ÖFKE

20 0 0
                                    

Multi sanki kurgu için hazır gibi! Yeniden doğuş.
Şarkıyı seviyorun, sizde sevin sizi severim.
🐘

Her bir zerreme teker teker çarpıp kaçan acıdan kurşunlar kaçınılamaz olmuştu. Tüm vücudumda derin yaralar bırakarak giden acı, çekilmiyordu. Dizlerimin üzerine düşmemek için içten içe bir savaş veriyordum. Çünkü düşersem yenilirdim. İnsanlara güçsüz olduğumu göstermek değil çok güçlü olduğumu inandırmak istiyordum.

Bu yüzden karşımdaki adam ile burada oturup tüm bu olanlar için savaşmaya hazırdım. Elindeki kahve dolu kupaların birini bana uzatan Vega'ya hala kaçamak bakışlar atmakla meşguldüm. Onun rengine bir anlam veremediğim, isim koyamadığım gözlerine bakmak beni çekindiriyordu. 

Bardağın kahveden dolayı dışına yansımış sıcaklığı ile ellerimi ısıtırken tam karşıma geçip oturdu. Bakışlarımı oturduğu koltuğun alt kısmına indirdiğimde gözlerim odağına kaslı bacaklarını almıştı. Kahveden bir yudum alıp tek dizimin üzerine koydum. Gözlerim gözlerine çıktığında doğrudan bana baktığını fark ettim. Tek elimle saçlarımı arkaya atarak derin bir nefes aldım.

Ben konuşmadan, "Hazır mısın?" diye sordu. Başımla onayladım. Kendisine has olduğunu düşündüğüm çarpık gülüşünü bana sunduktan sonra önümde bulunan eskime olduğu belli olan sehpanın çekmecelerinden bir dosya çıkardı. Kaşlarım merakla havalanırken dosyayı bana uzattı. Elime alıp kahve bardağını sehpaya bıraktım. 

Dosyanın kırmızı kapağını araladığımda odağıma düşen bilgiler ona aitti. Teker teker okudum. 'Vega Doğanay, 26 yaşında, 9 Haziran 1991 doğumlu, İkizler burcu...'

Bunun gibi bir çok şey sayfayı doldururken çekilmiş fotoğrafta asılı kaldı bakışlarım. Sert çehresi kimliğini korurken gözlerinin rengini fark ettim. Simsiyahtı. Çatık kaşlarla resme bakarken emin olmak için birde onun gözlerine çıkardım bakışlarımı. Hala anlam veremediğim değişik bir renkti. Dosyayı geri ona uzattım.

"Gözlerinin rengi ne?" diye sorduğumda biran duraksadı. Elindeki dosyayı sehpanın çekmecesine geri koyup kahvesini eline aldı. Koltukta arkasına yaslandıktan sonra bacaklarını aralayıp yayvan bir şekilde oturdu.

"Siyahtı," dedi kahvesinden bir yudum alarak. Sıcaktan dolayı yüzünü kırıştırdı. "Büyüden sonra böyle oldu." 

"Ne büyüsü? Sende mi benim gibisin?" Dudakları alayla kıvrıldı.

"Bak Afrodit." Koltukta biraz öne kayıp dirseklerini dizlerine yaslayarak eğildi. "Yaptığım bir kara büyü sonucunda ölü cadı ruhları tarafından güçlerim alındı." 

"Sonra?" Gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı.

"Sonra," dedi. "Artık geri dönüşü olmayacağını düşündüm, onlarla iletişime geçmeye çalıştım fakat kabul edilmedi. Eres, bunun için bir yol bulacağını söyledi ve buldu. O yol ise..."

"Benim." diye mırıldandım. Başıyla onayladı. "Peki ne yapacaksın? Öldürmekten bahsetmiştin?" Kalbim korkuyla kasılırken gözlerini uzun bir süre kapalı tutup geri açtı. Şakaklarının üzerinde parmak uçlarıyla gezinirken meraklı bakışlarım hala onun yüzünü tarıyordu.

Konuşmak için dudaklarını araladı. "Senden başka birini bulamadığımız için seni seçtik," Açıklama yapmak için kendini zorluyor gibiydi. "Güçlerimi geri alabilmem için tek olanak sensin. Güçlerin artık kuvvetli hale geldiğinde bana aktaracağız ve sen öleceksin." Dili zar zor dönmüştü son kelimesinde. Kalbime doğru inen basınçlı öfke yüklü tekmeler beynimde bir şeylerin titremesini sağlamıştı.

GAVERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin