Yalnızlık senfonisi
Bölüm II
Günün naçizane güzeli park jimin titreyen kirpiklerini zorlukla açarken suretine değen güneş ışığı ile minik burnunu kırıştırmıştı. Sonbaharın ılık rüzgarı pencereden eserken jimin bunu umursuyor gibi durmuyordu şayet üzerindeki saten pijamayı umursamadan cama doğru yaklaşmıştı. Yaprakları dökülen ağaçlar ona öylesine hoş geliyordu ki elinde olmadan bir gülümseme bahşetmişti.
Bir anda ayağında hissettiği dokunuş ile yerde ona büyük pırıltılarla izleyen kedisine bakıp gülmüş ardından tüy yumağını kucağına alıp öpmeye devam etmişti. Çok fazla arkadaşı olmayan jimin içine kapanık ve arkadaş canlısı olmayan biriydi. Hayatında kendini adadığı tek bir alan vardı o da şüphesiz ki çağdaş modern danstı.
Ayaklarındaki yahut bedeninin birçok yerinde bulunan yaraları umursamadan en iyisi olmak adına amansız bir mücadele içinde kendi çapında bir mücadelesi vardı Jimin'in. Ailesi baskıcı yahut ilgisiz değil şayet bu konuda jimin mutlu olduğu sürece her daim destekleri olmuş onun isteği doğrultusunda her düştüğünde elinden tutan olmuşlardı. Jimin onların göz bebeğiydi.
" jimin tatlım senin fakülten için gerekli evrak gelmiş ama iş adresime göndermişler, istersen bugün benimle gelirken al onu da."
Jimin kedisini severken kendisine seslenen babasının yanına gidip onu iyice dinledikten sonra düşünür gibi yapmıştı. Daha önce de gitmişti iş yerine ama yine de orası ona ürkütücü geliyordu. Elinde değildi.
Yine de sadece bir evrağı alıp gelirim düşüncesi ile kafasıyla onaylarken kedisini yere bırakıp odasına gitmek adına merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. Derin bir nefes bahşedip odasına girdikten sonra dolabına ilerleyip giyecek parça aramaya koyulmuştu. İnsan içine çıkma gibi huyu olmasa bile nadiren çıktığı anlarda güzel görünmek gibi bir huyu vardı.
Siyah hafif İspanyol paça pantolonunu giydikten sonra üzerine geçirdiği ve omzunun bir kısmını açık gösteren beyaz gömleğini düzelttikten sonra saçını şekillendirip odasından ayrılmıştı. Merdivenlerden inerken babası ıslık çalmış ardından takım elbisesini düzeltip Jimin'e elini uzatmıştı.
" benimle bu yolculuğa lütfeder misiniz bay siyah kuğu?"
Jimin kıkırdamış ardından tuttuğu elle beraber çıkışa kadar yürümüştü.
" babacığım bana neden siyah kuğu diyorsunuz anlamıyorum?"
Jimin'in babası arabanın kapısını açarken kendisi de içine girip aracı çalıştırma başlamıştı. Radyodan her zaman ki gibi dinlediği klasik müziği dinlerken bir yandan da Jimin'e dönüp silik bir gülümse sunmuştu. Siyah kuğunun hikayesini ne zaman düşünse aklına biricik oğlu geliyordu ister istemez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕭𝖑𝖆𝖈𝖐 𝖘𝖜𝖆𝖓 ✿
Romance"hangi leyla senin kadar mecnunluğa haiz sen mecnunlukla yoğrulansın, sen varoluş için sebepsin sen rüzgarın döndüğü o dağsın." diye mürekkebinden damlatmış şair oysa ne hoş sözler değil mi bunlar Jungkook?" Zarif gencin bakışları futürsuzca ince...