Kendin Gibi Biri

141 9 0
                                    

Sorduğu soru karşısında afallamıştım. Ne diyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Gözlerim tekrar gözlerini bulduğunda yüzünde saf bir merak olduğunu gördüm.

-Nasılım? Dedim güçsüz bir sesle

Çünkü bu cevabını bildiğim bir soruydu. Henüz 17 yaşındaydım. Fakat tek yaptığım saatlerce kitap okumaktı. Sanki hayatı kitaplardan öğreniyordum. Odamda bir kitaplığım bile vardı. Harçlıklarımla aldığım romanlarım en değerli varlığımdı.

-Neden hiç arkadaşın yok?

Bu soru canımı acıttı. Bu aslında yanıtını bildiğim fakat her zaman inkar ettiğim bir soruydu. Neden hiç arkadaşım yoktu? Neden ailemle aramda her zaman bir mesafe oldu? Oysa bir arkadaş grubuna dahil olmayı çok isterdim. Abimle oturup saatlerce konuşsak ne güzel olurdu. Annem... Annemle de çok şey paylaşamamıştım. Ve her daim babamım eksikliğini hissetmiş, onun bende bıraktığı acılar yüzümde can bulmuştu. Sorun bende idi, biliyordum. Yalnızlığa öylesine alışmıştımki, bırakın insanlarla konuşmayı, gülümsemeyi unutmuştum. Sarp ın yeşil gözleri düşündüklerimden habersiz dikkaktle benim yeşillerime bakıyor, vereceğim  cevabı bekliyordu. Ben buydum, onu kendimden uzaklaştıracak cevaplar vermeliydim.Artık kafamı karıştıramayacaktı. Sesimi ifadesiz tutarak;

  -Nasıl bir ailede büyüdüğümü bilmiyorsun. Eminim annen seni pamuklara sarmıştır, baban her kararında arkanda durmuştur. Ama ben senin kadar şanslı deyildim. Ne bir şey paylaşabileceğim bir annem, nede arkamda duran bir babam vardı. Ben hep yalnızdım. Şimdi nasıl arkadaş edinebilirim ki? Sen benim yerimde olsan yapabilir miydin?

  Cümlemi bitirdiğimde gözlerim dolmuştu. Bir yabancıya babamdan bahsetmek, annemi söylemek canımı yakmıştı. Daha önce kimseye anlatmadıklarımı ona söyleyerek yanlış mı yapmıştım bilmiyorum ama artık benimle ilgilenmesini, uğraşmasını engellemek istiyordum bu sözlerimle. Yüzümü tekrar ona çevirdiğimde gözlerinde önce saf şaşkınlığı daha sonra ise hüznü gördüm. Benim için üzülmiş müydü?

  - seni kabuğundan çıkaracağım. Arkadaş edinip edinmemende artık umurumda deyil. Ama benden kurtuluşun yok güzelim,  ağlamana izin vermeyeceğim artık.

Kelimeleri öyle bir kararlılıkla söylemiştiki ne diyeceğimi bilemedim bir an.Ne hakla böyle konuşabiliyordu. Neden kurtulamıyordum ondan. Abim bu olanların yarısını bile öğrense...Zaten pamuk ipliğine bağlı olan ilişkimiz bir serseri yüzünden tamamen kopardı. Bunları düşününce kan beynime sıçradı ve kelimeler benden bağımsız bir şekilde buz gibi bir havayla dudaklarımdan çıkıverdi.

   - Sen kimsin Allah aşkına. 3 yıldır bu okulda, bu şekilde okuyorum. Seninle daha iki gün önce tanıştık. Sadece iki kelime konuştuk. Ağlamama izin vermeyeceksin öyle mi! Sen hayatımda yokken bi şekilde idare ediyordum. Alışalı çok oldu. Benim ağlayıp ağlamamam kimsenin umurunda olmaz, seninde öyle. Neden umursuyormuş gibi davranıyorsun?

   Bir anda üzerime yürümeye başladı. Gözlerindeki kızgınlık, hareketlerinede yansımıştı. Sadece gitse olmaz mıydı? Sırtım kantin duvarına tosladığında kaçacak yerim yoktu. Ders zili çalmıştı fakat sınıfta olsam bile tüm bu konuşmalardan sonra kafamın birşey alacağını sanmıyordum. Bir elini duvara, hemen başımın  yanına koymuştu. Kemdimi bir kitap karakteri gibi hissediyordum. Fakat asla baş kahraman deyil... Bedeni bedenime deydiğinde titredim. Tepkim karşısımda dudağında ufacık bir tebessüm oluştu. Fazla yakındık ve heran biri gelebilirdi. Bir öğrenci veya daha kötüsü bir öğretmen... Düşünmek bile istemiyordum bunu. Konuşmaya başladığında nefesini yüzümde hissettim

  -  Senin ailenle yada olmayan arkadaşlarınla  ilgilenmiyorum. Benim ilgilendiğim  sadece sensin. "Ne kadar güzel olduğunun farkında bile olmayan burslu kız." Eminim böyle diyorlardır arkandan. Seni ilk gördüğümde herkes gibi olmadığını anlamıştım. Farklı olman seni çekici kılıyor.

  Yanaklarım alev alıyordu. İltifat alışık olduğum birşey deyildi. Bana güzel olduğumu söylüyordu. Bu düşünce hoşuma gitti. Ama hayır hayır... Onun etkisine kapılmamalıydım. Kelimeleri kafamda toparladığımda net ve kesin bir şekilde konuşmaya başladım.

  - Kendine eğlence arayan zengin züppeden başka birşey deyilsin.Sana olumlu bir cevap verdiğimde ne olacak sanıyorsun? İki gün sonra bendende sıkılacaksın.Kendine kendin gibi birini bul.

  Konuşmamı bitirdiğimde yüzünde alay vardı ama öncekiler gibi deyil. Benden uzaklaştı. Sonunda rahat bir nefes alabildim. İşte sadece eğlence arıyordu. Bu kadar kolay bıkmıştı benden. Tam gidecek sanmıştım ki yeşilleri yeşillerimi buldu ve bu sefer o gözlerde meydan okumayı gördüm.

- Beni daha tanımıyorsun güzelim.

Merdivenleri çıkıp gözden  kayboduğunda beni tamamen soru işaretleriyle bırakmıştı. Yanaklarım halaa yanıyordu. Lavaboya gitmeliydim.

Elimi yüzümü yıkadığımda kesinlikle daha rahatlamış hissediyordum. Tabi ki bedenen. Kafam tamamen doluydu, düşüneceğim o kadar çok konu vardı ki... Herneyse. Gözüm aynadaki yansımama takıldığında şok oldum. Yanaklarım hariç ruh gibiydim. Uzun kumral saçlarımı at kuyruğu bağlamıştım. Gözlerim ise herzamanki gibi ifadesiz yeşillerdi. Sonunda lavabodan çıktığımda zil de çalmıştı. Hızla sınıfa girip çantamı aldım ve durağa doğru yürümeye başladım. Derse girmemiştim fakat yokluğumun fark edileceğini bile sanmıyordum. Otobüste iğne atsan yere düşmezdi. Ben ise yine ayaktaydım. Öyle ki tam dibimde benden maksimum birkaç yaş büyük  bir çocuk duruyordu. Bakışlarını üzerimde hissediyordum. Bu rahatsız ediciydi. Otobüs ani bir fren yaptığında neredeyse düşüyorduk. Öyle yakın bir konumda durmuştukki bacağı bacağıma değiyordu. Uyaran bakışlarımı çocuğa yönlendirdiğimde sırıtarak beni süzüyordu. İşte sabır kotam dolmuştu. Uzaklaşmak istedim fakat kımıldayacak bile yer yoktu. İfadesiz bir sesle;
  - Müsait bir yerde inebilir miyim?
Şofürün homurdandığını duydum. Fakat arka kapıyı açması uzun sürmedi. İnmeden son bir kez çocuğa baktığımda bana göz kırptı. Kaşlarımı çattım ve vakit kaybetmeden otobüsten indim. Geri kalan yolu yürüyerek gitmem gerekecekti. Aslında iyi de oldu.En azından bugün olanları düşünebilirdim. Otobüsteki çocuktan tiksinirken neden aynı şeyi Sarp a karşı hissedemiyordum?
Telefonum çaldığında düşüncelerimden tamame  uzaklaştım. Abim arıyordu.

  - Efendim
 
-Nerdesin kızım sen? Annem
burda meraktan öldü
 
  - Otobüs kalabalıktı yürüyorum.

   - İyi. Sağa sola bakmadan çabuk gel.

  Telefonu kapattığında gözlerimi devirsemde bu hoşuma gidiyordu. En azından abim beni umursuyordu.

İLK KEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin