Bölüm 3- BULUŞMA

24 3 20
                                    

Bence seni hiç sevmemeliydim.
Hiç çıkmamalıydın karşıma.
Hiç tanışmamalıydık.
Bilmemeliydim adını.
İçimi yakmamalıydın , buna izin vermemeliydim.
Her gece seni düşünerek uyumamalıydım.
İyi geceler mesajı atmadığın her geceye lanet etmemeliydim.
Sabah uyandığımda senden günaydın mesajı beklememeliydim.
Özlememeliydim..
Ellerime ellerinin ne kadar yakışacağının hayalini kurmamalıydım.
Seni merak etmemeliydim.
Ağlatmamalıydın beni. Hem de bu yazıyı sana yazarken günün bu saatinde ağlatmamalıydın.
Sevdirmemeliydin kendini bu denli.
İzin vermemeliydin buna.
Bir tesadüften öteye gitmemeliydik.
Adına farklı anlamlar yüklememeliydim.
Paket paket sigara yakmamalıydım resimlerine bakıp. Sesini hiç duymamalıydım.
Gülüşüne denk gelmemeliydim.
Yapmamalıydım bu kötülüğü kendime.
Kıskanmamalıydım seni.
Merak etmemeli , endişelenmemeliydim.
Bile bile ateşe yürümemeliydim.
Bu kadar imkansız olmamalıydık.
Ama yine de bile isteye sevdim seni..

***

Bütün akşam proje için uğraşmıştım. Sonunda bir kaç şey toparlamıştım. Hızlı adımlarla projeyi yaptığımız sınıfa doğru ilerledim. Karnımda uçuşan kelebekler korkuma inat edip ayaklarımı yerden kesiyordu. Her ne kadar o benden nefret etse de kalbime söz geçirmeyi başaramıyordum. Gülüşü ömre bedel lafı ona hitap ediyordu sanki. Kapının önüne geldiğimde saçma sapan gülmeye başladım. Ellerimle saçlarımı düzeltip kapıyı açtım. Kerim bacaklarını masaya atmış kafasını sandalyeye koymuş garip bir pozisyonda (sanırım) yatıyordu. Geldiğimi fark ettiğinde toparlanmaya çalıştı ne yazık ki bir türlü kalkamamıştı. Bana doğru döndü ve köpek yavrusu gibi bakmaya başladı. Bu hali her ne kadar komik olsa da yüzümü ekşitip kolundan çekiştirerek kaldırdım.

"Burası okul Kerim. Yatak odan değil."

Etrafına bakmaya başladı. Sanki okulda olduğunu yeni fark ediyordu. Kendine gelince şapşal şapşal gülmeye başladı. Bu hareketine gözlerimi devirmekten alamadım kendimi. Uzun bir sessizlik oluştuktan sonra umursamaz bir şekilde davranmaya çalışarak Osman'ı sordum ve aldığım cevap "Yasemin'in yanına gitti." Böyle bir cevap beklemiyordum. Osman Yasemin'in yanına neden gitmişti ki? Sırtımdan soğuk terler boşalıyordu. Karnımdaki kelebeklerin yerini sancı almıştı. Elim ayağım birbirine girmiş ne yapacağımı şaşırmıştım. Bir anda kapı açılmış ve Romeo gelmeyi başarmıştı.Her zaman ki yerine geçip bir bacağını diğerinin üzerine attı. Saçlarını elleriyle karıştırıp tekrar düzeltti.  Kerim'de bu sırada gelip oturmayı başarmıştı. Ben hala kıpırdamayı başaramamıştım. Kerim bulabildiği bir kaç öneriyi Osman'a sunarken ben sessizce onu izliyordum. Onun da bunun farkında olduğunu biliyordum. İşleri bittikten sonra bana döndü. 

"Yazdınız mı küçük hanım?" 

Hafifçe kafamı salladım. Çantamı karıştırmaya başladım. Kağıtlar elimin altında olsa da durup kendimi toparlamaya çalıştım. En sonunda dönüp kağıtları önüne bıraktım. Kerim ıslık çalarak

"Vay be, bunların hepsini kendin mi yazdın?" 

Gurur ile omuzlarımı kaldırıp "Elbette" dedim. Kendim yazmasam bile gurur duymuştum. Osman bana dönüp güldü. Sonra kağıtları kendi çantasına koyup "Aferin" dedi. Rahatlamıştım. Kendi aralarında  konuşup beni muhabbetlerine dahil etmediler. Açıkcası memnun olmuştum. Osman bana dönüp "Sen git istersen dersine dedi." Yavaşça çantamı toplayarak çıktım. Aklım hala Yasemin konusuna takılmıştı. Her şey belliydi işte. Ben sallana sallana çıkarken teneffüs zili çalmış herkes yavaş yavaş bahçeye çıkmaya başladı. Buse sırasında oturmuş telefon oynuyordu. Çantamı sıraya fırlattım. Buse birkaç saniyeliğine kafasını telefondan kaldırıp bana bakıp geri önüne döndü. Benim burada ilgiye ihtiyacım varken o gidip telefon oynuyordu. Çantamı alıp bu kez kafasına fırlattım. Sonunda ilgisini çekmeyi başarmış olmalıyım ki bıkkın bakışlarla bana döndü.

ERÇİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin