not : SMUT VARDIR
Uçağı havaalanına indiğinde derin bir nefes alıp dışarı üfledi. Uçak korkusu olduğu halde neden uçağa binmişti ki? Fakat Tanrı yardım etmişti ki uçakta uyumuştu. Uyku hapları da sağ olsun tabi. Yanında oturan yaşlı adama baktı. Hala uyuyordu. Ona bakınca kendisinin de böyle görünmediğine inanıyordu.
‘Sayın yolcularımız. Ben pilotunuz. İnişe geçiyoruz. Lütfen emniyet kemerlerinizi bağlayın.’
Adamı uyandırması mı yoksa uyandırmaması mı gerekiyordu? Uyandırmayı seçti.
“Bayım?” Adamı işaret parmağıyla dürtükledi. Adam sesli bir horlamayla yerinden sıçrayarak uyandı. Ona baktı ve kaşlarını çattı. “Uçak iniyor ve emniyet kemerinizi bağlamanız gerek.”
Adam aşağıya baktı. “Sağ ol evlat.” Gülümsedi ve kemerini bağladı.
Chanyeol’da adama gülümseyerek karşılık verdi. İyi bir şeyler yapınca kendini mutlu hissediyordu. Uçak sarsılarak indiğinde iki yanını sıkıca kavradı. Basınçtan dolayı kulakları çınlıyor ve sanki su altındaymış gibi sesler boğuk çıkıyordu. Bundan nefret ediyordu. Uçaktan nefret ediyordu. Sudan nefret ediyordu. Hepsi hayatının karanlık bir dönemine aitti. Herkesi kaybettiği bir döneme. Kaçmasını saplayan bir döneme. Bir daha hatırlamak istemediği bir dönemdi o ve geçmişte kalmıştı. Yeol bunu kendine her zaman derdi.
Şimdi Kore’de ünlü olması gerekiyordu. Tamam. Zorunlu değildi ama tanınmak istiyordu. Yeteneğini dünyaya göstermek istiyordu. Rap yapmak istiyordu ve belki rap atışmaları. Evet bu iyi olabilirdi. Barlara giderdi ya da gitmezdi. O iyi olmak istiyordu ama içindeki serseri bazen kulağına fısıldıyordu ve ona uyuyordu.
Hostesler yolculara yol gösterirken Chan içinden mırıldanıyordu. Ne mırıldandığını ise bilmiyordu. İki bavulunu da aldıktan sonra bir taksiye bindi ve gideceği otelin adresini söyledi. Orada onu birisi bekliyordu. Amcası ona bunu demişti. İki sonra da okula başlayacaktı. Bunu istemiyordu ama amcasına söz vermişti. Amcasını seviyordu. Çok. Herkesi kaybettikten sonra ona yardımcı olmuşu. Onu yanına almıştı ve kendi çocuğu gibi sevmişti.
Ayrıca onu bekleyen çocuğun da onunla birlikte olacağını söylemişti. Amcası zengin biriydi. O çocuğa burs verdiğini söylemişti. Akıllı bir çocuktu ve sesi de güzeldi.
“Onunla birlikte söyleyebilirsiniz, Yeol.” Demişti amcası.
“Ama amca ben rap yapıyorum.” Diye karşılık vermişti Yeol.
“Rap yapıyorsun diye tek başına söylemen gerekmiyor, Yeol. Sen rap kısımlarını söylerken o introları söyleyebilir.”
*İntro: Rap şarkılarının nakarat kısmına denir. Genellikle rap söyleyen kişinin sesiyle oynanır ve introlar oluşur.
Yeol bunu kabul etmişti. Amcasını her zaman haklı bulurdu.
Taksi otelin önüne geldiğinde Chanyeol ücreti verdi ve teşekkür etti. Bavullarını sürükleyerek
Otele girdi. Resepsiyona yaklaştı.
“Park Chan Yeol.” Yeol adama adını söyledi. Amcası onun için ve diğeri için oda ayırtmıştı.
“Buyurun, efendim.” Adam gülümseyerek ona anahtarı verdi. Chan teşekkür edip asansöre doğru yürüdü.
Üzerinde ‘7’ yazan altın rengi tuşa bastı. Asansörden indi. Anahtarın ucunda yazan rakama baktı. ‘1716’. Kapıların üstlerine bakarak koridor boyunca yürümeye başladı.
1709. 1710. 1711. 1712. 1713. 1714. 1715.
İçerinden müzik sesi gelen kapının önünde durdu. Burasıydı ve oda arkadaşı da çoktan gelmişti. Anahtarı deliğe sokup çevirdi.