BÖLÜM9:HATIRLAMAK GEREK BAZEN GEÇMİŞİ YADA İÇMEK

170 18 1
                                    

 "BU BÖLÜM BİRAZCIK KESİTLER İÇERİYOR İLK KİTABI OKUYANLAR ZORLANMAYACAKTIR :D İYİ OKUMALAR"

Tom kızı kucağına alıp arabasına doğru götürdü. Yan koltuğa yatırdığında kızı uzunca inceledi. Ne yapıyordu bu şapşal kız? Madem kendini düşünmüyordu ama Tom’ada mı acımıyordu?

Ona o kadar hayran kalmıştı ki bakışlarını değil tüm benliğini ona kaptırmıştı ve arkasından gelen adamı fark etmedi bile. Adam Tom’un omzundan tutup kendine çevirdi ve yüzüne yumruğu indirdi “Kimse benim mekanımdan kız alamaz” derken çoktan Tom adamı yere sermişti. Öyle bir yumrukluyordu ki adamın esmer teni kanla birleşince iğrenç olmuştu. Lakin bu kırmızı sıvı Tom’un kendisine hakim olmasını zorlaştırıyordu.

Kendini hemen adamdan ayırıp arabaya koşturdu. Kanlı ellerini üzerine silip arabayı çalıştırdı ve eve sürmeye başladı. Elleri titriyordu ve dişleri çoktan kendini göstermişti. Aynadan kendine baktığında gözlerinin karardığını fark etti. Bunu kaldıramayacaktı ama dayanıp Bonnie’yi eve götürmeliydi. Gaza iyice yüklenip sürmeye devam etti. Kuzenini onun evine götüremeyeceğini anladı ve arabayı dağ yoluna saptırıp kendi evine getirdi.

Eve yaklaştığında arabayı hızla park edip kuzenini kucağına aldı. Saçlarının açık bıraktığı boynu o kadar cazip gelmişti ki evin kapısını ancak 6. Denemesinde açabilmişti. Kan arzusu giderek artarken kızı salonda ki koltuğa bırakıp mutfağa koşturdu. Dolabı açtı lakin bir paket dahi kan bulamamıştı. Dolabı alt üst etse de yoktu. O an gözleri açık kalan kapıdan kuzenine baktığında kendini onun dibinde bulmuştu.

Saçlarını geriye atıp boynunu açığa çıkardı. Parmakları istemsizce orada oyalanırken eğildi dudakları kuzeninin boynuna ufak bir öpücük kondurdu. Dişleri sanki onu arzuluyormuş gibi zonkluyordu. Elinden gelse çoktan sahibinden ayrılıp kızın beyaz ve pürüzsüz boynuna saplanmışlardı. Tom o an oradan kendini ayırmak istese de yapamıyordu. Kana olan açlığı her şeyin üzerine çıkmıştı. Tek bir damlasını tatsa duramayacaktı. Bembeyaz boyunda biraz oyalandı ve hedefine yönelmişti …

************ ************* ************ ************* ************ *************

Bonnie evden çıktığından beri Albaric kendine küfrediyordu. Kızına yıllardır işkence çektirip sonrada karşısına çıkıyordu. İşte kendisi bu kadar aşağlık bir adamdı. Kendini suçlamaktansa başkasını suçlamıştı. Suçlamamalıydı. Hele ki kendi kızını asla!

Oturduğu koltuktan kalkıp aşağıya indi kimseye bir şey demeden bir şişe viski alıp tekrar odasına çıktı. Kendi kızını bile koruyamayan bir adamdan başkası değildi o. Peki ya karısı? Onu koruyamadığı için şimdi ondan çok uzaktaydı. Yanlış bir karar yanlış bir final olmuştu onlar için. Her hikaye mutlu sonla bitmezdi ama onlarınki çok mutsuz bitmişti. Sevdiği kadın yanındayken ona dokunamamak. Belindeki küçük bene yüzlerce öpücük bırakamamak... İşte bu çok zordu. En son Gökçeyle birlikte olmuştu ve yaklaşık 17 yıldır kimseyle birlikte olmuyordu. İsteği de yoktu.

Gökçe kendisine aitti. Ama o parti… işte o parti kötü sonun başlangıcıydı. Yerini dolduramayacak olaylar, sözler ve hatta kişiler vardı ama hiç biri Gökçe olamazdı. Kim onun gibi bakardı ki peki kim öyle kokardı? İşte bunu sordu Albaric kendine. O masum kızı kendine tamamen tutsak etmeye kararlıydı. Karısının küçük bedenine ilk sahip oluşunu hatırladı bir an;

“Sana yalvarırım ne olur yapma” dedi titreyen ve güç çıkan sesiyle o ise dudaklarını boynunda gezdirip kokusunu içine çekiyordu “Bunu yapmamam için bir neden söyle” dedi ve kemeriyle boğuşmaya başladı. Üzerinde ne varsa çıkardı ve tekrar eski pozisyonunu aldı. Gökçe artık göz yaşlarını tutamaz olmuştu ve hıçkırıklara karşı koyamıyordu. “Hani sana intikamdan fazlasını istiyorum demiştim ya işte intikamdan fazlası sensin” kız çırpındıkça o kahkaha atıyordu. Albaric kıza sahip olduğunda kızın çığlığı onu daha iyi hissettirmişti, Gökçe’yi kucağına alıp yatağın içine girdi, kız ona ne kadar karşı çıkmaya çalışsa da o engelliyordu. Kıza sarıldı ve üzerine aldı “Seni bundan sonra asla bırakmayacağım. Sen artık benimsin” dedi Gökçe hala ağlarken “Lütfen yapma artık yeter” dese de o yanaklarından süzülen yaşları silip “Olan oldu artık her şey için çok geç. Sus ve kendini bana bırak” dedi ve elleri bir kez daha vücudunu da keşfe çıktı kızın.

Gökçe o zaman 17 yaşına daha girmemiş bir kızdı. Hatta çocuk. O gün yaptıkları için hiç pişman duymuyordu. Aslında Cenk’e teşekkür etmeliydi. Eğer o kız kardeşine sarkmasaydı hayatının kadınıyla tanışamayacaktı. Tekrar anılar baş göstermeye başlamıştı bile. Eşini ilk gördüğü ana geri döndü;

Gökhan(Albaric) pis pis sırıtıyordu ve elindeki sopayı sallıyordu. Öne çıkarak onlara yaklaştığında karşı gruptan da Alp ilerledi. Gökhan tiksindirici bir kahkaha attıktan sonra “Hem kızlarla gelmişsin hem de ağabeyciğinin ardına saklanıyorsun.” Dedi. Bu söz üzerine Gökçe dayanamayıp öne atılarak cevap verdi “Diyene bakın korkak olmasan sopalarla gelmezdin peki buna bir açıklama getir o zaman!”  Gökhan bu lafın ardından sopasını yere attı, kıza yaklaştı ve eliyle kendine çekti, Gökçe’nin saçını okşayıp “Güzelim sen bizi hiç tanımamışsın eğer tanısaydın böyle konuşmazdın sen git eve yemek filan yap ya da ders çalış boyundan büyük işlere bulaşma.” Dedi ve boynunu koklayarak teninin kokusunu içine çekti. Gökçe buna dayanamayıp ona bir tokat yapıştırdı  ve birkaç adım geri çekildi, o ise yere tükürüp kafasını öfkeyle gülerek salladı ve kıza bir adım yaklaşıp hokkalı bir tokat attı. Kızın kafası tokadın etkisiyle savruldu ve dengesini kaybedip yere düştü, vurduğu yanağı alev alev yandığını hissetti, Gökhan kızın kulağına eğilerek “Sakın bunu bir daha denemeye kalkma yoksa o güzel yüzünde her zaman beni hatırlatacak bir hatıra olur.” Dedi ve geri çekildi. Kız ayağa kalkıp Alp’in arkasına geçti ve Alp kıza hitaben “Buna sen kaşındın, Deniz sen Gökçe’yi bize götür.” Demişti. Kızın itiraz etmeye dahi vakti olmadan oradan uzaklaştırılmıştı…

Anılar zihnini iyice bulandırıyordu. Karısını çok özlüyordu. Bunu zaten biliyordu asıl kendine itiraf edemediği kızından sakladığı sırların canını yakmasıydı. Kızını her ne kadar kabullense de annesine olan aşkının başlangıcını yaşadıklarını anlatamazdı.

Kızının bakireliğini küçük yaşta onu ağlatan adama vermiş olması da canını sıkıyordu. O zaman şakaya vursa da bu cidden berbat bir durumdu. Kızı daha 16 yaşındaydı bunu ona nasıl yapabilmişti bu adam. Onun kemiklerini un ufak etmek istiyordu. Şu an kafası o kadar karışıktı ki elindeki şişeyi bile unutmuştu. Şişeyi açıp direk ağzına dayadı. Bardakla uğraşacak hali yoktu. İçti ve içti. Kaçıncı şişesiydi bilinmez çünkü aşağıya inip birkaç tane daha almıştı. Düşünceleri karısının sesiyle bölündü…

AŞKA TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin