-Ya ben yapmadım Asya'ya onu.
-Nasıl sen yapmadın başka çevrenizde kimse yoktu Belinay.
-Yani şey.Birazcık yapmış olabilirim.
Abim ve Belinay birbirlerine bağırarak yanımıza yaklaşıyorlardı. İkisi de fazla sinirliydi ama el elelerdi. Sanırım sevgili olmuşlardı. Batıkan ile aynı anda birbirimize sonunda başardık bakışı attık.
-Abi niye bağırıyosunuz ne oldu?
-Bu sana çeken arkadaşın gitmiş Asya'yı kıskandığı için tehdit etmiş kız da karşı çıkınca üstüne yürümüş, bir gittim Asya yerde her yeri çamur Belinay da salak salak küfrediyor.
-Oha be kankim. Bende kıskancım da böyle yapmıyodum. Tabi şimdi Güneş'i seven çocuk gelse o kalbinin dört odacığını söker arkasındaki iki lopa montelerim ama konumuz bu değil.
Batıkan'ın sözlerinden sonra hepimiz gülmeye başlamıştık.Abimle Belinay'a sinsi bir bakış attım.
-Ee abi el ele geldiğinize göre bir şeyler mi var?
-Yok canım sinirden oldu o, dimi Kuzey? Bıraksana elimi yaa.
-Bırakmıyorum lan benim değil misin?
-Öyle miymişim?Nedense bu teklifi ben hiç hatırlamıyorum.
-Hatırlarsın o zaman artık.
Abim Belinay'ın iki elini de tutup gözlerine baktığında beynimdeki nöronlar 'Bu işi de hallettik game over vermeden deli kız.' diyorlardı.
-Galaksimde ki tek varlık Güneş'ti benim, şimdi galaksimde bir Ay olsun istiyorum. İsmi de Belinay... Kardeşimden sonra hayatımdaki ilk ve son kadın olur musun?
-Senden bu tarz iltifatlar duymaya alışkın değiliz Kuzey Arslan. Hatta duyduğumuz ilk ve son iltifat, ee değerlendirmek lazım o zaman dimi? Evet!
-Abimi kim götürdü? Yerine abimin romantik ikizi gelmiş. Kim çaldı abimi doğruyu söyleyin bir şey yapmayacağım. Biz bu Kuzey Arslan'a alışkın değiliz, kulaklarım bunları duyduğuna inanamıyor...
Şaşırma tepkilerime son hız devam ediyordum ki telefonum çaldı. Gizli numara arıyordu. İyi de benim bunlardan başka konuştuğum kimse yoktu, üstelik kim beni bu saatte niye arasın? Kaşlarımı çatmış telefonu açarken abim hoparlöre al dediği için sesi dışarıya verdim.
-Efendim?
-Güneş Arslan'ın telefonu mu?
-Buyrun, benim.
-Müsaitseniz bir şey söylemeliyim.
-Kimsiniz?
-Ben kardeşiniz, Hazar. Hazar Arslan.
-Ne saçmalıyorsun kardeşimiz yok bizim.
-Var sadece siz bilmiyordunuz.
-Sana niye inanalım?
-Şuan anneniz ve babanız yanımda, istiyorsanız konuşun belki inanırsınız.
-Öldü onlar.
-Nerden duydunuz bunu ?
-Duymadık, fiziksel olarak yaşıyor olabilirler. Bizim için öldüler.
-Ne olursa olsun aileniz,ailemiz onlar bizim. En azından bir kez konuşsanız, pişman gözüküyorlar.
-Ben 9, abim 11 yaşındayken bizi terkeden, üstelik haber bile vermeyen iki gereksiz insana ailemiz diyemeyiz biz. Sende hiç bir şekilde kardeşimiz değilsin. Bizim ailemiz var, terketmeyen.İki biyolojik gereksiz için onları terk etmeyiz. Şu saatten sonra bir daha da karşımıza çıkmayın, mutluyuz biz.
Bağırarak zar zor çıkan sesimle konuşmamı bitirdikten sonra yüzlerine kapatmıştım. Hangi hakla bizimle konuşmak istiyorlardı ki? Onlar bizim için ölmüşlerdi, bir daha da hayatımızda yer alamazlar. Konuşmamızdan sonra hepimizin yüzü asılmıştı, özellikle abimin. Ailemiz ikimiz içinde büyük bir yaraydı. Tek fark ben üzüldüğümü daha çok belli ederdim, abim içinde yaşardı. Bu da daha çok üzülmesine sebep olurdu genelde. Her ne kadar artık alıştık desek de bu yara sık sık kanardı. Bir yandan belki ailemizle konuşmanın ikimiz için de daha iyi olabileceğini düşünsem de bir yandan bunu hak etmediklerini düşünüyordum.
-Abi eğer konuşmak istiyorsan şansımızı deneyebiliriz.
-Konuşup daha da üzülmemize gerek yok bitanem.
Sadece kafa sallayıp abimin koluna sarıldım, koala gibi. Yaklaşık 5 dakika öyle dursam da abimin beni gıdıklamaya başlamasıyla yere yapıştım.
-A-abi ya-yapma yaa.
Kahkahalarımız tüm ormanda yankılanıyordu, cidden eğlenmiştik. Daha sonra beni yerden kaldırdılar ve çadırlarımıza geçtik. Ben abimle aynı çadırda Belinay ve Batıkan'da farklı çadırlarda yatıyordu. O gece abime sarılarak uyumak istiyordum, uzun zaman olmuştu abime sarılarak uyumayalı. Çadırlarımıza girdikten sonra abimin göğsüne başımı koyar koymaz uykuya dalmıştım. Sabah kuş cıvıltılarıyla uyandığımda abim yanımda değildi. Kısa bir süre paniklesem de çadırdan çıktından sonra dışarıda oturduğunu görünce rahatlamıştım. Çadırdan çıkmaya yeltendiğimde abim fark etmişti.
-Güneş sakın o kıyafetle çıkayım deme ayaklarını burnundan sokar kulak deliklerinden çıkartırım.
-Oha abi niye ya?
-Buz gibi dışarısı fark etmedin herhalde.
-Ettim sanırım.
Hızlıca çadırın içine girip şortumu çıkardım ve eşofmanımı giydim.Üzerimde zaten sweatshirt olduğu için değiştirmeme gerek yoktu. Koşarak abimin yanağına bir öpücük kondurdum ve yanına bir sandalye çekip oturdum. Nedensizce abim bana bakıp gülümsedi.
-Ne gülüyorsun yaa?
-Sabah sabah sen nasıl oldu da kalktın? Bu saatte dünya yıkılsa az ötede yıkılın ben uyucam derdin sen.
-Benden daha çok konuşan tek varlık olan cici kuşlar sağ olsun. Müthiş çeneleriyle uyandırdılar. Vallahi bir daha çok konuşarak başınızın etini yemeyeceğim. Ne kadar iğrenç bir duyguymuş be. Önceki verdiğim rahatsızlıklardan da özür diliyorum o derece.
-Yine amma konuştun be...
Tam ağzımı açıp saydırmaya başlayacaktım ki Batıkan ve Belinay geldiler.
-Benim birtanecik Güneş'im nasıl oldu da bu saatte uyandı acaba sorabilir miyim?
-Gökyüzündeki koca çenelilere bak anlarsın.
-Birileri yine ters tarafından kalkmış.
-Ters taraf değildir o canım, olmayan taraftır. Kendi isteğimle kalkamayınca kalktığım tarafı yok sayıyorum artık.
-Bu kız dellendi yine birisi şunu Manisa'ya götürsün, tek çaremiz bu arkadaşlar.
-Sensin lan tek çare, git kendin Manisa'ya ben gitmiyorum hiç bir yere. Ahan da buradan kalkmıycam.
-Hı hı aynen tabi tabi.
-Onu bunu boşverin de eve ne zaman gidicez?
-Gidelim bugün. Hatta toplayın eşyalarınızı yavaş yavaş.
Hepimiz ayaklanıp eşyalarımızı toplamıştık ve anayola kadar zar zor yürümüştük. Diğer gelenler 2 gün daha kalıcaklardı. Anayolda bir taksiyi çevirdikten sonra içine doluşmuş ve hepimiz uyuklamıştık. Eve geldiğimizde Belinay ve ben neredeyse ayakta uyuyorduk. Abim ve Batıkan ise hem eşyaları hem bizi zorla eve ittiriyolardı. Evin önüne geldiğimizde tüm vücudumuza yayılan korkudan olsa gerek, uykumuz açılmıştı. İçeriden sesler geliyordu, kapının kilidi kırılmış ve kapı yarım açıktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Savaşları
Teen Fiction-Yıldızlarımı geri verir misin be deli oğlan? Sessizce kulağıma fısıldadı: -Kalbimi sonsuza kadar kırmadan kalbinde taşır mısın beynindeki hücreleri sevdiğim?