Mert sandığı açmasıyla geri savrulması bir oldu. Sandığındaki içinde yılan şeklinde bir tılsım ve bir de kıral kobra vardı. Ancak tek sorun bu kobranın üzerinde ki kırmızı bir taştı. Mert yavaşça elini günlüğe uzattı ve sayfaları karıştırmaya başladı. " buldum " dedi içinden. Yılanın üstündeki taş sandığı açan taşın bir parçasıydı. Bu taş sonsuz gücü ve gençliği temsil ediyordu. Ve kesinlikle asırlık bir parçaydı. Mert düşündü ve bu taşın Yılanın eline düşmemesi gerektiğini düşündü. Günlüğü yerine koydu ve etrafı inceledi. Eren'e yılanın dikkatini dağıtmasını ve Sude' ye ise yılanın arkasına geçmesini söyledi. Herkes yerindeydi. Eren yılanı oynatıyordu ve Sude' de sandığı kapattı. Yılan hareketsiz kalmıştı. Mert tüm cesareti ile yılana doğru bir adım attı. Ve bir tane daha. Ve sonunda elleri yılanın üstündeki taşa dokundu. Ani bir hamleyle taşı aldı. Bu sırada yılan Mert'e doğru atıldı ancak dişlerini göstermeye kalmadan Eren'in kurşunu
ile tanışması bir oldu. İşte o zaman hepsi derin bir nefes çekti ve rahatladı.
Son bi kaç gün çölde geçti. Artık bağzı şeylerin sonu geliyordu belki de. Son bi veda kalmıştı...