Tony ve Grant son hazırlıklarını da yaptıktan sonra ikindi saatlerinde olduğundan dolayı bulundukları mekanın keyfini çıkarmaya karar vermişlerdi. Atlama pistinin hemen ucuna oturmuş ve ayaklarını sarkıtarak harika kasaba manzarasına bakıyorlardı, eğer Tony aralarında bir şey olacağından emin olsaydı bunun romantik bir an olduğunu kabul ederdi ancak bu biraz farklı duruyordu.
"Baban haberlere çıktı."
Tony mayışmış sesi duyduğunda bakışlarını manzaradan alıp Grant'a çevirdi.
"Evet, sanırım büyük işler peşinde. Ama umurumda değil."
Grant kaşlarını kaldırarak manzaraya bakmayı sürdürdü, sanki bir şey demek istiyormuş gibi duruyordu.
"Belki baban iyi bir iş peşinde."
Tony kaşlarını çatarak Grant'a baktı ve onunda kendine dönmesini bekledi.
"Tamam, bu yalandı."
Grant hafif bir gülümseme ile dudaklarını ıslatarak önüne döndü. Tony bağdaş kurduktan sonra derin bir nefes alarak cesaretini topladı.
"Bana güzel bir yalan söyle."
Grant gözlerini kapatarak esen rüzgarın sarı saçlarında gezinmesine izin verdi. Hafif çatık duran kaşları ve yüzüne altın oranın kanıtı olarak mükemmel bir şekilde yerleşmiş pembe dolgun dudakları... Grant gözlerini açtığında Tony ilk defa kaçmadı yada utanmadı, öylece durup onun yüzünü izlemeye devam etti.
"Seni seviyorum."
Yüzüne yayılan küçük gülümseme anlamsızca havada asılı kalırken Grant ayağa kalkarak ona elini uzattı. Ayağa kalktığında ikiside bir süre pistten aşağıya bakındı.
"Hazır mısın?"
Yüzünde asılan gülümsemeye rekabetçi bir bakış katarak Grant'a dağın eteklerini işaret etti. Pistin ucuna yürüdüğünde bir anda hücrelerine yayılan heyecanla kaçamak bir bakış attı. Grant pistin ucuna yürüdüğünde geri dönerek ona baktı.
"Ne oldu korkuyor musun?"
Aklında biraz önce alıntıladıkları* şarkının sözleri gelince adım atmak için yeltendi ama Grant üstündeki yelekten tutarak onu hızlaca pistin ucuna, yanına çekti. Kendini bir anda omuzlarından sıkıca tuttuğu Grant'la dipdibe buldu. Grant muzipçe dudaklarını kıvırdığında bakışları istemsizce dudaklarına dikildi Tony'nin. Yapılı omuzlarındaki elleri gevşediğinde ağzından dökülen kelimelere engel olamadı.
"Korkuyorum."
Kelimelerin bittişinde dudakları Grant'ın dudaklarının üzerine kapanmak üzereydi ki hissettiği boşluk ve duyduğu çığlıkla Grant'ın çoktan atladığını fark etti. Ellerini saçından geçirip Grant'ı izlerken gelen görevliyle kaşlarını çatarak ona döndü.
"Anneniz sizi birçok kez aradı, belki acil bir durumdur."
Tony pistin ucundan çekilip görevlinin uzattığı telefonunu aldı ve bildirimler kısmını açtı. Ekranda yazan otuz iki cevapsız çağrıyı görünce endişeyle arama tuşuna bastı. Vücudu titremeye başladığında telefondan gelen sinyal sesi ona korkunç şeyler olabileceğinin bir simgesi gibiydi.
"Anthony, seni kaç kez aradım biliyor musun? Sana bir şey oldu diye çok korktum. Bruce'da olmasaydı delirecektim."
Tony annesinin sesini duyduğunda rahatlayarak bekleme banklarına doğru yürüdü ve oturdu.
"Önemli bir şey mi oldu? Sen iyi misin anne?"
Tony'nin endişeli sesi telefonun diğer ucundan duydulduğunda genç kadın oğlunu korkuttuğu için üzülmüştü.
"Tatlım, eğer yakınında televizyon varsa bir haber kanalı açmalısın."
Tony görevlinin hala ağaçlık alanda kendini beklediğini görünce ayağa kalkarak yanına ilerledi.
"Televizyon var mı acaba?"
Görevli kendi klübesini gösterdiğinde, Tony'le birlikte o yöne ilerlediler. Klübeye girdiklerinde Tony annesine haber vererek telefonu kapattı ve haber kanalını açtı. Ünlü Howard Stark'ın yaşlı yüzü ekrana çıktığında Tony tam kapatmak üzereyken gözleri altta yazan yazıya kaydı.
"Stark'ın yeni varisi mi?"
Tony yazıyı okuduktan sonra sesi açarak çoktan yapılan konuşmanın görüntülerinin bitmesini bekledi.
"Az önce Slyvia ile Stark şirketlerinin son durumu hakkında konuştuk. Howard Stark'ın çekileceği haberi verildikten sonra herkes şirkette ki boşluğu konuşurken Howard Stark büyük haberini vererek herkesi bozguna uğrattı."
Ekrana Howard ve şirket ortaklarının birkaç resmi düştü ve sonrada ekrana Tony'nin ortaokul yıllarından kalma bir resim konuldu.
"Howard Stark, şirketini oğlu ve tek varisi Anthony Stark'a devrettiğini ve bugünü uzun zamandır beklediğini belirterek sahneden ayrıldı ve herkesi akşam vereceği kutlamaya davet etti."
Tony'nin eli ayağı birbirine girerken görevli dengesi bozulan Tony'i tutup hızla sandalyeye oturttu.
"Bayım siz iy-"
Görevli ekranda ki fotoğrafa ve Tony'i fark ettiğinde yutkunarak cümlesini yarıda kesti ve şaşkın bakışlarını Tony'e çevirdi.
"Size taksi çağırayım yada başka bi-"
Tony telefonundan annesini zar zor tekrar aradığında kesik kesik nefesler alarak karşı tarafı bekledi.
"Bu piç ne yapmaya çalışıyor?"
Telefonun diğer ucundaki kadın bir an üzülsede bunu oğluna belli etmemeye çalışarak bir süre düşündü.
"Tatlım, bu gece eve dönmen gerek. O kutlamada olmalısın ve kendi kararını söylemelisin."
Tony annesinin heyecanlı sesini duyduğunda sinirlenerek telefonunu odanın ucuna fırlattı ve dişlerini sıkarak gözlerinin önüne inen perdenin kalkmasını bekledi.
"Bana bir taksi ayarlayabilir misiniz?"
Görevli korkarak yerinden kalktı ve odanın diğer ucunda duran ankesörlü telefonu çabucak kullandı.
"Birazdan burada olur. Su ister misiniz?"
Tony kendisine uzatılan suyu aldıktan sonra hızla kulübenin kapısına doğru gitti.
"Arkadaşıma eve gitmek zorunda kaldığımı söyler misiniz?"
Görevli şaşkın bir şekilde ağzını açtığında Tony çoktan kulübeden çıkmıştı.
"Arkadaşınız mı?"
Görevli şaşkınlığından kurtulup hızla Tony'nin arkasından giderek onun iyi olup olmadığına bakındı. Taksi geldiğinde ise işine geri dönmek zorunda kaldı.
Tony cebinden çıkarttığı parayı taksiciye verdikten sonra hızla evin bahçesine girdi. Kapıda oturan Bruce'u gördüğünde burun kemerini sıkarak onu görmezden gelmeye çalıştı. Bruce bu çok normalmiş gibi ona geçmesi için yer verdi ve arkasından eve girdi.
"Bu akşam şu salak kutlamaya gitmeliyim."
Bruce'un kaşları şaşkınlıkla havaya kalktığında Tony'nin sert ve kesin yüz ifadesi iyice artıyordu.
"O adama babam olmadığını ve onun o saçma şirketini devir almayacağımı söylemeliyim."
Tony üst kattaki odasına çıkıp valize kıyafetlerini doldururken bir yandan da söylenmeye başlamıştı.
"Annemin sesini duymalıydın, sanki tanrı onu evlat edindi. O kadar mutlu ve huzurlu geliyordu ki."
Bruce yatağa oturduktan sonra soluklanarak sırtını başlığa dayadı.
"Annenin eski hayatını biliyorsun, Tony. Heyecanlanmaması garip olur."
Tony kucağında tuttuğu kıyafetletle bir anda duraksadığında Bruce yanlış bir şey diyip demediğini düşündü.
"Sanırım haklısın."
Bruce başını sallayarak bir şeyler düşünürken Tony kalan kıyafetleri de koyup valizini kapattı.
"Sinirlenmeden ve delice bir şey demeden oraya git ve düşün."
Tony başını sallayarak valizini aldı ve aşağı kata indi.
"Akşam otobüsüne yetişmeliyim. Anahtarı çıkarken al ve gelince Grant'a ver. Ona olanları söylesin."
Tony kapıdan hızla çıkarken Bruce'de peşinden koşturdu.
"Tony bekle, Grant kim?"
Tony yoldaki taksiyi durdururken eliyle yüzünü ovarak kapıyı açtı.
"Siz tanışmadınız değil mi? Kendisi bir arkadaşım, benimle gelmişti."
Bruce elindeki anahtarla evin bahçesinde öylece kaldığında Tony çoktan taksiye binmişti.***
Selams
JL fragmanı ve üç tane Homecoming posteri geldi.
Evet bu şahane üç posterden bahsediyorum, yey...
Onun haricinde LÜTFEN YORUM ATIN LÜTFEN öldünüz mü korkuyorummm.Bu arada okuyucu sayımızın artmasına çok sevindim. Iyi okumalar...
Spidey is out ✌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mind games ¤ stony ✅
Fiksi Penggemarau / "Neden bunu yaptığını bana bir cümlede açıklaya bilir misin?" Genç adamın ela gözleri tedirginlikle bileklerinden doktorun yeşil gözlerine çıktı. "Onun için cesaret her şeydi." Doktorun kaşları çatıldı ve bir süre hastasına baktı. "Kimin...