Mert bir kaç gün boyunca hayatının en büyük amatör araştırmasını yapmak için hiç uyumamıştı. Tek bildiği şey saat dokuz' daki Afrika uçağıydı. Önce Afrika sonra Sahra çölüne gidecekti.
Arkadaşları Eren ve Sude' de onunla beraber geliyorlardı. Eren eski bi maceracı ve askerdi. Kirli sakallı, kışın bile atlet ile dolaşan ve ağzından sigarasını düşürmeyen ak saçlı bir adamdı. Sude ise Mert'in üniversite' den arkadaşıydı. Kısa, esmer ve tatlı ama bi yandan da çok zeki ve çevik bir kızdı. Zaten iki tembel erkeği de o sabah Sude uyandırmıştı. Saat yedi buçuk gibi kalkıp yola çıktılar. Kim bilir belki çölün ortasında vahşi hayvan vardır korkusuyla Eren yanına üç kurusıkı ve bi kaç şarjör aldı. Havalimanına vardıklarında saat nerdeyse dokuza varıyordu. Uçak normal bir uçak değildi ve aslında pilotuda eski bir tamirci olan Ahmet ustaydı. Eski ama iyi bir uçaktı. İçinde birkaç paraşüt ve kurutulmuş yiyecek deposu vardı. Uçak kalktı ve dakikalar içinde dört yüz metreyi geçti. Uzun yollar geçtikten sonra Afrika'nın üzerine doğru vardılar. Uçak titremeye başlamıştı ancak pilot bunun türbülans olduğunu söyleyerek Mert'leri sakinleştirmeye çalıştı. Ancak yere o kadar yakınlaştı ki Mert herkese bir paraşüt verdi ve pilota " kendine iyi bak " diyip uçaktan atladılar. Yere indiler ve uçak bir kaç dakika sonra yere şiddetle çarptı. Ancak hiç bir şey duyulmadı. Biraz ilerledikten sonra motor sesi duydular.Mert çantasından dürbünü çıkarıp baktığında " vay be! " dedi. Üç araba ve onlarca adam çölün ortasında bağıra çağıra bir şeyler arıyordu. Mert Eren ve Sude' ye birer silah verdi çünkü ilk baktığında bunların hazine korsanları olduğunu anlamıştı. Kayalara sürtüne sürtüne adamlara yaklaştı. Arabalardan birinin camı açıktı ve içine baktığında gözleri parladı. Arabanın içinde bir dosya ve bi kaç resim vardı. Resimlerde "Mont anahtarı" isimli tarihi ve efsanelerde yer alan bir anahtarın resmi vardı. Mert Eren'i çağırıp resmi gösterdiğinde Eren'de heyecanlandı. Bunun nedeni Mert'lerinde bu anahtarı arıyor olmalarıydı. Eren arabadan bir dosya aldı. Dosyanın içinde yazanlar Mert için çok şaşırtıcı oldu. İçinde Mustafa isimli bir arkeolog ve yaptığı araştırmalar sonucu bulduğu bir anahtarı Sahra çölü'nde kaybettiği anahtardan söz ediliyordu. Bu adam Mert'in dedesiydi. Bir resim alıp geri döndüler. Adamlardan biri hareket ediceklerini söyleyince Mert ve çocuklar bir tırın arkasına girip saklandıklar.