Sanki rüyada gibiyim. Etrafım sisli, çok soğuk. Sisten dolayı hiçbir şey görünmüyor.
''Baba neresi burası? Korkuyorum, çok korkuyorum.''
''Olmaman gereken yerdesin evlat. Hiç olmaman gereken yerdesin.''
''Baba, ben neden üşüyorum, yatacak yer var mı? Uyumak istiyorum.''
''Uyuma oğlum. Sakın uyuma! Misafirsin sen, burada kalmaman gerek. Şimdi güçlü olacaksın, senin güçlenmen gerekli... Gücüne ihtiyacı olanlar seni bekliyor.''
''Baba ben ölmedim değil mi? Ölmemem lazım benim. Zeynep ile randevulaştık. İlk defa buluşacağız. Açılacağım O'na baba. Hissettiğim her duyguyu bir bir anlatacağım. Hem ölürsem Zeynep ağlar. Zeynep'i hiç ağlatmayacağım diye söz verdim kendi kendime. Ölürsem sözümü tutamam. Sonra Münire Teyze var. Ne yapar bensiz bir başına? Benden başka kimsesi yok. Hele Necip'i hiç demiyorum bile. Ölmeyim be baba! Zeynep'le biraz mutlu olayım ne var? Bak mutlu olmayı beceremezsem söz o zaman öleceğim. Hiç itiraz bile etmeden öleceğim. Ama şimdi ölmeyim baba...''
''Ölmeyeceksin oğlum merak etme. Şimdi ölmeyeceksin. Yaşayacağın şeyler var daha. Hadi, olman gereken yere dön!''
3 gün sonra:
Hani ayağımız, elimiz uyuşur da oralara küçük küçük iğneler batıyormuş gibi hissederiz ya; beynim tam da öyle. Derinden çok karışık sesler duyuyorum.
''Kendine geliyor, çok şükür kendine geliyor. Hadi Rıfat! Hadi kardeşim aç gözlerini artık. Bak yanındayız biz.''
''Ah Rıfat ah! Yaşlı başlı kadına yaptığına bak eşek sıpası! Allah'ıma çok şükür seni bize bağışladı.''
Göz kapaklarımda tonlarca yük var gibi. Açmak için adeta savaş veriyorum. Yavaş yavaş sanki simsiyah bir perde açılıyor. İşte karşımda Münire Teyze. Ağabeyim de burada. Onca yoldan kalkmış gelmiş. Birini tanımıyorum ama muhtemelen doktor. Bir şeyler söylüyor ağabeyime. Her yerimde bir şeyler takılı...
Hafif ağlamaklı ses tonuyla ağabeyim kurdu ilk cümleyi.
''Hoş geldin Rıfat. Kardeşim benim.''
''Abi! Ne zaman geldin sen? Neden hastanedeyim? Ne oldu bana?
''Trafik kazası geçirdin kardeşim. Biraz yoğun bakımda kaldın. Ama üzülme bak sağ salim aramızdasın işte.''
''Doğru dürüst bir şey hatırlamıyorum abi. Kar yağıyordu. Zeynep'i taksiye bindirip oradan kendi arabamızla eve geliyorduk. Çok kar vardı. Arabayı Necip kullanıyordu. Necip?? Münire Teyze Necip nerede?''
Münire Teyze gözlerini kaçırdı, hemen fark ettim gözlerini kaçırdığını.
''Münire Teyze Necip'e bir şey olmadı değil mi? İyi değil mi?''
''Hayatta çok şükür. O da senin gibi hastanede yatıyor. Biraz kendine gelince gideriz yanına.Şimdi sen yorma kendini bakalım.''
Necip'in iyi olduğunu duyunca daha bir rahatladım ama kafamda hala bir soru vardı? Sadece kime ve nasıl soracaktım o soruyu. Necip olsaydı şimdi ben sormadan o söylerdi zaten. Ah be kardeşim! İkimizi de dört kolluya bindirecektin inadın yüzünden.
Doktor kendinden beklenen cümleyi kurdu bu arada:
''Hastamız dinlensin biraz daha. Hadi şimdilik boşaltalım odayı!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalimdeki Babam..
General FictionBabasının öldüğünü kabullenemeyen bir adam Rıfat... O kendi dünyasında yaşatıyor babasını... Dertleşiyor, konuşuyor... Sorumsuzluklarından dolayı fırça yiyor vs... Kendince sorumlu, herkesçe sorumsuz bir kişilik... Hayalperest, inatçı, ısrarlı...