Bölüm 2

152 4 0
                                    

  Yazma İsteği

'Çok okuyan insanlarda yazma isteği önüne geçilemez bir arzudur.' demişti I-440 belki de bu yüzden yazıyorumdur. Günlük tutmaya neyin cezbettiğini hatırlamıyorum ama günlük tutmanın kendine ait bir dokusu var, biliyorum. Bundan 100 yıl önce insanlar neden günlük tutarlardı acaba? Hayatlarına dair her ayrıntıyı unutmamak içindir muhtemelen, günümüzde günlük tutan bir avuç insanın ortak noktası fikirlerini dile getirmek. İnsanın sansüre uğramadığı tek yerdir günlükler.

Peki ya İnsanlar?

Dün hiçbir şey yazmadım tembellik ettim Sartre gerçekten haklı; 'Dünya her gün aynı yüzüyle beliriyorsa karşımızda bunun nedeni tembelliğimizdir.' Yazsaydım eğer 'dün' bir önceki günün aynısı olmayacaktı belki, günlerin birbirlerine benzememeleri için yazmak bir çıkar yol olabilir peki ya insanlar?

Mahler ve Hayatın Anlamı

Hayat felsefesi yapabileceğim tek bir söz yok çünkü hayatım hiçbir felsefi sözün hakkını verecek kadar anlamlı değil. Hayatımı anlamlandırmamak kendi seçimim mi onun bile farkında değilim, topluma ait olamayışım; bir iş, bir eş, bir düş peşinde koşamayışım hayatımı anlamsızlaştıran şeylerinde başında geliyor ama benim anlam arayışım bu değil ki? Kuş kanadında iyiliği görüp, toplumsal kalıplara bürenemediği için mutsuz olan insandır, yeryüzünde cehennemi yaşayan.'Cehennem başkalarıdır.' Cehennem toplumdur.
Mahler'in sesini biraz daha açmam gerekiyor yazmaya devam edebilmem için, kendi iç sesimi bastırabildiğim zamanlar yazmaya özen gösteriyorum. Böylesi daha iyi.

Nesneler ve Hiyerarşi

Yağmur üç gündür aralıksız yağıyor, gelip gelmeyeceğinden emin değilim ama gelmesini istiyorum. Bir insan kendi ile kaç defa konuşursa gerçekten delirir? Bulutların siyahlığı yüzüden zifiri karanlık heryer. Mum yakıyorum ve ayak sesleri. Kapı çalınıyor. Defalarca hiçbir duygu seline kapılmadan elimi uzattığım kapı kolu, bugün bana bir şey ifade ediyor. Elimi uzatırken geçen süreyi her sanisesine kadar zihnimde hissediyorum. Bir amacım var, kapıyı açacağım ve I-440'ı göreceğim peki ama dünde bir amacım yok muydu? Evden çıkıp, köşede ki dükkanda kahve içmek ve bir şeyler okumak istemiyor muydum? Yoksa amaçlarımız arasında da anlaşılmaz garip bir hiyerarşi mi var? Üst düzey amaçlarımız için aracı olan her bir nesne kendi varoluşlarını çok açık bir şekilde ortaya koyarken. Aynı nesneler orta ve alt düzey amaçlarımız için neden suskun kalıyorlar?

Açıyorum kapıyı, huzursuzum. Karşımda beliriyor birdenbire elinde kocaman bir kitap. İçeri girip giremeyeceğini soruyor, girmesini istiyorum. Kendimi rahatsız hissediyorum, daha önce bu odada kendim dışında bir kişi daha olacağını hiç düşünmemiştim. Dışarıdan odaya Mahler süzülüyor. Yan odada ki komşum yardımıma yetişiyor. Uykusuzluk çektiğinden bahsetmişti geceleri Mahler dinlemesinin kendisi için iyi olacağından bahsetmiştim, işte Mahler! Komşumun uyku sorununa çözüm oldu mu bilmiyorum ama benim kurtarıcım şuanda. Sandalyeye geçiyor, elindeki kitaptan birkaç alıntı yapıyor. Dinler gibi gözüküyorum. Varlığı az önce rahatsızlık verirken, şimdi huzur veriyor. Soyunup yatağa giriyoruz, gözlerimiz tavanda konuşmuyor, konuşmuyorum.

Bir anda bu yaptığımızın günah olduğunu söyleyip göğsümü yumruklamaya başlıyor. Tepki vermiyorum, durup kulağıma eğiliyor, Bazen merak ediyorum, sırf Tanrıyı kötü göstermek için, acaba şeytan mı yolluyor dinleri yeryüzüne, diyor. Alıntı yapıp yapmadığından emin olamıyorum. O an için bana bir anlam ifade etmiyor, bu cümle fakat şuan! Giyinip çıkıyor, geldiği için teşekkür ediyorum. Bunu daha sık yapmamız gerektiğini söylüyor, kabul ediyorum. Yarın yazdıklarıma bakmak için tekrar geleceğini söylüyor ve gidiyor. 

Pagan ve İnanç

Güneş batıyordu, 'İnan bana güneşin batışını en iyi buradan hissedebiliriz' dedi I-440. Görebiliriz yerine hissedebiliriz demesi ilgimi çekti. Görebildiğimiz her şeyi yeteri kadar hissedemediğimizi düşünüyordum o sıralar, bu fikrimi onunla paylaştığımı hatırlamıyorum fakat aynı şeyi düşünüyor ya da daha önceden düşünmüş olmak hoşuma gitmişti. 'Gök gürültüsünü hissedemeden görebilmemiz mümkün mü?' Diye sordu I-440. Cevap vermedim. Yey bir ileri bir geri koşuşturmaya başladı. Zamanında tanıdığım bir paganın gök gürültüsü hakkında paylaştığı ilginç bir hikayeyi anlatmak istediğimi söyledim. Hikaye genel olarak: Cennetten yeryüzüne açılan bir kapının amacına ulaşması ile ilgiliydi, Tanrı insanlara bahşetmek istediği her armağanı bu kapıdan geçirirmiş ve o armağanlar yer  yüzüne ulaştığında bir şimşek oluşurmuş, o sırada ortaya çıkan ses ise amacına ulaşan Tanrı'nın kahkalarından ibaretmiş. Eğer kapı amacını gerçekleştiremez ise oluşan şimşekler insanlara zarar verirmiş. Verilen her zarardan sonra bir insanın kurban edildiğinden bahsetmişti pagan. İnsanlara zarar verirken bile kahkaha atabilen bir Tanrı'ya inandığından haberi yoktu sanırım, ya da Tanrı'yı öyle kabullenmişti. Salt iyiliğin değilde, yeri geldiğinde kötülüğünde sembolü olabilen bir Tanrı fikri daha samimi ve dürüstçe sanırım.

Yey uzaklaşıyordu bizden, I-440'ın kutuplara yaptığı ufak bir geziden edindiği küçük bir armağan olduğunu düşünüyordum Yey'in. Sonradan evinde rastladığım bir nişandan dolayı Sovyetler tarafından kutuplara  gönderilmiş bir bilim insanı olduğunu anladım I-440'ın. Etrafı daha iyi tanımak için terk ettiği araştırma merkezinden çok uzaklaşması sonucu kaybolmuş ve Yey'e rastlamıştı. Her nasıl olduysa Yey onun araştırma merkezine dönmesini sağlamış, o günden sonra Yey ile aralarında tarifi imkansız bir bağ oluşmuştu. İspanya iç savaşında enternasyonal tugaylarına katılmış, Stalin'in en güçlü dönemlerinde çok keskin eleştiriler yöneltmiş ve Fransa'ya sürgün ile cezalandırılmıştı. Güneş ufuk çizgilerinin ardından usulca süzülüyordu, bir taş alıp denize doğru fırlattım. Elimde beni utandıran bir iz gibi belirmişti taş, tıpkı güneş gibi onuda hissedebiliyordum. Fırlatma, ondan kurtulma arzusu ile dolup taşıyordum taşa sahipken. Bunlardan I-440'a bahsetmek isterdim. Beni 'bunaltan' tüm bu fikirleri I-440'a açmak, beraberce tüm bu fikirler üzerine saatlerce kafa yormak istiyordum. O gittikten sonra iki defa daha geldim buraya, güneşin batışını hissedebilmek için değil; gözlerimi kapayıp onu hissedebilmek içindi ikiside..

I-440 - D-303Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin