3. BÖLÜM (Varlığının Üçü)

79 26 2
                                    

Yağmurun sesi kulaklarıma doluşurken gözlerim aralandı. Gözlerimi zarzor açtığımda melisam yanımda yoktu. Gözlerim kocaman olmuş aniden yerimden fırlamıştım ortasında deliğiyle beni gözetleyen kapıya doğru koşar adımlarla giderken halıya takılan ayağımı umursamadan kolundan tutup kendime çektim ve melisayı kahvaltı hazırlarken bulduğumda yuzume mutlu bir ifade yerleştirip derin bir oh çektim. Yanına yanaşıp günaydın melisam dediğimde işaret parmağını dudaklarının ortasına getirip şşş dediğinde saatin farkına vardım daha hava aydınlanmamış,akrep beşin üzerindeydi soluk saatin içinde. Ben bunlarla meşgulken melisa yumurta tavasını yorgun ayaklı kırmızısı soluk masaya koymuş ekmekleri getirmiş gelmemi bekliyordu. Orta hızla masaya ilerledim küçük evde. Seninle hayallerim kokskocamanken bu küçücük ev dar gelirdi bana ancak senin varlığın beni özgür kıldığından hiç bir küçük beni darlamaz. Gözlerin doğayı yansıtırken soluksuz kalmam. Sandalyeyi kendime doğru çektikten sonra küçük bir hareketle oturdum yemeğimizi muhabbet eşliğinde yerken gözlerine odaklandım. Alıkoymıyordum gözlerine bakmaktan kendimi. Doğayı andırırken benliğimi ele geçirmişti kendileri. Kahvaltımız bitmiş, muhabbete dalmış akrebi ve yelkovanı altıya getirmiştik. Bugün okula gidicektik. Odaya girdiğimizde kıyafetlerimiz katlanmış biçimde bizi bekliyordu kendi kıyafetlerimi hizlica giyip melisanın kazağına önce kollarını sonra başını geçirişini izledim yüzümde kocaman bi tebessümle ben hızlıca giyindim bir çırpıda pantalonumu üzerime geçirdim. Sırf melisam öyle giyiniyor diye öncekollarınmı sonra başımı kazağa soktum yüzümden eksilmeyen gülümsememle saf saf yüzüne baktım. Gülümsesi beni karşıladığında ellerimiz kavuştu ve evden çıktık. Kışın ben geliyorum diyişinin en etkili olduğu zamanlarda üşümeyen birtek biz vardık çünkü biz yanıyorduk birbirimize alev alev cayır cayır. Dört dönemeçten döndüğümüzde o kocaman çınar ağacı karşıladı bizi sol dalı hala yerden kaldırılmamış yaprakları sarı boynu bükük çınar ağacı ağacın orda birbirimize sarıldık. Okulun o kirli paslı kapısından içeri adımımızı attığımızda ayın altısı aklıma geldi ilk günümüz. Mutluluktan gözlerim yağmurlara hazırlanmış benden komut bekliyordu. Ancak sözümü hatırlamış ve uçurumdan dönmüştüm sınıfın kapısından içeri girdiğimizde sınıfın boşluğunu farkettik saate baktığımızda akrep daha yedinin üzerine doğru geliyordu. Sekiz buçukta başlayan okulumuzun içinde sadece biz vardık. Oturup en ön sol sırada gözlerimizin içine daldık onun iri yeşil gözleri benim kahve koyu gözlerime karışırken aklımdan. Gitme benden melisam mutluluğumun tarifi yok ama korkumda bir okadar.
Kaybetmekten çok korkuyorum en değerlimi. Gözlerinde doğayı seyrettiğim,tek varlığımı,dünyamı,Hüdanın bana en büyük armağanın yokolup kollarımdan gitmesi en büyük korkum. Rabbim onu alma benden eğer birini alıcaksan nolur beni al amin. Bu cümleler aklımdan geçerken zaman hızla devam ediyordu saat yediyi kırk beş geçerken sarılışını hissettim. Akrep değil çita vardı sanki saatin içinde, töreni dahi kaçırdığımızı zil çaldığında farkettik. Melisamla dolu altı ders. Okadar güzeldik ki tarif etmeye kelimelerim yetmez. O elimi tutup uykusuna dalarken bense kafamdaki tonlarca kelimenin esintisine kapılmıştım. Her düşünmeye başladığımda onu kaybetmekten korkuyordum. İzin isteyip dışarı çıktım. Ogünle tekrar karşılaştık. Ogün biraz endişeli bense mutluluğumu her halime yansıtmış şeklilde selamlaştık. Ogün önemli bişey var murat, melisa hakkında diyerekten söze girdi. Murat melisa hasta çok kötü durumu sana söylemek istedim. Melisa kanser murat dedi. O an hiçbirşeye inanmadım. Ya da inanmak istemedim. Melisa iyi görünüyordu çünkü o kanser olamazdı, hayır hayır değildi melisa sadece benimdi başka birşey yoktu. Ben bunları düşünürken zil çalmış ogünün beni uyarmasıyla kendime gelmiştim. Sınıfa yürüdüm okadar inanmadım ki mutsuz bile değildim. Melisamı rahatsiz etmeden sırama oturup düşüncelerime daldım. O güne kadar çok sevgilim olmuştu fakat hiç geleceğimizi düşünmemiştim. Kafamdaki düşünceler gelecekle ilgiliydi. Bu konuda ilkimdi melisam. Akrep tekratdan çitaya dönüşmüş ve son derse girmiştik. Melisaya bu konuyu sorucaktım gerçekten hastamısın diye. Son ders bitmiş melisam hala uyanmamıştı rahatsız etmek istemedim.
Uyurken okadar güzeldiki kelimelerim tükeniyor. Akreple yelkovan birbirini kovalarken melisamın kirpiksiz göz kapakları aralandı ve doğayı yansıtan gözleri göründüğünde ayağa kalkışımız çok hızlıydı. Dışarı çıkıp eve doğru yönelttik adımlarımızı. Bense kafamda nasıl sorabiliceğimi kurmaktaydım. Eve ilk defa bu hızla yürüyorduk. Hiç nedenini sormadım. Eve girdiğimizde nefes nefeseydim ve melisa direk odaya girmişti. Kapının kilitlenme sesini duyduğumda irkilip kapıya koştum o küçücük evde. Teyzesi omzuma elini yerleştirip derin bir nefes aldı. Murat melisa hasta hani anlarsın ondan bugün de başlangıcı oyüzden bi yarım saat sonra kapının açıldığını duydum. Melisa beni çağırıyordu. gözlerimin yaşlı olmasına aldırmadan direk odaya gittim. Melisa beni yaşlı gözlerle karşısında gördüğünde sinirli bir ifade yerleştirdi yüzüne. Ve konuşmaya başladı. Murat yemin etmeni istiyorum. Ne pahasına olursa olsun birdaha benim için ağlamıyacaksın. Ve raftaki Kuran-ı kerimi alıp elimi üzerine koydu. Yemin et murat dediğinde hiç sorgulamadan yemin ettim. Sözleriyle,bakışlarıyla ve gülümsemesiyle beni hipnoz ediyordu her seferinde. Ardından teyzesi yemeğe çağırdı bizi. Ancak ben sorumu soramamıştım. O soluk kırmızı masa karşımdaydı okadar güveniyordum ki o ve teyzesine ogünün dediğini sormaya korkuyordum. Bunun uzerine en büyük korkum da eklenince işim hayli zorlaştı. Yemeği yemeyi unutmuştum bunlari düşünürken. Teyzesinin dalgınsın ne oldu? Demesiyle irkilerek hiiç dedim ve yemeğe kaşığımı daldırdım. Yemeğimiz bittiğinde masayı hep birlikte kaldırıp melisayla odasına geçtik herzamanki gibi. Sorumu sormakta kararlıydım. Odaya girdiğinde çok uykum var dedi melisa. Bende birşey sormak istiyorum sana diyerekten söze girdim ogün bana senin hasta olduğunu, saçlarının ve kirpiklerinin bununla ilgili olduğunu hatta kanser olduğunu söyledi dediğimde melisa çok kısa bir kahkaha patlatıp hemen ciddi bir yüz ifadesine bürünüp; kanser falan değilim murat sana bir defa da olsa açıkladım dimi bunu dediğinde okadar suçlu hissettim ki. Haklısın melisam özür dilerim dediğimde yine o tatlı gülümsemesini taktı yüzüne. Hiç bir şüphem yoktu ve melisa çok uykum var demişti yatağa uzandım ve melisam da yanıma uzanıp başını göğüsüme yerleştirmişti hemen. Teyzesi kapıdan girip bize meyva suyu getirdiğini söylediğinde doğrulduk. Nasıldı bakalım çifte kumrular gününüz ? Dediğinde sözü melisaya bıraktım. Melisa ise ben tüm gün uyudum dağmadın da beni seyretti dediğinde teyzesi annesini çağırdı. Annesinin hasta olduğu çok belliydi. Teyzesi gel bak aşk gör dediğinde yüzünde bir gülümseme oluştu annesinin. Biz meyva sularımızı bitirmiş muhabbet ediyorduk ki melisa teyzem annem ben uyusam dediğinde bardakları alıp odadan çıktılar usulca. Ben tekrardan yatağa uzandım aniden gelen uykumla. Melisam da hiç vakit kaybetmeden başını yerine yerleştirmişti gözlerim usulca kapandı.

13Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin