Bölüm 2

96 5 0
                                    


Okulların açılmasıyla yerleri süpüren morallerimizle bir iki hafta yuvarlanıp gidiyorduk ki sınıfta her gün düzenli olarak Batıkan ile oturduğumuz yeri kapan Bay Ukala çiçekli bahçemizin ortasına kocaman bir kaya koydu. Biz ne kadar sinirimizi bozsa da abimin hatırı için elimizi kaldırmazken son yaptıklarıyla ortalık savaş alanına dönecek diye çok korkmuştuk. 

Bir okul çıkışı ertesi gün olan lanet sınavım yüzünden kursa kalmıştım. Bizimkiler eve geçmişti, salak değiller beni hayatta bekleyemezler. Kurs çıkışı uğuşuk bir şekilde merdivenlerden iniyordum ki arkamdan gelen sesle durmak zorunda kaldım:

-Upuzun saçların varken omzuna kadar kestirmen sence de beynindeki sorunlardan dolayı değil mi?

Saçlarım en hassas olduğum konuyken bu tarz lafları işitince sinirleniyor hatta ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Arkamı dönüp bir kaç basamak yukarı çıktım ve Bay Ukalanın kalbinin üzerine elimi koydum, konuşabildiğim kadar hızlı bir şekilde konuşmaya başladım:

-Senin o pigmentlerinden bile iğrendiğim gözlerinin zevki için kızlar saçlarını uzatmakzorunda değil. Şuradaki taştan kalbin var ya insanların acılarından kaynaklanarak yaptığı şeyleri kötülemeye yeter ancak. Senin duygu salgılayan hormonlarını alıp öküzlük salgılayan hormon koyduklarından şüphelendiğimi belirtmek istiyorum.

Ben bağırarak bunları söylerken kısa süreli bi sessizlik oldu ve ışıklar kapandı. Karanlıktan aşırı derece korkuyor, ellerimin titremesine ve gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Bay Ukalanın bileğimden tutup beni kendine çekmesiyle çığlık attım.

-Şu hayatta korkudan ölecek olsam bile seninle ölmemek için korkularımı yenerdim. Afedersin ama bu ne ukalalık? Ben korkudan senin olmayan karizmana kapılıp sana sarılacak kızlardan mıyım? Tövbe.

Hızlıca geri geri merdivenlerden iniyordum ki korkudan ağlamama, hatta hıçkırıklarıma engel olamadım. 

-Güneş, ağlama bekle. Ben çıkmana yardımcı olayım, Güneş bekler misin beni?Bi koşma be kızım gel şuraya.Güneş!

O sırada ayakkabımın açılan bağcığına takılıp merdivenden yuvarlanmasaydım yeterince havalı koşuyordum. Her basamaktan teker teker yuvarlanırken çok canım yanıyor,ağlıyor ve yavaş yavaş gözlerimin kapanmasına engel olamıyordum. Tek hatırladığımsa merdivenin sonunda bana güven veren bir sesin 'Güneş!' diye bağırarak beni tuttuğu ve oradan çıkardığıydı.

-Batıkan'ın Ağzından-

Güneş'in geç  kalmasından şüphelenerek okulun bahçesine geldiğimde benim yıllardır saçının teline zarar gelse dünyayı yıkacağım kızın, beynindeki deliren hücrelerinden öptüğüm kızın çığlıklarını duyuyordum. Hayatımda koşmadığım kadar hızlı bir şekilde okul binasına girdiğimde karanlıkta bile o yüzünü tanıyabildiğim deli kız merdivenden yuvarlanıyordu. Ve benim baştan beri kıl olduğum o herif sadece bakıyordu. Yavaş yavaş gözlerinin kapandığını fark ettiğim Güneş'e doğru koştum ve kucağıma aldım.

-Seninle sonra görüşeceğiz. Bizim beynindeki hücrelerine yandığımız bu kızın canını bilerek acıtmanın cezasını ağır ödeyeceksin, dua et bu kıza bişey olmasın. Uyandığında en ufak bi acısı olursa o düşerken izlediğin merdivenlerin her parçasını teker teker g*tüne sokar ağzından çıkarırım lan!

                                                *                                               *                                   *

Bulduğum ilk taksiyle hastaneye gitmiştim.Hemen bizimkileri aradım.

-Alo Kuzey, abi acil hastaneye gelin.

-Ne oldu lan? Güneş'e bişey mi oldu?

-Siz gelin anlatırım burada ama çabuk.Belinay'a da söyle panik yapmasın biliyosun panikleyince nefes alamıyor, ciddi bişey değilmiş de.Ha bir de...

Telefonu yüzüme kapatmasaydın be. Ayağa kalktım ve Güneş'imin yattığı odanın camından Güneş'i izlemeye başladım. Her gün milyonlarca beddua saydırıp küfürsüz, hakaretsiz laf dalışı olimpiyatları düzenlense kesinlikle birinci olabilece Güneş, burnunda oksijen tüpüyle yatmak sana yakıştı mı be? Ne olursa olsun gülerek o herife laf sokar gerekirse o merdivenleri katlar yedirtirdin be. Ne oldu da seni o halde gördüm? Ya beynindeki hücreler, beynindeki hücrelerinin deliliğine yandığım kız sana bişey olursa naparız biz? Güneş her sabah evde 'Günaydın benim deli ailem!' diye bağırarak o kahvaltı sofrasına inmezse nolur bizim halimiz? Sen olmasan benim dünyamın Güneş'i yok olur, geceleri yolumu bulduğum yıldızlar yok olur. Ve asıl sen başka dünyaya Güneş olursan, bu kalp yok olur Güneş...

Annesinin ölümünde bile ağlamayan Batıkan o an hastane duvarına çökmüş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.Çünkü Güneş'ine bir şey olsa karanlıkta, ay ışığında yaşayamazdı o. Belkide yıllardır kalbinde gizlediği, sadece Belinay'ın ve Kuzey'in bildiği o koca aşk bu acıyla birlikte yeşermiş,filizlenmiş kalbinde papatya bahçesi kuruyordu. Sevdiği kız o hastaneden gülerek çıkarken beynindeki deliliğine yandığı hücrelerinin hepsine papatya taçları takabilmek içindi tüm bu çaba. Ne olursa olsun hücrelerinde bile Batıkan'a karşı aşk taşıyan Güneş, o dağların arkasından batsa bile yeniden doğardı. Papatya taçlarını deliliğine takabilmek için...


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yıldız SavaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin