Multi: Tan Barlas
Bölüm Şarkısı: Zella Day- Hypnotic ( Vanic Remix)
Not: Bölümler benim yazdığım uzunluğa göre biraz kısa ama yazdıkça paylaşıyorum. Yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemeyin, hayalet okuyucu olmayın!
(Kamu spotu kdhdfukdsjfsd)
Neyse, hamburger kısmında oruç bana çarptığı kadar size çarpmadan, uçuyorum!
Keyifli okumalar.
*
Tek gözümü kıstım ve ağzımı 'Allahım pardon ama, ne olduğunu bir açıklasan mı hani' şeklinde açtım. Gözlerimi tavandan çekip önümdeki Tanrıça'yı andıran kıza çevirdiğimde, gözlerindeki eğlence resmen artık hayata küsmemi sağlayacaktı. Bir insan nasıl benden bile daha neşeli durabilirdi?
''Pardon?'' Dediğim ilk şey bu olmuştu, benim gibi birinden fazlası da beklenemezdi ya zaten. Birden, aramızdaki mesafeyi kapattı ve sağ koluma girip beni kendine yapıştırdı.
''Ah, seninle çok iyi anlaşacağımıza eminim,'' dedi. Tam ağzımı açıp, bunu neye dayanarak düşündüğümü soracağım sırada ''Ama önce yemek yiyelim,'' diye devam ettirdi.
Pekala, ona bunu sormama gerek kalmamıştı çünkü ben cevabımı çoktan almıştım. Kolumdaki kolunu çekmeden, o dar koridoru yan yana geçtik ve kendimizi Mars'tan dışarıya attık. Beni sürükleyerek çıkardı desem daha doğru olurdu. Kendimi zorlayarak kolundan çıktım. Minik bir şey gibi duruyordu ama bayağı güçlüydü.
''Affedersin ama, ne yapıyorsun. Yani beni nasıl biliyorsun, burayı nasıl biliyorsun?'' Elimle Mars'ı gösterdim. ''Ayrıca, odama gizli gizli nasıl girdin?'' Aklım karışmıştı. Bana samimi bir şekilde gülümsedi ve yaklaşıp omuzlarımı sıvazladı. Gözlerinde bana güven vermek isteyen bakış vardı.
''Hepsini anlatacağım, ama önce yemek yemeliyiz dedim.'' Katlanmak zorundaydım, katlan ve öğren. Ben de fazla umursayan bir yapıya sahip olmadığımdan, omuz silktim ve onayladım. Arabama doğru ilerleyip, çellomu arka koltuğa bıraktım. Kendimi öne attığımda, Valeria çoktan yanıma yerleşmişti.
Arabayı çalıştırıp, en sevdiğim hamburger dükkanına doğru ilerlemeye başladım. İkimizde konuşmuyorduk. Kızdan çok garip bir enerji alıyordum. Yani kötü değildi ama mutluluğu ve neşesi garibime gidiyordu. Tamam, ben de öyle somurtkan mutsuz biri sayılmazdım ama benden bile neşeli olması... Garipti.
Hamburgerciye geldiğimizde, Valeria benden önce indi ve koşa koşa içeriye girdi. Arkasından şaşkınlıkla bakarken, dudaklarım istemsizce iki yana kıvrılmışlardı. Sevmiştim ha kızı, resmen ben gibiydi.
Hamburgercinin, cam kenarındaki kırmızı geniş koltuklarından birine kendini attığında, ben de aynısını yaptım ve karşısına geçtim. Üzerindeki deri ceketi çıkartıp koltuğun kenarına fırlatır gibi bırakıp, kaşlarını bir kere kaldırıp indirdi.
''Eee?''
Diyecek hiçbir şeyim yoktu resmen ve anlatsın diye bekliyordum. Garsonlardan biri geldiğinde, benim gibi hayvani büyüklükte bir hamburger ve kola söyledi. Valeria'yı çok tanımasam, hatta hiç tanımasam bile bana benzeyen yanlarını görebiliyordum. Bu içimdeki halay çekmek isteyen Devin'i ayaklandırsa da tedirginliklerim vardı.
''Tatlım, muhtemelen kim olduğumu, seni nasıl bulduğumu ve hayatına birden neden girdiğimi falan merak ediyorsun.'' Pelin Su tarzındaki konuşması, ona yakışmıştı. İtici değildi ve kendine has bir alaycı havası vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı Senfonisi
Roman pour AdolescentsBazen tek yapmanız gereken, bir hırsızın peşine takılmaktır.