Tır o kadar hızlı ilerliyordu ki Mert bir sağa bir sola sallanıyordu. Uzun bir zaman sonra tır harabe gibi bir yerin önünde durdu. Tüm adamların harabeye girdiğinden emin olmak için kafasını uzatan Eren dışarıda kimsenin olmadığını anlayınca Mert'leri çağırıp damperden aşağıya indi. Elini beline attığında silahının olmadığını fark eden Mert arabalardan birinde bir kurusıkı gördü ve aldı. Kapı sesinden şüphelenen iri yarı bir adam Mert'in olduğu arabaya doğru ilerledi.
Eren ani bir hareketle adamın sırtına atlayıp adamın ağzını kapadı. Mert arabanın içinden bir taramalı alıp kabzasıyla adamın kafasına vurunca adam yere yığıldı. Adamı sürükleye sürükleye bir çalılığın içine koydu.
Harabenin içine gizlice girdiler.
Bir adam ve korumaları büyükçe bir masanın üstünde bir anahtar ve projeksiyon benzeri ama tarih öncesi gibi görünen bir makinaya bakıyorlardı. Adama yakından bakmak isteyen Sude yaklaştıkça sesler arttı ve tek duyduğu tartışmaydı. Korumalardan biri ona "yılan" diye seslenince Sude içinden " gerçektende tam bir yılanmış " dedi.Bir el hareketi ile Mert'leri yanına çağırdı.
Korumalardan biri " burda birileri var Yılan " dedi. Yılan masadan uzaklaşdı ve tam arabaya binecek iken Eren bir anda fırlayıp silahıyla herkese birer birer ateş etmeye başladı. Korumalar tamda o anda Mert, Sude ve Eren'i yakaladı. Mert Eren'e dönüp " bir dahakine asla seni yanıma almayacağım. Seni gidi aksiyon manyağı " dedi. Yılan Mert'e doğru yaklaşıp " demek sensin he! Gökte ararken yerde buldum seni. " deyince Mert yumruğunu sıkıp ona vurmaya çalışınca yılan yumruğunu tutup öyle bir tokat attı ki Mert bir kaç saniyeliğine sadece çok ince bir çınlama duydu. Kendine geldiğinde bir masaya bağlanmış, sadece yılanın o kaba sesini duyuyordu. Uzun bir konuşmadan sonra kokuşmuş bir odanın içinde, neredeyse her tarafı kırılmaya müsait bir sandalyenin üzerinde olduğunu fark edince yüzünde küçük bir tebessüm belirdi. Yılan Mert'e bakıp elini uzattı. Belinden bir bıçak çıkarıp Mert'in saatine uzattı.Yılan: demek o saat nesiller sonra eline ulaştı.
Mert (yarı sarhoş bir şekilde): soy ağacım o kadar geniş ki bu saatin trilyonlarca kez düşürülmüştür. Yani inan ki hiç işe yaramaz.
Yılan Mert'e yine öyle bir vurdu ki Mert kendini önce Rusya'da sonra yeniden Sahra'nın ortasında buldu. Eren sandalyeyi kaldırıp arkasındaki duvara vurdu ve sandalye öyle bir gürültüyle çarptı ki parçalara ayrıldı. Sandalyenin bir ayağıyla Yılan' a vurdu. Yılan savruldu ve elindeki anahtar düştü. Anahtarı ve bıçağı alıp ona doğru hamle yapan bir korumaya vurdu. Korunanın silahını alıp tam da Yılan' a vurmaya hazırlanıyordu ki yılan ortadan kaybolmuştu. Yarı yıkık duvarın arasından baktığında arabaya binip kaçmıştı bile.