UYARI: Tanıtım gibi bir şey yapmadan direkt bölüm olarak girdiğimden dolayı, ilk bölüm aşırı uzun olabilir.-gelebilir. İkinci bölümde aynı şekilde ama normal seviyelere ileriki bölümlerde dönüyor uzunluk olarak haberiniz olsun!
Ayrıca, genç kurgu ve mizah karşımı bir hikaye, klişe gibi durabilir ama sadece durabilir emin olun, değil. Bütün emeğimi vererek yazıyorum. Umarım beğenerek okursunuz.
Minik Bir Not :Yeni bir hikaye.Diğerini bitirmeden atlamam saçma ama dayanamadım, aklımdayken yazmak istedim.Buraya başladığınız tarihi, ve bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazmayı unutmayın lütfen.Seviyorum sizi.
İleriki bölümlerde, tanıtım videosunu yükleyeceğim.
Multi- Devin Atay
Bölüm şarkısı:Sabrina Carpenter- Thumbs
Devinin çaldığı parça: Elgar cello concerto jacqueline du pre
*
''Lan bıraksana yorganımı!''
Derin benimkine benzeyen mavi gözlerini ''Ben ibneyim'' der gibi kıstı ve yorganımı üstümden hızla çekip yere fırlattı. Oflaya puflaya yorganımı üstüme geri çektim. Ama bir kere uyanmıştım bile. Bundan sonra uyuyamayacaktım, ayrıca yorganım yoktu! Kaçan uykumla beraber sinirle başımın altındaki yastığı aldım ve Derin'e fırlattım. Kafasına yediği yastıkla beraber bonzai içmiş triplerine girdikten sonra gözleriyle ateş edip, bağırınca milyon kat incelen sesiyle bağırdı ''Kalk diye yapıyorum iğrenç iguana! Annem kahvaltıyı hazırladı seni bekliyoruz. Götünü kaldıramıyorsan geceleri dizi izlemeyi bırak artık ya yeter.'' Ayaklarını teperek odamdan çıktı ve kapımı çarptı.
Bu neydi şimdi? Sabahları erken kalkmazdım net! Uyuşuktum ve uykuya bağımlıydım.Ayrıca, yemek benim bebeğimdi. Kahvaltı, öğlen yemeği. Kahvaltıdan önce, öğlenden sonra, aralarda, akşam yemeği, gece aşırdıklarım. Yemek benim hayatım diye gezinebilirdim.
Geçen sene, gece ayı gibi uyurken Derin kafama ''Yemek yemeği severim ve ben bir ayıyım'' yazmıştı. Sabah kalktığımda yüzümü yıksam da fark etmemiştim. Ne var? Zor uyanıyordum ve yataktan kalkmak bile üstün bir başarıyken aynada dikilip yüzüme bakamıyordum. Yatağa geri dönüyordum. Derin bu huyumu net bir şekilde bildiğinden bir anda ''Yangın var'' diye beni evden dışarı fırlatmak için evin ortasında bağırıp beni geri döndüğüm yatağımdan, annemi de dergisinden ayırıp sokağa fırlattığında üstümde pijamalarım ve alnımda ''ayıyım'' yazısıyla dışarı fırlamıştım. Peki ben sadece dışarı mı fırladım? Hayır, fişek hızıyla ses ve ışığa meydan okuyarak caddeye kadar koşmuştum. Göt korkusu. Boru mu bu ? Yanacağım sanmıştım. Evet, benim yangın falan olmadığını anlayıp kendimi evin dışarısında durdurmam ve Derin'in üstüne atlamam gerekiyordu ama aşırı tepki veren bir yapım vardı. Caddede derin nefes alıp soluklanırken etrafımdaki insanların garip bakışları, birkaç tane fotoğraf sesiyle ''Ne oluyor'' şeklinde ellerimi dizlerimden çekip uzaylı fil görmüş gibi beni inceleyen gayette normal sokak sakinlerine ''Ayı mı oynuyor?'' diye atar yapınca, kızın teki gülerek yanıma gelip ''İsmini bilmiyorum ama, demin koşuşuna ve alnında ayıyım yazışına bakarsak sanırım evet, ayı oynuyor,'' deyip beni gülerek göt etmişti. Sonrasında zaten eve koşuş hızım, Derin'in üstüne atlamam, annemin bizi ayırması aynı şekilde gelişmişti.
Ablamı seviyordum. Aynı yaşta sayılırdık, aramızda sadece 1 yıl vardı. Onun dışında aynı gün doğmuştuk. Büyük olanın o olması, üstünlüğü sürekli onun alması anlamına geldiği için, bazen nefret ediyordum evet doğru. Kim kardeşiyle doğru düzgün anlaşıyordu ki zaten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı Senfonisi
Teen FictionBazen tek yapmanız gereken, bir hırsızın peşine takılmaktır.