Son zilin çalmasıyla beraber mideme yine o garip sancı girmişti. Kitaplarımı çantama gelişi güzel yerleştirip, doğru kızlar tuvaletinin yolunu tuttum. Dudaklarıma hafif bir parlatıcı sürüp, saçlarımı düzelttim. Son olarak da Kaya'nın hediyesi olan şapkamı başıma taktıktan sonra hazırdım. Derin bir nefes alıp, kendimden emin adımlarla beraber bahçeye doğru yöneldim.
Ağacın önü bir hayli kalabalıktı. Olduğum yerde kalıp bir süre insanların evlerine dağılmasını bekledim. Geçen dakikalarla beraber ağaç da kendini göstermeye başlamıştı.
Ve işte Kaya tam karşımda durmuş, bana el sallıyordu. Adımlarımı biraz daha büyüterek yanına vardım.
'Selam!' dedi yine tüm tatlılığı ve o muzur bakışlarıyla gülümseyen Kaya.
Onun aksine benim ses tonum ve tavırlarım utangaçtı. Gülümsemeye çalışarak 'Selam!' dedim. Karnıma giren ani ağrı yüzünden gözlerimi ondan kaçırmaya çalışıyordum.
'Gidelim mi?'
Adımlarımız birbirini takip ederken, kendimi onun büyüsüne kaptırmamak için zor tutuyordum ki 'Çantan ağır mı?' diye sordu bu sefer.
'Eğer öyleyse taşıyabilirim.'
'Hayır, değil' dedim mahcup bir şekilde gülümseyerek. 'Teşekkür ederim.'
Onun bu ilgili tavrı ve bakışları hem çok hoşuma gidiyor, hem de kalp atışlarımı ölesiye hızlandırıp, yüzümü domates gibi kızarttığı için ses tonumun garip ve normalden bir tık daha soğuk çıkmasına sebep oluyordu.
Yol boyunca konuşmamızı daha çok soru cevap şeklinde sürdürmüştük. Sorularımızla birbirimizi daha iyi tanımaya ve ortaya konuşacak daha çok konu çıkması için ortak noktalarımızı bulmaya çalışıyorduk.
'En büyük hayalin ne?' diye sorduğumda, Kaya hiç düşünmeden cevap vermişti.
'Yazar olmak.'
Şaşkınlığımı gizleyemediğim için 'Gerçekten mi?' diye sordum istemsizce.
Ne yalan söyleyeyim, o ana kadar Kaya benim gözümde yalnızca futbolla ilgilenen, sıradan hayalleri olan, tatlı bir çocuktu işte.
'Evet.' dedi.
'Özellikle de bir dünya turuna çıkıp gezdiklerimi, gördüklerimi, kafamda kurduklarımı kağıda dökmek istiyorum.'
Ağzım açık kalmıştı. 'Bana mutlaka bir gün yazdıklarından okumalısın.' dedim heyecanla.
'Neden olmasın?' diyerek bir eliyle gözünün önüne düşen saç tutamını havaya doğru kaldırıp gülümsedi Kaya.
..........
'Pasta seversin dimi?'diye sordum buzdolabının kapağını açıp, içindeki pakete doğru uzanırken.
'Yani... Barbunya olmadığı zamanlarda mecburen yiyorum.'
Ben onun bu söylediğine gülerken, bir anda tam yanımda belirip 'Tabaklar nerede?' diye sordu.
Onu aniden bu denli yakınımda görünce, geçici bir hafıza kaybı yaşayıp, bir iki saniye kadar tabakların yerini anımsayamamıştım. Neyse ki bu durum pekte uzun sürmedi ve 'İşte soldaki dolap!' dedim elimle o tarafı işaret ederek. Kalbimi göğüs kafesimin içinde tutmak için yeterince çok çaba harcıyordum.
İki büyük dilim kesip, tabaklara koydum. Kendisininkini alan Kaya 'Peki ya sanatçının odası nerede?' diye sordu bu sefer.
Tabağımı alıp önüne geçtim. 'Beni takip et.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden Önce Bizden Sonra
Novela JuvenilHepimiz aynı dünyaya doğmuşken, içimizde taşıdığımız o küçük dünyaların birbirine bir ışık yılı uzakta durması, gençlik yıllarımın ilk birkaç senesini yalnız geçirmeme sebep olan yegane düşünceydi. Her birimiz farklıydık birbirimizden. Özel üretimdi...