SARAY

68 14 4
                                    

Multi;Jenca. Bundan sonra her bölümde bir karakterin resmini yayınlayacağım.

********************

Büyük bir şatonun önünde durduk. Mükemmel bir yerdi ve fazlasıyla kasvetliydi. Adeta masallardan fırlamış gibi görünen şato 3 minareden oluşuyordu. Türkiyede olsam muhtemelen ezana yoracağım minarelere kocaman bir de kapı eşlik ediyordu. Kapı tahminen benim 5 katımdı. Büyülenmiş bir şekilde kapıya bakıyordum. David'in sesi bütün büyüyü bozdu. Gerçi sesi fazla erkeksiydi, sanırım sparişle ürüyorlardı. Hepsinin mükemmelliğine bakınca aklıma başka bir neden gelmedi:
"Alinda hadi canım hadi in sırtımdan." Dedi. Tam inmek için hamle yapacaktım ki beni sırtından fırlattı. Yerde öylece oturmuş ona tip tip bakıyordum.

Jenca,Olca,Alara ve David benim yere düşmemi(atılmamı) umursamayarak yürümeye devam ettiler.

Yavaşca doğrulup sanki düşen ben değilmişim gibi yürümeye başladım. Yetişmek için adımlarımı hızlandırdığımda ormanın içinden gelen hışırtıyla durdum. Ve sesin geldiği yöne doğru kafamı çevirdim. Takip mi ediliyorduk? Yoksa basit bir kuruntu muydu sadece? Şimdilik hiçbir dert üstenmemek için ürpertimi bastırmaya çalıştım çoktan şatoya girmiş olan gruba yetişmek için adeta koşar adımlarla ilerlemeye başladım. Hışırtılan ayak seslerine dönmüştü. Adımlarımı iç güdüsel olarak daha da hızlandırdım. Ayak sesleride hızlanınca takip edildiğimden emin olarak koşmaya başladım. Ama yalvarırcasımca çıkan ses ilerlememe engel oldu.
"Dur! Lütfen dur!"
Olduğum yerde öylece kalmıştım. Arkamı dönecek cesaretim yoktu fakat ilerlemeyecek kadar da merak ediyordum. Derin bir nefes aldım. Bir tane daha. Yalvaran bir kızdan zarar gelmezdi herhalde. Sakince ve oldukca yavaşca arkamı döndüm. Ama dibimde biten devasa boyuttaki (ortalama benim 7 8 katım daha büyük de olabilir başını görmüyordum) canavarı görmemle bayılmam arasında yalnızca bir kaç saniye vardı.

*** **** **** ***

"Alinda iyi misin?"
Bulanıklığın arasında yüzünü çok seçemediğim David bana bakıyordu. Gözlerimi araladığımı görünce yüzümü ellerinin arasına alıp göğüsüne bastırdı. Parfümünün hoş kokusu başımı döndürsede orada ölene kadar kalabilirdim.
"Korkuttun beni." Sesi ağlamaklı çıkmıştı. Ellerinin arasına tekrar yüzümü aldıktan sonra göz göze gelebileceğimiz bir mesafeye kadar geriledi.
"Bir daha asla elimi bırakma."
Ne olduğunu anlamıyordum. Gördüğüm şey neydi?
Sormaya gücüm yoktu. Dudaklarımı hafif araladıktan sonra içimde sınırlarını zorlayan ağlama hissini serbest bıraktım.

Kesik kesik kelimelerle ve yaşlı gözlerle konuşmaya başladım.

"David-hıçkırık- bana ne -hıçkırık- oldu?"
Saçlarımı geriye attı. Elini saçlarımın arasına yerleştirdikten sonra.
"Bilmiyorum Alinda olmadığını fark ettiğimizde geri döndüm ben sana bakmak için. Yerde öylece yatıyordun."

"Bir şey gördüm. Siyah devasa bir şey. Korktum -hıçkırık- çok korktum."

"Şşşt! Yeter ağlama." Dedi gözyaşlarımı silerken.

"Hadi biraz dinlen. Bende yönetime durumu anlatim. Senin için izin alalım." Dedi.

Nerede olduğumuzu yeni fark etmiştim. Sarayda muhteşem beyaz bir yatağın üzerindeydik. Odada sadece ikimiz vardık. Oda aşırı sade ve modern düzenlenmişti.

Başımla David'i onayladım ve odadan çıkana kadar izledim. Oda çıkmadan bana hafif gülümsedi.

Benimle bu kadar ilgilenmesi hoşuma gitmişti. Benim için endişelenmiş olması gerçekten muazzam bir şeydi.

Kendimi yatağın yumuşak kollarına bırakıp uykuya daldım.

*** ******* ***

Gözümü araladığımda hava kararmak üzereydi. Yatakta bir kaç dakika boş boş oturduktan sonra odadan dışarı çıktım. Koridorda kahkaha sesleri yankılanıyordu. Jenca David'e bağırarak bir şeyler söylüyor ardından da kızların kahkahası resmen sarayı dolduruyordu yanlarına gidip neşelerini kaçırmak istemesem de sıkılmaya niyetim yoktu. Bende yanlarına gittim.

Beni görünce susup bana baktılar. Muhtemelen bayılmış olmamla alakalı 'Iyi misin?' Bakışı atıyorlardı. Nihayet sessizliği Alara bozdu.

"Canavar gördüğünü söylemişsin böcek olmadığına emin misin ?"
Ne sinir bozucu kızdı. Bu durumda bile benimle dalga geçebiliyordu tam ağzımı aralayacaktım ki Jenca söz sırasını devraldı.
"Tamam gençler. Itiraf ediyorum. Benim yüzümden bayıldı. Muhteşem kaslarım, yüz hatlarım, kusursuz gözlerim aklına gelmiş olmalı."
Ben buna hafif tebessümle karşılık verirken David söze girdi.

"Hadi lan ordan. Bu kız beni hep görüyodu ve özellikle söylüyorum SEVIYORDU. Beni hayal ederken bayılmadıysa senin hiç şansın yok."

"David aşkım. Seni düşünürken ben bile bayılmıyorum."
Bir kahkaha daha koptu kızlardan. Jencadan David'e aşkım demesini beklemezdim. Açıkcası olayı komikleştiren David'in verdiği tepkiydi. Derin bir nefes, sıkılan yumruklar ve öfkeli kelimler.

"Bana bak pezeveng bir daha bana aşkım dersen seni ebenle tanıştırırım.
"
"Tamam sevgilim bir daha sana aşkım demicem." Bu sefer kahkahaya bende katıldım. Jenca'nın neden böyle yaptığını bilmiyordum ama tabii ki de öğrenecektim. Sabrı taşan David Jenca yeşil ve mükemmel olan gözlerine yumruk atmakla yetindi.

*** ****** ***

Şatonun önünde duran 3 araca büyülenmiş gibi bakıyordum. Dünya bu teknolojiye muhtemelem 3000li yıllarda erişecekti.

Açık ağzımı toplayalıp:
"Uçuyo mu bunlar?" Dedim gözümü mat siyah araçlardan ayırmayarak.

"Deneyelim mi?" Diyen Jenca'ya bakmadan olur anlamında kafamı salladım.

"Tamam o zaman, Alinda'yı ben alıyorum aracıma. "Dedi ben çoktan araçlardan birine yönelmişken David'in sert sesiyle arkamı döndüm. Jenca'nın bileğini kavramıştı.

"Heh işte orada duracaksın koçum. Alinda benimle gelecek!"




Arkadaşlar kusura bakmayın sınav nedeniyle yayınlamam uzun sürdü. Iyi okumalar.

TARANTUS(KAYIP TAÇ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin