3 ay önce...
Birkaç kadeh önce...
“Tutsana oğlum şunun ucundan.”
Gölge yine sıkıntıyla yanaklarını şişirdi. Patates ondan önce davranıp sarmaşık'ın karşısına geçti. masanın iki ucundan tuttu ve masayı karavanın önüne kadar çekmesine yardım etti. Sarmaşık kibarca teşekkür etti. Gölge'nin yanına çekti sandalyesini kız. Sarmaşık iki saman balyasının üst üste koyup tavşanın karşısında yerini aldı.
Gölge sandalyesinin arkasında kalmış olan radyosunu çıkardı eski bir radyoydu ama bazı geceler uyumadan önce dinlerdi. Kucağına aldı ve kanal aramaya başladı. Biraz radyoya doğru eğildi ve doğru frekansı bulabilmek için bütün dikkatini verdi.
Bu arada tavşan önündeki kadehlere rakı koyuyordu. Herkesin bardağına çeyrekten biraz fazla doldurmaya özen gösterirken gölge kafasını ona çevirdi.
“Yarıya kadar.”
Sesi emir verir gibiydi. Ama kız bunu umursamadan yarım bardak koydu. Sonra önündeki metal kovadaki buzlara uzandı ve bardaklara ikişer tane buz attı. İlk üç bardağa su koydu. Herkese bardaklarını uzatırken sek olanı gölge'nin önüne koydu. Geçen yıllarda öğrendiği tek şey gölge rakısını sek içerdi.
" Bu gece hepimiz dışarıya çıkıp yıldızlara bakalım. Ulaşılmaz olmak asla ayrıcalık değildir. Sadece yanlız insanların kendini kandırmak için uydurduğu hikayelerden ibarettir."
Bu cümleyi duyduktan sonra gölge ellerini radyodan çekti. Yanındaki taburenin üzerine bıraktı radyoyu ve sesini açtı.
" Gündüzleri olmayan insanlara merhaba diyorum. Geçmişten kalma hayal kırıklıklarınızı belki tamir edemem ama size eşlik etmekten onur duyarım. Geceye başlarken sizi Masalarımızın daimi misafiri manevi babamızla baş başa bırakıyorum..."
Yılda bir kaç kez yaparlardı bunu. Rakı masası kurup çakır keyif olana kadar şarkılar dinlerlerdi. Yada bazen eşlik ederlerdi şarkılara. Gölge kadehini kaldırdı
“Şarkılar rakı istiyor!”
Hepsi kadehlerini kaldırdı ve havada tokuşturdular. Müziğin melodisi o kadar içten geliyordu kı. Daha şarkının ortasında kadehler yarıya gelmişti bile. Sarmaşık mırıldanarak eşlik ediyordu. Gölge duymuş olacak ki. Kadehini onun bardağına tokuşturdu ve bağırdı.
“her sevgi zamanla biter dediler. benim ki bitmedi anlayamadım. bu aşktan hayır yok unut dediler. ne yaptımsa seni unutamadım”
Sözcükler dudaklarından dökülürken sesindeki titreme yayıldı karanlık geceye. Rakının etkisi buydu işte sesin güzelde olsa kötüden olsa o şarkı senin içinde bağıra bağıra söylersin. Ama gölge'nin kadife sesi can yakar gibiydi. İçinde belkide bu güne kadar bir türlü çıkaramadığı kalbi vardı. Ağzına kadar geldi. Acısı. Acıydı. Yutkundu. Olmadı. Bir yudum daha aldı bardağından.
Birkaç kadeh sonra...
" Sesine aşık olur bazen insan gözlerini kapatıp dinler sevdiğini sadece hayalinde güzeldir bazıları. Açmaya korkar çünkü gerçekler can yakar. Öyle güzel bir kadın işte bu. Sadece gözlerinizi kapatın ve sözlerine kulak verin. İçimde öyle güzelsin kı onu kirletmeyeceğim seninle..."
İşte tam ihtiyacım olan şey diye düşündü patates. İşte bu yaşadıklarının bir ozetiydi. Radyodaki kadının dediğini yaptı. Kapattı gözlerini. Tekrar etti şarkıyla " adı aşk bu eziyetin"
En büyük eziyetti hemde onun için. Olmayacak duayı her gece tekrar edip yalvarırdı. Yutkundu. Parmakları masada ritim tutuyordu. Yanında oturan adamın hayali vardı şimdi aklında. Gözlerini sıkıca yumdu. Gerçekler acıtır. "Anlar mı hiç, senin yanarak mum gibi eridiğini. Sen aşıksın o kör. Hevesin kalıcı misafiri."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSİMSİZLER SİRKİ - Mısır Tarlası -
Teen FictionBüyük sirkin küçük kuklaları onlar. Geçmişlerinde yara izleri taşıyan çocuklar. Burada hiç kimsenin bir adı yok. Yarım kalmış hikayeleri sırlarla dolu geçmişlerdi ve onlara oynamaları söylenen rolleri Aşk ve arkadaşlık üzerine kurulmuş bir topluluğ...