi bu sınıfta görmediğimi hatırlıyorum gözümden kaçmış olamazsınız."
"Zaten daha önce bu sınıfta değildik."
"Sınıf mı değiştirdiniz çocuklar?"
"Aynen."
Bunu o çocuktan başkası söylememişti. Ege hiç konuşmuyordu, ki çocuktan fırsat bulamadığı kesindi. Buket sonunda kendine geldiğinde bir hışımla bana döndü "Arel bana gördüklerimin rüya olduğunu söyle."
"Söylesem bu durum değişecek mi?"
"Lütfen akşam bir taraflarımın açık kaldığını ve o yüzden halüsinasyon gördüğümü söyle, lütfen..."
Bunu demesi üzerine kahkaha atmıştım çünkü bunları derken gözlerini kapatmış elleri sıranın iki yanından destek alırcasına yalvarır gibi sesler çıkartıyordu. O sırada sesli güldüğüm için bütün gözler bana döndü, sanırım yanlış anlaşılmıştım.
Sadece o bakmamıştı, olduğu yerde dümdüz karşısındaki duvara bakıyordu bende gözlerimi başka bir yana çevirdiğim de diğerleride bakışlarını benden çekti."Buket ne oluyor bilmiyorum ama içimde bir his hiç iyi şeyler olmayacağını fısıldıyor."
"Benim de Arel, benim de öyle."
Ege ve o çocuk bizim yan tarafımızdaki sıranın en arka tarafına geçip oturdular, orada yanlış hatırlamıyorsam İrem ile Anıl oturuyordu. Ama şuan yoktular sınıfta, Ege yerine yerleşir yerleşmez gözlerini Buket'e dikti daha şimdiden belliydi işlerin karmakarışık bir hâl alacağı tam bir fiyasko.
Rıza hoca yoklamayı tamamladıktan sonra yeni gelen iki kişiye baktı.
"Evet Ege ve senin ismin neydi evlat? İsmin listede yok.""Ben daha bugün kaydımı aldırdım, daha doğrusu aldılar. Yarın yeni listede olur ismim."
"Anladım. Peki ismini senden duyalım."
"İsmimi neden bu kadar merak ediyorsunuz sorabilir miyim?"
Bu çocuk tam bir egoistti. Her yerinden belli oluyordu, bu kadar rahat davranması ve umursamaz halleri insanı çileden çıkartırdı. Rıza hoca iyi bile davranmıştı ben olsam çoktan dışarı atmıştım bu patavatsızı. Nedense ağzı kapalıyken göze daha şirin geliyordu.
Şirin mi? O ne ya. Kendime de bir göz devirmeyi ihmal etmedim. Kazık kadar adama şirin demiştim üstelik şirin olan bir yanı yoktu bile. Yakışıklıydı, evet ama çokta değil. Tamam, tamam epey yakışıklıydı hemde haddinden fazla. Kendine has bir doğal duruşu var gibiydi saçları dağınıktı ve siyah renkteydi, gözleri ise bal rengini andırıyordu bunu ona yandan bakarken camdan içeri sızan güneş sayesinde görebilmiştim, boyu tahminimce 1.80 civarıydı. Çok sırık durmuyordu, ona yakıştırmıştım açıkcası neyse neydi beni ilgilendirmezi elalemin adamının boyu bu konuda fazla düşünmemek için hocanın vereceği cevaba odaklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Teen FictionGözlerim kapalı ellerimi iki yanıma açmış duruyorum. Bir adım dur, iki adım dur, üç adım, ve yine dur... Saçlarım rüzgarın sertçe esmesiyle herbir yana pervasızca savrulurken sadece gözlerimi kapatıp dinledim, dinledim ve dinledim. Huzuru tenime işl...