GİRİŞ

174 20 3
                                    


Bir kitabın satırlarında belki binlerce insan aynı anda dolaşır. Aynı anda ağlayıp aynı anda güler. Kiminin güldüğü yerde kimi hüzünlenir, kiminin ise oturup ağladığı yerde başka biri kahkahalara boğulur. Her söz, her satır, her paragraf, birçok insanda farklı duyguların oluşmasına sebep olur. İşte tam da bu yüzden kitabımın adını böyle seçmek istedim. Kitap bittiğinde sizler okurken ne hissettiyseniz, ne yaşadıysanız istediğiniz gibi isim verin kitaba. Sizin kitabınız olsun. Hadi o zaman başlayalım...







- BÖLÜM 1 -

Aniden iliklerime kadar işleyen üşüme hissiyle gelen güneş ışıklarına meydan okuyarak gözlerimi araladım. Tam tahmin ettiğim gibi annem yine uyanmam için canım yorganımı üzerimden çekmiş. Yüzümü kırıştırıp homurdanmaya başlamıştım ki zor zamanlar için sakladığım kurtarıcım, kahramanım pembe battaniyemle göz göze geldik.

- Hey dostum! Bana sarılmak ister misin ?

O an bana göz kırptığını gerçekten gördüğümü söyleyebilirim. Usulca, sessiz sessiz kolumu battaniyeme doğru uzatmıştım ki

- Esiiiinnnnnn! Eğer 10 dk içinde hazırlanıp kahvaltıya inmezsen bütün arkadaşlarına 6 yaşına kadar emzik kullandığını, hatta okula bile götürmeye kalktığını söylerim.

İşte bu olamaz. Annem ve o meşhur tehditleri. Yine her zamanki gibi kendince, kullansa dünyayı ele geçirebileceğini sandığı tehditlerini savurmaya başladı. Koş kızım Esin yoksa bunların ardı arkası kesilmeyecek.

- Geliyorum anneeee.

Yataktan hızlıca kalkıp banyoya koştum. Her zamanki gibi abim yine aynanın karşısına geçmiş saçının bir o tarafına bir bu tarafına bakıp karizmatik olduğunu düşündüğü bilmem kaç numaralı bakışını atıyordu. Popomla onu ileri ittirip yüzümü yıkadıktan sonra bana diktiği gözlerine aldırış etmeden koşarak odama geçtim. Formalarımı hızlıca üzerime geçirip saçlarımı kuaförlerin bile yapamadığı o meşhur dağınık ev topuzu yapıp telefonumu alarak odamdan çıktım. Merdivenleri üçer beşer inip kahvaltı masasına oturdum. Babam gazetesini almış bir yandan çayını yudumlarken, annem o "Bu kız ne zaman akıllanacak ?" bakışlarını atıyordu. Abim ise ne zaman, nasıl aynasından ayrılıp masaya gelmişti anlam veremiyordum. Oysa ben o sıcacık, ana kucağının ikinci versiyonu olan yatağımdan nasıl ayrılmıştım düşünmek istemiyorum. O anlar aklıma gelince gözlerim doldu içimin dışa vurmasıyla tek elimi kaldırıp " çal bir Müslüm Baba " diye bağırdım. Gözlerimi açıp babam, annem ve abimin şaşkın bakışlarını görünce kendime geldim. Tam o sırada kapı çaldı.

- Bizimkilerdiiirrr.

Hemen yerimden fırladım kapıya doğru koştum. O kaos ortamından amatörcede olsa kaçmıştım. Düşündüğüm gibi gelen bizim çocuklardı.

- Tam zamanında geldiniz. 5 dk daha geç kalsanız aile cinayetine kurban gidecektim. Hadi ne duruyorsunuz kaçın kaçın...

Çantamı ve ayakkabılarımı alıp sokağa atladım. Hiç şaşırmamışlardı, günde 3 öğün böyle kaçışlarım meşhurdu nede olsa. Hiç konuşmadan, soru sormadan hep birlikte koşmaya başladık. En sevdiğim yönü de buydu işte bizim ekibin. Neden, niçin soruları olmadan koşulsuz ne dersek yapardık hep.

- Sokağın başındaki parka en son gelen çantaları okula kadar taşıııırrr.

Allahım! Hayatımın en büyük yanlışını yapmıştım yine aklıma geleni düşünmeden dilime yansıttım. Bitişe vardığımda Melis, Onur ve Aras oturmuş gülerek bana bakıyorlardı. Onur ve Melis hemen çantalarını üzerime atıp yürümeye başladılar. Aras onlardan sonra yavaş yavaş yanıma geldi. Çantasını bırakmadan önce baş ve işaret parmaklarıyla somurtan yüzüme, dudaklarımı yanlara doğru kıvırarak sahte bir gülümseme yerleştirdi.

ADINI SEN KOYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin