Multi: Ali Fırat Yalçınkaya
Eğer kitap hakkında olumlu düşünceleriniz varsa lütfen eşe dosta da önerin :)
Keyifli okumalar :)
Elif Elvan arabanın içinde hala titreyerek bir an önce emniyete varmak için saliseleri sayıyordu. Yanındaki adam az önce tam bir canavara dönüşmüşken titrememek elde değildi. Aslında Fırat'ın o pislik adamı dövmesinden gayet memnundu ama biraz fazla abartıp adamın yüzünün şeklini değiştirmesiydi ve yaratıcı küfürlerini duymasaydı bu kadar korkmazdı. Adam kendisini resmen taciz etmişti.
Titremesini dindirmeye çalışarak şoför koltuğundaki adama baktı. Direksiyonu sıkmaktan parmak boğumları bembeyaz olmuştu. Dişlerini sıkıp gözlerini kısarak tamamen yola odaklanmıştı ve arabayı sürmüyor neredeyse uçuruyordu. Ağlamamak için dudaklarını ısırdı Elif Elvan. Adamın başını belaya sokmuştu ve suçluluk duyuyordu.
Ani frenle birlikte emniyet kemeri saolsun ön cama uçmaktan son anda kurtulmuştu. Adamın ifadesiz sesiyle gözlerini ona kenetledi.
"İçerde tanıdığım bir polis arkadaşım var. Gidelim, o bize yardımcı olacak. Onlara her şeyi anlat tamam mı?"
Elif Elvan başıyla onaylayınca beraber arabadan inip emniyete girdiler. Ali Fırat'ın bahsettiği Fatih komiserle görüşüp dün gelen kağıt olayından bahsettiler. Elif Elvan komisere annesi ve babasının ölümüyle ilgili her şeyi anlattıktan sonra da emniyetten çıkıp Cihan Yalçınkaya'nın evine doğru yola koyuldular.
Elif Elvan'ın aklında binlerce düşünce dolaşıyordu. O notu kim göndermiş olabilirdi? Eğer annesi ve babası gerçekten öldürülmüşse bunu yapanlar göndermiş olamazdı çünkü kimse neden olduğu bir ölümü açık etmek istemezdi. Peki kim göndermişti? Neden bunca sene sonra göndermişti böyle bir notu? Bu işten pis kokular alıyordu ve o kesinlikle bu pis kokunun nedenini bulacaktı.
Arabanın durmasıyla kafasını kaldırıp geldikleri yere baktı. Uzun zamandır yoldalardı ve ağaçlarla kaplı bir yere gelmişlerdi. Ağaçlar o kadar sıktı ki neredeyse bir insan bile iki ağacın arasından zar zor geçerdi.
Ali Fırat'ın arabadan inmesiyle o da iki saattir aval aval baktığı ağaçlardan gözlerini çekerek indi ve ağzı açık kalarak karşısındaki eve bakmaya başladı.
Ev -ki bu saray yavrusuna ev derken kendisini suçlu hissediyordu- üç katlıydı. Etrafında belirli aralıklarla dizilmiş palmiye ağaçları vardı ve bu evin görüntüsünü daha da güzelleştiriyordu. Beyaz ve koyu krem tonlarındaki renkleriyle de harika bir uyum sağlamıştı. Ön tarafında güzel bir havuz ve havuzun etrafında da şezlonglar vardı. Mükemmel havuza bakarak iç geçirdi. Yüzmeye aşık bir kızdı. Yüzerken hayatın tüm acımasızlığını unutur, attığı her kulaçta, suyun yüzeyine çıkıp aldığı her nefeste içindeki az da olsa var olan yaşam sevincini arttırırdı.
Ali Fırat hızlı adımlarla eve yürürken arkasındaki adım seslerinin kesilmesiyle topuklarının üzerinde bir tur döndü ve gözlerini kısarak mavişin neden durduğunu anlamaya çalıştı. Kız yüzündeki özlem ve heyecan duygusuyla havuza bakıyor, yutkunuyor ve iç geçiriyordu.
Kızın suyu sevdiğini anlamıştı ve aynı saniye onu bu havuza bir daha getireceğine emin oldu. Kız havuza öyle bir bakıyordu ki sanki senelerdir görmediği birisini görmüştü ve koşup kollarına atlamamak için kendisini tutuyordu.
Gülmemek için dudaklarını ısırarak kızın yanına doğru gitti ama kız kendisini hiç fark etmemişti bile. Gerçekten neredeyse 'bekle yiğidim geliyorum' diye bağırarak suya atlayacakmış gibi duruyordu. Yüzündeki o çok eğlenen ifadeyle kıza seslendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHRAZ #Wattys2017
Chick-LitOnların aşkında kelimelerin veya seslerin pek de önemi yoktu... Mutluluğu seslerde değil, bir kadının mavi gözlerinde bulan adam Ali Fırat Hayatının dönüm noktalarını geveze ve zevzek bir adamla yaşayan dilsiz kızımız Elif Elvan İki gencin mizah v...