Bölüm 2 PART 2

4.2K 253 9
                                    



Yazar:Ecem B.^^

Not:Önceki bölümü heyecanlı bir yerde kestiğimi umuyorum.Yanlışınızı düzeltmek istiyorum, ben mazoşist değil sadistim. Uzun yazmaya çalıştım. İyi okumalar.

Sehun, yerde kanlar içinde yatan bedene baktı. Çocuğu tanıyordu ama adını hatırlamıyordu. Üstünde dikilen ve ona dayak atan çocuklara baktı. Okulun öğrencisiydiler fakat Sehun onları ne tanıyordu ne de görmüştü.

“Siz burada ne yapıyorsunuz?” Sehun sesinin tonuna ölçülü bir miktarda sinir ve ciddiyet kattı. Çocuklar ona döndü. Toplam üç kişiydi. 

Siyah saçlı, uzun boylu çocuk sırıttı. “Soru-Cevap-Ödül oynuyoruz. Bir ön sunum ister misin? Bae.”

Diğer siyah saçlı ama kısa boylu çocuk konuşan çocuğa baktı. “Bae, sence hayatta yaşamaması gereken kişi kimdir?”

Bae sırıtarak cevap verdi. “Xi Lu Han, Hyo.”

“Aferin, Bae.” Hyo gülümsedi. “ Ödülün Lu’ya vurmak.”

Sehun olanları sanki hayaletmiş gibi izledi.

Bae kahkaha attı. Luhan’a yaklaştı ve karnına topuğuyla çok sert bir darbeyle vurdu. Luhan yerde iki büklüm oldu. Ağzından saçları kadar kırmızı bir kan attı. Sehun hareket dahi edemiyordu. Hyo, Bae’den sonra tek dizini yere dayadı. Luhan’ın yüzüne bir yumruk attı.

“Kwan, buraya gel!” 

Biraz uzakta duran iri yarı çocukta Bae ve Hyo’ya katıldı. Sehun orada dikiliyordu. Luhan’a yardım etme şansı yoktu. Sayıca çocuklar fazlaydı, Sehun’u pestile çevirebilirlerdi. Sehun korkmuyordu fakat onların arasına cumburlop dalacak kadar salak değildi.

Luhan’la işleri bitene kadar bekledi. Ki beklemesi o kadar uzunda sürmemişti. Kızıl saçlı çocuk etrafındaki kan gölü ile birlikte yerde ölüymüşçesine yatıyordu. Sehun, acilen bir şey yapması gerektiğini biliyordu. Etrafına bakındı. Duvarın kenarına montelenmiş fakat zaman geçtikçe duvardan ayrılmış, paslanmış bir boru gördü. Üç çocuk Sehun’a dikkat etmiyordu. Hala önlerinde yatan çocuğu dürtüklüyor ve alay ediyordu. Sehun ne kadar tiksinse de bu duruma şükretti. Boruyu iki eliyle kavradı ve sertçe asıldı. Zorlanacağını sanmıştı ama kolayca sökmüştü. Boruyu çıkartırken çıkan sesi üç çocuk duydu ve ona doğru döndü.

“O boruyla ne yapacaksın?” Bar kurbağaya benzeyen gözlerini kocaman açtı. “Yoksa bize mi katılacaksın?”

Hyo ayağının ucuyla Luhan’ı dürttü – tekrar - . Yerde yatan çocuktan acı içinde bir inleme koptu. 

“Zaten işimiz bitti dostum.” Hyo ceketini çıkardı. Sehun tahmininde yanıldığını fark etti. Üç çocukta başka okulun formasını giymişti.

“Ben sizin işinizi bitirmeyi düşünüyordum, ibneler.” Sehun boruyu havaya kaldırarak en iri yarılarına yani Kwan’a saldırdı. Boruyu ilk göğsüne salladı. Kwan geriye kaçarken Sehun tökezledi. Göz ucuyla diğer ikisinin sırıtarak kenara çekildiğini gördü.

Boruyu elinde çevirerek Kwan’ın karnına vurdu. Kwan ağır bir zarar almamıştı ama hafifçe eğilmişti. Sehun bu fırsatı kullanıp Kwan’ın başını iki eliyle kavradı. Büyük bir hız ve şiddetle çocuğun yüzüne diziyle vurdu. Elinde tuttuğu boru işini zorlaştırsa da çocuğun başından içi titreten bir ‘çıtırt’ sesi geldi. Bu Sehun’u oldukça memnun etti. Çocuk burnunu tutarken Sehun eğilip ayaklarına çerme taktı. Çocuk yere düştüğü anda Sehun sopayı odak noktası geçirdi. Kwan elini noktaya götürürken acı içinde bağırdı ve boğuk seslerle sövdü.

Sehun arkasına döndü. Diğerlerinin üzerine atlayacaklarını sanıyordu fakat Hyo ve Bae’den iz yoktu. Herhangi bir oyuna gelmemek için etrafına bakındı. Evet, kaçmışlardı. Sehun yerde yatan iri kıyım çocuğa baktı. Yarı baygındı ama halan daha homurdanıyordu

Sehun çocuğu koltuk altlarından tuttu ve arka bahçeye doğru çekiştirmeye başladı. Okulun arka kapısı çöp bidonlarının olduğu bir ara sokağa çıkıyordu. Sehun çekiştirdiği çocuğu güçlü ve çekik hareketlerle kaldırıp ikinci çöp bidonuna attı.

“Senin yerin burası.” Ellerini ovuşturdu. Luhan’ın yanına koşarak hatta uçarak gitti.

Luhan gözlerini kırpıştırdı. Sehun yanında dizlerinin üstüne çöktü. Çocuk gözlerini açtı. Sehun kahverengi yorgun gözlerle karşılaştı.

“Onlar…” Luhan konuşmaya çalıştı.

“Gittiler.” Sehun endişeli bir ifadeyle çocuğa baktı. “Seni revire getireyim.”

“Ha… Hay-yır.” Luhan gözlerini hızla açtı ve yerinden fırladı. Gözlerini sıkıca kapattı, bu canını yakmıştı.

“Manyak mısın? Tabi ki götüreceğim.” Sehun çocuğu kucağına aldı ve revire doğru yürüdü.

Luhan kucağında hareket edemeyecek kadar yorgundu. Canı da çok yanıyordu. Uyumak istiyordu. Ve onu kucağında taşıyan çocuğun kucağı çok rahattı. Gözlerini kapadı.

Sehun kucağında uykuya dalan bedene baktı. O çok minikti ve hafif ve güzel ve olamayacak kadar masum ve… Sehun kafasını iki yana salladı. Düşüncelerinin akışını değiştirmesi gerekiyordu. Ama Luhan o kadar masum, o kadar güzel, o kadar…

“S*ktir.” Sehun gözlerini sımsıkı kapadı.

Revire girdiğinde yaşlı bir hemşire masasına dayanmış laptopuna bakıyordu. Sehun öksürdü ve hemşire onlara baktı. Sehun kadının adını bilmiyordu. Tek istediği kucağındaki çocuğu tedavi etmesiydi.

Hemşire telaşla ayağa kalktı. “Ne oldu?”

Sehun biraz sustu. “Bilmiyorum. Arka bahçede geziyordum ve onu gördüm.”

“Hemen onu sedyelerden birine yatır.” Sehun hemşirenin dediğini yaptı ve kenara çekildi. Hemşire Luhan’ın gözlerine ışık tuttu, göğsünü dinledi, vücudunda birkaç yere dokundu ve gömleğinin önünü açtı.

Sehun gözlerini hızla kaçırdı. Bu o askeri disiplin okulunu hatırlatıyordu ona. Luhan’ın karnının bazı yerleri pembe yara izleriyle kaplıydı. Sanki birisi onlara bir şey batırmıştı. Sehun hemşireye midesinin bulşandığını söyleyerek dışarı çıktı. Erkekler tuvaletine girip midesindeki her şeyi boşalttı.

SAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin