"Bu hikaye kaybedenlerin hikayesi.
Size küçük bir sır ama kimseye söylemeyin. Bu hikayeden sadece biri sağ çıkabilecek. Hayal kırıklıkları ve kalp ağrılarına bağışıklığınız yoksa herhangi bir bölümde sizde kaybolabilirsiniz."
Vücudu soğuktan kaskatı kesilmiş öylece kuru yaprakların üzerinde yatarken soğuk bir dokunuşla irkildi.
“hey sen?! İyi misin? Tanrım buz gibisin.”
Kadının soğuktan çatallamış sesiyle kendine geldi. ağırlaşmış göz kapaklarını kaldırmaya çalıştı. Etrafında olan hiçbir şeyi tanımlayamıyordu. Sanırım gece olmuştu. Bir an düşünmeye çalıştı. Buraya nasıl gelmişti? Ne zamandır buradaydı? Ama asıl soru karşısında ona bakan kadından geldi.
“kimsin sen? Bu saatte burda ne işin var?”
Bingo! Asıl önemli soru buydu işte. Bir an kim olduğunu düşünmeye başladı. Ama olmuyordu. İsmini hatırlama çalıştı. Nereli olduğunu hatırlamaya çalıştı. Dudaklarını araladı ama tekrar sustu. Kadın diz çökerek yanına yaklaştı.
“konuşamıyor musun? İsmini yada kim olduğunu hatırlamıyor musun?”
Üzgün bir şekilde kafa salladı. Nasıl kim olduğunu hatırlayamazdı. Yattığı yerden doğrultup kadında aynı hizaya geldi ve ona bakmaya başladı. Tanıyor muydu acaba onu. Dalgalı kahve saçları ve bal rengi gözleri vardı. Elinin altında yumuşak tüylü birşeyin sıcaklığını hissetti. Korkuyla irkilip geriye doğru attı kendini. Kadın kocaman bir kahkaha atarak yerdeki tavşana uzandı ve kucağına aldı okşamaya başladı.
O ise etrafındaki ağaçlara baktı. Bir ormandaydı. Saat gökyüzüne ve havanın soğuğuna bakılırsa gece olmalıydı. Belki o hikayesini hatırlamıyordu ama bu kadının bu saatte burda ne işi vardı?
“Sen kimsin?”
“demek konuşabiliyorsun.”
Kadın yine o garip kahkahasından atmıştı ama gülerken arada gözü seyiriyordu. Tuhaf diye geçirdi icinden. Ama korkmuştu.
“bana zarar vermeyeceksin değil mı?”
“benden korkmana gerek yok. Hadi gel seni bizimkilerin yanına götüreyim acıkmış olmalısın”
Elini genç kıza doğru uzattı. Neredeyse 30lu yaşlarda ama güzel bir kadındı. Başka çaresi olmadığı için elini tuttu. Kadın tavşanı ona doğru uzattı. Sanırım tavşan kendisinindi ama onu bile hatırlayamıyordu. kucağına aldı.
Bı tuhaflık vardı. Normal biri gibi değildi. Arada dudaklarını ısırıyor ve kendi kendine kıkırdıyordu. Yürümeye başladılar. Kadın ona döndü yüzünde yine aynı ifade vardı.
“hala bana adını söylemedin”
“şey ben... İıı... Hatırlayamıyorum.”
“ vay canına! Senin yerinde olmak isterdim. Tüm geçmişin silinmiş ha!”
Kız kucağındaki tavşanı okşama ya devam etti. Dalga geçmesine üzülmüştü. Kadın onun kırıldığını anladı ve sıcak bir gülümsemeyle konuşmaya devam etti.
“benim adım duman.”
Kız garipsedi. Duman adında bir kadın hatta bir isim gibi değildi. Kadın bunu anlamış olacak ki açıklama yapmaya başladı
“benim yaşadığım yerde kimsenin bir ismi yoktur. Bize takılan lakaplar ve biçilen roller vardır.”
Yine anlayamamıştı ya gerçekten kafayı yemişti yada paralel evrene ışınlanmıştı.Kadin sanki aklından geçenleri duymusçasına konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSİMSİZLER SİRKİ - Mısır Tarlası -
Teen FictionBüyük sirkin küçük kuklaları onlar. Geçmişlerinde yara izleri taşıyan çocuklar. Burada hiç kimsenin bir adı yok. Yarım kalmış hikayeleri sırlarla dolu geçmişlerdi ve onlara oynamaları söylenen rolleri Aşk ve arkadaşlık üzerine kurulmuş bir topluluğ...