1.Bölüm

291K 8.9K 7.2K
                                    


Okumaya başladığınız tarihi bıraksanız mı bu satıra acaba (:

Son zamanlarda alışkanlık hâline getirdiğim şekilde, ayaklarımı yere sürte sürte yürüyordum. Bir şeyleri kafama takıp düşünmeye başladığım zaman istemsizce yaptığım bir davranıştı bu. Ancak elimde değildi, düşüncelerim sanki bana çok ağır geliyordu, ben de onları kolayca taşıyabilmek için ayaklarıma daha çok yükleniyordum.

Burnuma dolan tuzlu su kokusu düşüncelerime ara vermemi sağlarken minnetle araladım dudaklarımı. İçime iyice çekip ruhumun bu güzel kokuyla gevşemesine izin verecektim. Kendimi dinleyebildiğim tek yerdi burası. Bu semte taşındığımızdan beri kaçıp dinlenebildiğim bir liman olmuş, beynimin en ücra köşelerindeki kötü huylu düşüncelerden uzaklaşmamı sağlamıştı.

Bakışlarımı tekrar ayakkabılarıma çevirdiğimde gözlerimi devirmeme engel olamadım. Yanları sürtünmekten ötürü kalkmış olan ayakkabılarım bana yabancı gelmiyordu artık. Tam tersine düzgün bir ayakkabı ayağımda olsaydı, bu durumu ne ben ne de ayaklarım kabullenebilirdik.
Aslında her şeyi kafama takan bir kız değildim ancak konu aileme gelince ellerimi yere vura vura ağlayıp kendime zarar vermek istiyordum.

Ayakkabılarımı çıkarıp iskeleye oturdum, elimdeki poşeti yanıma bırakıp ayaklarımı iskeleden sallandırmaya başladım. Mavinin en güzel tonuna bürünmüş olan durgun su beni rahatlatıyordu. Ancak kafamın içinde susmak bilmeyen seslere engel olamıyordu.

Annem ve babam ben sekiz yaşımdayken ayrılmışlardı. Durmak bilmeyen, üstüne üstlük günden güne artan kavgalar ve babamın içki sevdası bu boşanmanın başlıca sebepleri arasında gösterilebilirdi. Ben altı ya da yedi yaşımdayken başlamıştı ilk kavgaları, annemin boşanma isteğiyle de birlikteliklerine son vermişlerdi.

Boşanmanın yanında daha üzücü olan şey ise; küçük yaşta hayranı olduğum annemin, ben yedi yaşındayken başka bir adamla ilişkiye başlayıp babamı aldatması, bunun sonucunda da babamın alkolik olmasını bahane edip boşanmak istemesiydi.

Boşandıktan sonra gerçek nedeni öğrenen babam, beni yanına almak için annemle kaldığım eve gelip tartışma çıkarmıştı. Bir zamanlar hayranı olduğum kadın ise bir kez daha şaşırmama sebep olup, sorgusuz sualsiz teslim etmişti beni babama. Hafızamdaki silikleşmiş anıları toz bulutlarından arındırıp düşünüyorum da şimdi... Aslında ettikleri şey kavga değildi. İki insan bir konu üzerinde anlaşamazsa, ortaya çıkan şey kavga veya tartışma olmaz mıydı? Ben, annemin isteğiyle babamın vefasız ellerine kalmıştım.

Şimdi ise babamla yaşıyordum. Şükürler olsun ki babam, boşandıktan sonra ve özellikle annemin birlikte olduğu adamı öğrendikten sonra, eski hâline dönüp içkiyi bırakmış, işine dört elle sarılmıştı. Hatta o kadar sarılmıştı ki aynı evde yaşamaya başladığımız ilk zamanlarda benim varlığımdan bile habersiz olduğunu düşünüyordum.

Düşüncelerim beni hatıraların eşiğine öylesine sürüklemişti ki kolumun aniden çekilmesiyle dış dünyaya ancak dönebildim. Tenime değen minik ele göz gezdirip kimin geldiğini yüzüne dahi bakmadan anlamıştım. Yanımdaki poşeti elime aldım, içinden poğaçayı çıkarıp yanımdaki miniğin mavi gözlerine bakarak ona uzattım. İlk önce gülümsedi, sonra poğaçayı küçük avucunun içinde çevirdi. "Beş dakikadır seni dürtüyorum, Çakıl," diye söylenmeye başlamıştı. Gülümserken bile aksi cümleler kurabilen tek minik çocuktu benim için.

"Ben sana demedim mi Çakıl değil, Çakıl Abla," dediğimde önce suratını buruşturdu, sonra o çokbilmiş tavırlarıyla denize baktı. "Bana biyolojik bağlarımızı kanıtlayan bir belge getir, ben de sana abla diyeyim," deyince ağzım açık hâlde Arda'ya bakakaldım. Yaşın sadece rakamlardan ibaret olduğunun kanıtıydı benim için.

EŞSİZ (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin