Uykumun en tatlı yerindeyim. Güzel de bir rüya görüyorum da bu dürtülme de nereden çıktı şimdi? Tabi ya. Necip geldi ve beni uyandırmaya çalışıyor:
''Alooo! Rıfat kalksana oğlum. Saat on ikiye geliyor. Bağcılardan Nişantaşı'na gideceğiz. Hayatımızın işi bu bak geç kalacağız.''
Necip ile ne zaman iş görüşmesine gitsek hayatımızın işi olur zaten. Ama yok, dedim ya bu sefer ki mekan güzel.''Tamam tamam beş dakikaya hazırlanırım ben sakin ol kardeşim. Hem sen Yusuf Bakkalın arabayı alacaktın ne oldu?''
Malum arabamız yok. Yusuf Bakkalımız var arabasını isteyebileceğimiz yegane insan. Tabi bir yere kadar:
''Ne arabası oğlum? Vermedi arabayı Yusuf. Her seferinde depoyu dolu alıp boş veriyormuşuz. Yok size araba dedi.''
Vay be!. Sessiz sakin adam bile direkt Necip'in yüzüne isyan etmiş.
''Öyle mi dedi?. Vay nankör! Ulan geçen sefer cebimizdeki son beş liraya gaz almadık mı?''
Hakikaten de son paramıza ayıp olmasın diye gaz aldık arabasına. Necip benimle pek aynı fikirde olmasa bile:
''Oğlum elli beş kilometre yol yaptık. Beş lira gaz attık küfür eder gibi.''İyide sanki para vardı da biz mi esirgedik? Yok işte canına yandığımın parası. Neyse toplu taşımaya talimiz anlaşılan.
"Elin arabasını almayın oğlum. Bir gün çarpacaksınız bir yerlere, birilerine başınız belaya girecek. Bu Necipte tanımaz seni sonra. Bir başına kalırsın bak hapislerde çürürsün."
"Sana da günaydın baba!"
Babam böyledir işte. İki dakikada senaryoyu yazdı. Bize de rolü verdi. Yusuf Bakkalın arabayı pert etti, Necip' i satılık haysiyetsiz herif ilan etti, beni de kodeslik etti...
"Zaten Yusuf Bakkal da vermedi arabayı babacığım. Sen rahat ol. Otobüs, metrobüs, tramvay ne bulursak onunla gideceğiz."Nihayet evden çıkıp otobüs durağına doğru yürümeye başladık. Sohbetimizin konusu malum... Bu iş tutar ve biz bir müzik grubu kurarsak ne yapacağız?. Necip'in akla zarar hayalleri var:
''Oğlum Rıfat sen dua et şu grubu kuralım. Ne zaman müzik kanalı izlesem kendi kliplerimizi görür gibi oluyorum. Ne güzel olur be! Sen gitarı omuzuna almışsın. Ben arkada bateri çalıp vokal yapıyorum. O zaman yanımıza yeni birilerini de alırız. Tam bir müzik grubu oluruz. Konserler, kızlar, lüks otellerde konaklama... Cihangir'in en güzel yerinden ev alırız bir de... Ne Cihangir'i Bebek... Bebek... Boğazı gören cam kenarı salonumuza sabah kahvaltımızı yardımcılarımız hazırlamış. Portakal sulu falan. tıpkı dizilerde zenginlerin yaptığı gibi. Düşünsene! Off bee off!''
Ah be Necip!. Aynı günün akşamının yemek parasını çıkarsak şükredeceğiz. Bizim ki Bebek'te ev diyor müzik kanalı diyor, kız diyor, konser diyor... Necip benden de hayalperest çıktı be kardeşim! Tabi ben çocuğun moralini tam iş görüşmesi öncesinde bozmamak için ''yaa, tabi tabi, süper olur vs..'' gibi bol ünlemli kelimelerle destekliyorum hayalini. Benim hayallerim mi ney? Peki. Anlatayım hayallerimi...
Para pul tamam... İlla ki lazım. Ama zengin olup sefa sürmek için değil, aşk için istiyorum en çok. Hayatımda bu zamana kadar aşk diye bir şey hiç yaşamadım. Aşkın olduğu ortamlardan uzak durdum. Aynı havayı solumadım aşkla. İki kere yanıma sokulmaya kalktı, ilişmedim. Mesafemi korudum. Üstelik bizzat bilerek, isteyerek. Kitaplarda okuduklarım, filmlerde, dizilerde izlediklerim kadar tanıyorum aşkı... Şu işten iyi para kazanırsam ilk iş aşık olacağım. Ciddi diyorum. Hem de en duygusalından, en romantiğinden. Şimdi bana ''aşkın parayla ne alakası var. Tutan mı var seni kardeşim?. Aşk satılıkta bizim mi haberimiz yok?'' diye kızıyorsunuzdur belki. Aşk satılık değilde, parasız da aşk nereye kadar ki? Hadi kendimi geçtim. Ya aşık olduğum insan? Ucuz dürümcülerde mi romantik akşam yemeği yiyecek benimle?.. Ya da evde mum ışığında salçalı makarna yerken mi ilan-ı aşk edeceğim gözlerine bakarak? Methiyeler dizip şarkılar söylerken ucuz takıcılardan imitasyon yüzük mü takacağım kızın parmağına?. Kızcağız dizime uzanmış televizyon izlerken ev sahibinin geciken kirayı tahsil etmek için kapımı çalmasıyla mı son bulacak keyfi? Bunlar gibi belki yüzlerce, binlerce örnek verebilirim. Haksız mıyım baba?. Sen söyle:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalimdeki Babam..
Narrativa generaleBabasının öldüğünü kabullenemeyen bir adam Rıfat... O kendi dünyasında yaşatıyor babasını... Dertleşiyor, konuşuyor... Sorumsuzluklarından dolayı fırça yiyor vs... Kendince sorumlu, herkesçe sorumsuz bir kişilik... Hayalperest, inatçı, ısrarlı...