"Böyle değişik hastalıklara karşı merakın mı var?"
Sesi sakin çıkmıştı. Sanki yaptığını kendi de anlamış ve unutturmak adına uğraşır gibiydi. Bir elini yakasına götürüp çekiştirirken defterimi de elime tutuşturmuştu.
"Hastalık demeyelim. Özel bir durum..."
Aniden kızaran yüzüne bakarken kaşlarımı çatmıştım. Ne olmuştu bu adama? Boğuluyor olabilir miydi? Belki.
Telaşla kaşlarım havalandı ve fark etmeden teyzemle aynı anda eğildik.
"Cenk, iyi misin hayatım?"
Adam teyzemin gözlerinin içine bakmayarak kafasını sallarken aklım yeni yerine gelmiş gibiydi. Bu adam bir şeyden rahatsız olmuştu. O şeyin ne olduğunu düşünmeye başladıkça aklıma gelen tek şey sinestezi oluyordu ama adamın belki de başka bir sorunu vardı? Bilemiyordum. Sormadım da.
Teyzem kafasını kaldırıp bana baktığında ne diyeceğini tahmin ederek mutfağa doğru yöneldim. Bir bardak soğuk su koyduktan sonra sallanmasını umursamadan hızlı adımlarla içeriye geçtim.
Suyu alıp kibarca birkaç yudum aldı ve bana uzattı.
"Teşekkürler. Bir anda...kramp girdi işte."
Başımı salladım. Şu an kurcalamak istemiyordum. Geriye çıktım ve kısaca etrafı taradım. Yapacak bir iş yoktu. Yani, odama geçip yarım kalan güzellik uykuma devam edebilirdim. Teyzemin cırtlak sesiyle bir anda renkler gözlerimin önünde titrerken ağır çekimde başımı ona doğru çevirdim. Cenk abi ile bana bakarlarken ben diyeceğini beklediğimi belirtir bir şekilde başımı salladım.
"Gitme, otur. Seninle bazı şeyleri konuşalım sonra sıkıntı çıkmasın."
'Benim için fark etmez' demek istercesine gülümseyip koltuklardan birine kendimi bıraktım.
"Öncelikle, bizim bir süre işlerimiz var. Gözlerden uzak bir şekilde halletmek istiyoruz ve kayıtlardan tanınmak istemediğimiz için otelde kalmayacağız. Ev tutup yerleşecek kadar geniş bir vaktimiz olmayacak. Aslında biraz da sana göz kulak olmak istiyorum artık. Gözümün önünde olursan, sana düzenli bir hayat kurmana yardımcı olacağız. Cenk ile ben..."
İkisi de halinden mutlu bir şekilde bana bakarken zoraki bir gülümseme sergiledim.
"Okulunu...senin istediğin gibi hallettim."
Bunu söylerken ara verip Cenk abiye bakması gözümden kaçmamıştı. Cenk abinin hastalığımdan haberi yoktu. Belki de başka bir yalan uydurmuştu teyzem, bilemiyordum.
"Yalnız, bana söz vereceksin..! Hiçbir belaya bulaşmayacaksın. Oradan ne çıkar bilmiyorum ama senin zararına bir şeyler illa ki olacaktır. Çok fazla insanla samimiyet kurmanı istemiyorum. Sonuçta ne olduğu belirsiz tiplere dolu. Önceden dediğim şeyleri yerine getir yeterli."
Ve sonunda yine Cenk abiye bakmıştı. Anlaşılan Cenk abiye 'iyi teyze' rolü yapıyordu. Dediklerini dinlesem ve zihnimin bir köşesine sıkıştırıp renk versem de yüz ifademin daha değişik anlamlar içerdiğinin farkındaydım.
"Teyze... Çocuk değilim ama lütfen."
"Evet aşkım. Sıkma kızı. Zaten kocaman yani o her şeyin farkındadır."
Cenk abiye teşekkür anlamında bir hareket yaptım. Bana göz kırptı yalnızca.
Evet, tamam şimdi bu adamı sevmeye başlamıştım. Az önceki olayı belki unutabilirdim.
"Öyle, Teyze. Merak etme. Şimdi izninizle ben biraz dinleneceğim."
"Tamam. Okul eşyalarını ben hazırlatacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEŞİL
General FictionBen normal değilim. Ben farklıyım. Ama ben hasta değilim. Gördüklerim gerçek, hissettiklerim doğru. Yanılgı yok. Bana düşman bir renk var. Her şeyle başa çıkabilirim ama o beni savunmasız bırakıyor. Çaresizim evet ama yardım istemiyorum. Nefes alıy...