İçimde uçuşan tuhaf hislere çok yabancıydım. Korumak... Onun dudaklarından ahenkle süzülen kelime beni sarsmıştı. Hayatımda ilk kez kulaklarımda yankılanan bu sözcük, elimde olmadan titrememi arttırmıştı. Oysaki benim sözlüğümde böyle bir kelime yoktu.Bu yaşıma kadar ne annem ne babam... Duymayı geçtim, hani bazı şeyler sadece hissettirilir ya, kalbim bu duygunun ucundan, köşesinden bile geçmemişti. O kadar kabullenmiştim ki yalnızlığımı, onun ağzından çıkan dünya harikası kelime kalp atışlarımı maratondaymışçasına hızlandırmıştıı.
Bana acıdığı gerçeğini unutarak sadece dolgun dudaklarından çıkan tek kelimeye sığınmak istiyordum: Korumak.
Hayretle açılan gözlerim tam beş dakikadır mavilerindeydi. Ciddi mi değil mi diye anlamaya çalışıyordum bir yandan. Ancak onu okumak imkânsızdı. Çözmek ise daha imkânsızdı. Beklemekten sıkılmıştı ki dudaklarını büzerek devam etti. "Veya ayak altında dolanmayıp yaralan i-"
"Hayır!" İrileştirdiğim gözlerimle yanık tenine bakarken boğazımda memnuniyetsiz bir tat hissettim. Ani tepkimin farkına vardığımdaysa sesimi alçaltarak devam ettim. "Yani şey... Ayak altında olmam lazım, değil mi? Sonuçta yaralanmak istemiyorum. Hem sen de dedin ya koruyacağım diye. Sözünden geri dönmemelisin."
Gece mavisi gözlerini yeşillerime kitleyip kaşlarını öyle mi, dercesine kaldırdı. Kasılan çenesine hayranlıkla değdi gözlerim. Bir adama sinir bile bu kadar yakışabilir miydi?
"Yürü. Arabada konuşacağız." Sesi sakin olsa da altında yatan imayı hissettiriyordu. Başımı evet anlamında sallayarak arkasından yürümeye başladım. Deri ceketinin sardığı geniş omuzları dikkat çekiciydi. Vücudu spor salonunda saatler harcanarak kas yığınına dönüşen bedenler gibi değil de özenle çizilmiş, bakanların tekrar dönüp bakacağı türden eşsiz bir sanat eseri gibiydi. Bu hâliyle gerçekten güçlü gözüküyordu. Onu incelerken beni fark etmemesinden aldığım cesaretle bakışlarım odağına pantolonunu aldı. Bu sefer uzun kaslı bacaklarını saran siyah bir pantolon giymişti.
Başımı eğip kendi bacaklarıma bakmadan edemedim. Onun gibi kusursuz bir adamın yanında, benim gibi çelimsiz bir kız... Serseri bana asla o gözle bakmazdı.
Hayal kırıklığıyla omuzlarımın düşmesine engel olamadım. Tabii ki beni acıdığından koruyacaktı, kaşımı gözümü beğendiğinden değil.
Arabanın etrafında dolanırken alaylı kelimeleri ciddi sesiyle kulağıma ulaştı. "İyi süzdün. Acele et."
Sırtında da mı gözleri vardı, Allah aşkına? Yanaklarıma yayılan pembelikle gözlerimi devirerek yolcu kapısını açtım. Bana emir vermek dışında düzgün bir konuşmamız olmuyordu serseriyle. Kapıyı sertçe kapatarak koltuğa oturdum. Yaşadığım saldırıdan sonra bir de Kaan'ın emirlerini daha fazla duyup moralimi bozmak istemediğim için o söylemeden kemerimi taktım. Ben bunları yaparken adama indirdiği acımasız darbeler de aklımı kurcalıyordu. İtiraf etmek zor olsa da çekiniyordum ondan. Belki de korkuyordum.
Kollarımı çapraz bir şekilde göğsümün üstünde birleştirdim. Başımdaki sızı yüzümü buruşturacağım derecedeydi ancak serseriye daha fazla güçsüz görünmek istemiyordum.
Gösterişli Audi'si hareket ettiğinde bakışlarımı sağ tarafımda kalan yola çevirdim. Umursamıyor gibi görünmeye çalışıyordum ancak dudaklarından çıkacak olan tek kelimeye bile muhtaç hâldeydim.
Yaşadıklarımı anlatabileceğim kimsem yoktu. Hırpalandığımda yardım isteyebileceğim kimsem yoktu. Ve ben sanki her şeyi ona anlatabilirmişim gibi hissetmeme engel olamıyordum. Yalnız yaşadığım mağaramdan beni çıkarıp, düşüncelerimi katleden seslerden beni kurtarmasına o kadar çok ihtiyaç duyuyordum ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EŞSİZ (KİTAP OLDU)
Novela Juvenil-Yarım kalmış bir hikâyedir. Bunu bilip ona göre başlamanızı tavsiye ederim. "Belime dolanmış kolları hareket ettirmemeye çalışarak tek hareketle döndüm usulca. Kalbimin kanatları gösterişli bir şekilde çırpındı. Güzel yüzü tam karşımdaydı işte şimd...