Can Bey bir taraftan bizimle sohbet ediyor, diğer taraftan gözleriyle tipimizi inceleyip muhtemelen kafasında değerlendirme yapıyordu. Tekrar bana döndü:
'' Eee Rıfat Bey! Ailenizden hiç bahsetmediniz. Biraz ailenizi de anlatın bakalım.''
Şimdi ne lüzum vardı bu soruya? Bu iş görüşmelerinde en sevmediğim, daha doğrusu en cevap vermek istemediğim soruyu pat diye soru verdi adam. Kafamda yer etmiş, her bu soruyu sorana verdiğim kaçamak cevabımı yapıştırdım bende:
''Efendim aslen Ankaralıyız. Ama babamın işi gereği İstanbul'a yerleşmişiz. Ben burada doğup büyüdüm. Babam emekli mübaşir. Ağabeyim var bir de. O da evli... Annem ile babam ayrı. Ben babam ile yaşıyorum, böyle işte...''
Neyse ki adam çok irdelemedi bu aile mevzusunu. Necip ile de kısa bir aile sohbetinden sonra asıl mevzuya geldi Can Beyimiz.
''Hadi bakalım gençler. Bir performansınızı görelim. Sahne düzeninizi ayarlayın ben beş dakikaya geliyorum''
Can Bey'in bize baya profesyonel grup muamelesi yapması hoşumuza gitti. Sahne düzeni falan. Altı üstü ben gitar çalacağım Necip'te bateri...
''Necip kardeşim bak fazla coşma. Usuldan söyleyelim şarkımızı. Adam ilk etapta yadırgamasın sonra. Benim bestelerden bir tane çalalım. -Dünya Yalan- bunu beğenir.''
''Sen merak etme kardeş. Sen akordunu iyi ayarla, gerisi bende.Ağzı açık kalacak adamın. Aha geliyor Can Bey.''
''Hazırsanız başlayın gençler!''
'' Dünya yalan/ Her şey talan/ Geriye kalan/ Hep hüsran, hep hüsran''
''Aşklar sahte/Yüzler maske/Gerçek sevgi/ Nerede? Nerede?''
............
Can Bey'in bir dakika işaretini fark edip şarkıyı kestik.
''Bu şarkıyı hiç duymamıştım. kim söylüyor?''
''Ben söylüyorum efendim. Benim bestem.''
''Fena değilmiş. İdolünüz Duman Grubu galiba. Mimikler ses tonu falan onu çağrıştırıyor.''
''Severiz kendilerini, ama sadece tarz benzerliği diyelim. Yoksa bir taklit gibi algılanmasın efendim.''
''Anladım. Bir de herkesin bildiği bir şey çalın bakalım. Bilmediğim bir şarkıya göre değerlendirme yapamam.'Bir de mümkünse slow olsun''
Madem Duman dedi. Aynı tarzdan yürümek lazım. Hemen aklıma geldi şarkı. Necip'e dönüp fısıldadım:
''Seni Kendime Sakladım ile devam ediyoruz.''
Necip göz kırptı şarkıya girdik. Şarkı bittiğinde Can Bey'in yüzündeki olumlu ifadeyi tahmin etmek güç değildi.Bir-iki şarkı daha çaldık. Gitarımı sahne duvarına yaslayıp öz güvenle tekrar oturdum karşısına:
''Umarım memnun kalmışsınızdır efendim... ''
''Güzel çalıyorsunuz, yani dinlettiriyorsunuz kendinizi. Bu mekan hakkında az çok bilgi edinmişsinizdir. Genelde İstanbul'da sosyete diye tabir ettiğimiz kesim gelir. Özel müşterilerimiz vardır. Burada çalacak olursanız işinizin yanı sıra kendinizin de ön planda olması lazım. Daha açık konuşayım. Kendinize bakacaksınız. İlk etapta deneme süreciniz olacak. Hafta da üç program iki saat...''
Can Bey ile diğer detayları konuşup eve döndüğümüzde akşam olmak üzereydi. Keyfime diyecek yoktu. Kapının önünde Münire Teyzem'i gördüm:
''Münire Teyze. Az kaldı; önce senin şu takma dişleri yaptıracağım,sonra boğaza balık yemeye götüreceğim seni. Hadi iyisin iyi!''
Münire Teyze şaşkınlıkla dolu yüz ifadesiyle hafif tebessüm ederek sordu:
''Ne oldu deli oğlan, loto falan mı tutturdun?''
Merdivenleri ikişer ikişer çıkarken bağırdım Münire Teyze'ye.
''He Münire Teyzem he!. Loto tutturdum. Hadi konuşuruz sonra.''
Hayatımın en güzel günü gibi geldi bugün bana. Resetlenmiş bilgisayar gibi hissediyordum kendimi. Daha ne olsun? Sefaletten kurtulma şansı geçmişti elime bir kere...
''Umut babacığım umut. Bir insan umutlanmayı versin şu hayatta. Daha sıkı sarılıyor hayallerine değil mi?. Bak ben umutlandım işte. Hem de mutluyum bak. Onca zaman sonra mutluyum. Şimdi bir köşede bıraktığım hayallerime anlatacağım tüm bunları. Onlarda mutlu olsun, sen de mutlu ol. -Umudun yoksa hayallerinin hükmü olmaz- derdin ya. Bak umut getirdim sana en mutlusundan. ''
''Mutlu oldum oğlum. Yüzünün gülmesine mutlu oldum. İnşallah hep böyle görürüm seni. İşine gelince. Hayırlısı olsun oğlum. Ne diyebilirim ki?.''
''Bu kadarcık mı baba?. Benim mutluluğum mu sadece seni mutlu eden?. İşime sevinmemiş gibisin.''
''Kaygılarım var oğlum. İşinle ilgili kaygılarım var. Zenginleri mutlu etmek zordur, kolay kolay bir şeyi beğenmez onlar. Hele babasının parasıyla zengin gözükenler var ki!. Seni üzerler oğlum. Kimi patavatsızca konuşur, kimi sana hükmetmek ister, kimi başka bir şey ister. İstekleri bitmez bunların. Yorarlar seni. Günün birinde sabredemezsen diye kaygılıyım. Bana kızdın şimdi biliyorum. Şimdi kız kızabildiğince. Ama dediklerimi de aklına yaz. Sabrını tart. Taşmayacağından eminsen başla bu işe. İleride daha büyük yıkıma uğrama. Bir baba olarak sana diyeceğim budur!''
''Yine yapacağını yaptın be baba!. Masa başı işe başlasak sanki tüm hayat süt liman olacak ya!. Diz bütün kaygıları önüme engel olarak. Hem ben müziğimi yapar, şarkımı söyler paramı alırım. Bana ne ki zengininden fakirinden... Eğer hala beni caydırmak için söylüyorsan tüm bunları, boşuna baba... Boşuna...''
'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalimdeki Babam..
General FictionBabasının öldüğünü kabullenemeyen bir adam Rıfat... O kendi dünyasında yaşatıyor babasını... Dertleşiyor, konuşuyor... Sorumsuzluklarından dolayı fırça yiyor vs... Kendince sorumlu, herkesçe sorumsuz bir kişilik... Hayalperest, inatçı, ısrarlı...