01

896 14 0
                                    

Bölüme bir şarkı bırak;

Fikri Karayel – Küçük Kardeşim 



13 Ekim 2010

Ne mi oldu? Belkide hayatımdaki iyi ve kötü olan bütün anılarımın başlangıcı diyebiliriz. Şu an hayatımda ne oluyorsa, kim varsa, neye sahipsem her şeyin başlangıcı bu tarih. Yani kardeşimin doğduğu gün. Poyraz.. Her şeyimi değiştiren minik kasaba gibi yere gidiş biletim oldu benim küçük kardeşim. Aileme ilk baş kaldırışım oldu. İlk kavgam, ilk isyanım. Ailem ben daha 6 yaşındayken boşanma kararı aldı. Ben annemle beraber anneannemin yanında yaşamaya başladım. 2008 de babam tekrar evlenme kararı aldı. Tek bir şartla. O şartına halen daha bin şükür ki güzeller güzeli manevi bir kardeşim var. Onun adıda Feyza. Babamın tek şartı evleneceği kadınında bir kızı olmasıydı. Ne şanslıydı ki babannemin gün teyzelerinden birinin akrabaları tamda bu şarta uyuyordu. Ayşe ablayla tanıştılar..

Tabi ben o zamanlar inat, babasını asla paylaşmak istemeyen küçük bir kız çocuğuyum daha 11 yaşındayım. Benden hiç bir şey saklamayan kuzenimi de oyuna dahil edip 6 ay bu durumu sakladılar. Babamın elinde bi yüzük sürekli. Hiçte sevmez öyle şeyleri kullandığı tek aksesuar saattir asla eksik etmez. Soruyorum;

"Baba bu yüzük ne?"

"Hacıdan geldi kızım." Diyor.

O küçücük halimle bile tabiki yemiyorum. Çünkü babamı çok iyi tanıyorum. Ben hiç bi zaman babasıyla arası mükemmel olan insanlardan olmadım ama kime sorsan "Gürkan'ı ailede en iyi tanıyan kimdir?" diye. Söyleyecekleri tek isim "Selen" olur. Neyse o küçücük halimle allem ettim galem ettim telefon karıştırmalar mı dersin, ağız aramalar mı dersin sadece tek bir isme ulaştım. Ayşe.

Bi gün babamla memleketten İzmir'e dönüyoruz. Aniden çıkarıverdim ağzımdaki baklayı.

"Baba Ayşe kim?"

Hayatım boyunca unutamam o soruyu sorduğumda babamın yaptığı ani fireni ve dikiz aynasından bana attığı bakışı. Eli ayağına dolaştı, hemen oturabileceğimiz biryer bulup anlatmaya başladı. Uzatmıyorum, kısaca özet geçersek olay şu şekilde gelişmiş. Babannemin gün arkadaşlarından birinin akrabası varmış evlenip boşanmış ailesi tekrar evlendirmek istiyormuş eee tabi babannemde babamı baş göz etmek istiyor. Kaçırır mı? Tanısanız inanın tek bir cevap verirsiniz. Tabiki de hayır. Neyse kadınlar aralarında planı kuruyorlar kadın babamın demin bahsettiğim tek şartınada uyuyor. Yani bana arkadaş olacak bir kızı da var. Tanışma nişan merasimi derken 6 ay geçiyor benimde üstün stalk güçlerimle öğrendiğim bilgiler üzerine nikaha 1 ay kala öğreniyorum Ayşe ablayı. Beni tanıştırdılar falan ama asla ödün vermiyorum ciddiyetimden. Ayşe Hanım aşağıya Ayşe Hanım yukarıya. Abla dahi demiyorum. Her buluşma ayarlandığında tek ilgilendiğim Feyza. Benden 6 yaş küçük minicik bir şey atçılık falan oynuyoruz. Annemin yanına döndüğümde babamın telefonunu asla açmamalar falan tam bir trip makinesiydim anlayacağınız. Tek muhattabım Feyza.

Kına gecesi diye tutturdular ben oldum olası kına-düğün tarzı organizasyonları sevmeyen bi insanım. Babamın dahi olsa. Hatta dahi demiyorum özelliklede babamın olduğu için iyice nefretle bakıyorum bu tarz merasimlere. DVD lerde halen daha kendimi gördüğümde gülüyorum bi köşeye sinmiş tam bir Chucky'im. Surat 5 karış falan. Kınayı mafettim zaten o gün en ulvi görevim buydu olay çıkarmalar, zangır zangır titreyip istemiyorum diye bağırmalar falan. Tam bir çocuk aklı. Şimdiki Selen olsam kalkıp şükür namazı falan kılardım herhalde. Annem sinir krizleri geçiriyor ben çirkeflik yaptıkça "Ben seni böyle yetiştirmedim Selen kendine gel." Diye. Neyse bunlar 2 senedir evliler ben hala mesafeliyim bitek yüzümü güldüren Feyza var. Üvey ama öz kardeşim gibi bellemiştim miniğimi. Derken bana bi haber geldi Ayşe hamile diye. Şoka mı girsem, sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim. Ama içim içimide yiyor bir tane daha kardeşim olacak diye. Oldum olası yalnız bi çocuktum ben. Anne tarafım 4 kardeş olmasına rağmen tek torunum. Baba tarafım 3 torunduk babam tekrar evlenene kadar ama çoğu zaman yalnız büyüdüm. O yüzden kardeş kavramı benim için paha biçilemez şekilde mükemmel birşeydi.

Kendi kendime Poyrazın doğum zamanını beklerken hayal kurmalar falan beni bi görseniz sanki babam evlenmesin diye evi damı yıkan ben değildim. O gün geldi çattı. Sekizinci sınıftaydım. Sabahçıydım da o zamanlar çok net hatırlıyorum. Klasiktir okul çıkışı ekmek alır eve öyle giderdim tam bakkala girerken bana bi telefon babamdan. Diyorki kardeşin oldu. Size yemin ederim cevap vericek gücü kendimde bulamadım. Sadece kafamda bugün Çarşamba ben memlekete nasıl gidicem diye düşünüyorum. Suratına kapatıverdim adamın. O zamanlar öyle WhatsApp falan yok, varsada ben bilmiyordum fotoğraf atmak falan hak getire anlayacağınız. Kuduruyorum ama kardeşimi görmem lazım. Öyle böyle derken hafta sonunu ettik. Bu arada Memleket dediğim yer İzmir'in Minik bi ilçesi. Bindim otobüse başladı kısa süreli yolculuk. Otobüsten inip eve koşuşum, kapıyı çalışım hiç birini hatırlamıyorum. Tek hatırladığım Poyraz'ı kucağıma alıp "Hoş geldin canım kardeşim" diye ağlamam..

Bu anımla başlamak istedim bu kitaba. Dediğim gibi şu an hayatımda kim varsa ne yaşadıysam iyisiyle kötüsüyle her şey Poyraz sayesinde. Çünkü Poyraz'ı kucağıma aldığım gün karar verdim. Annemi bırakıp kardeşime koşmam gerekiyordu. Kardeşim beni haftada 1 gün görerek büyümemeliydi. Bu benim için herkesten, her şeyden, kendimden bile önemliydi. İlk vazgeçişim, ilk baş kaldırışımdı benim Poyraz. Çünkü ben artık ablaydım.

Olmazlara MeyilliyizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin