C.8

874 76 62
                                    



Ertesi gün, Baekhyun'un evine gidememiştim. Çünkü uğraşmam gereken bir yığın dosyam vardı. O yüzden cumartesi günü yani yarın gidecektim Baekhyun'un evine.

Akşam sekiz olmuştu bile. Cuma günleri ayrı bir hızlı geçiyordu. Ne yapacağıma karar veremiyordum. Hava sıcaktı ve bunalmıştım. Evdeki tüm filmlerim de bitmişti. Telefonumun şarjı yoktu. JooHyun sevgilisiyleydi. Soojung hafta sonu için ailesinin yanına İncheon'a gitmişti. Jongin de yeni doğan yeğeni için müdürümüzden izin almış, Ilsan'a gitmişti. Baekhyun'un da ne yaptığını bilmiyordum.
Uyumaya çalıştım ama bu saatte uyku da tutmamıştı. Az kalmıştı şuracıktan kendimi atmaya.

Ve ben kendimi koltuktan atmak üzereyken zil çaldı.

Hevesle kapıya koştum. Baekhyun'un geldiğini görünce çok mutlu olmuştum. Canım sıkılmayacaktı.

"Selam."

"Selam. Gelsene içeri."

Baekhyun içeri girip kendini koltuğa attı: "Sıkıntıdan patlamak üzereydim ve buraya gelmeye karar verdim."

"Sen gelmeseydin ben de intahar edecektim. Film mi getirdin?"

"Ah, evet. Korku filmi. Yalnız izlemek sıkıcı olurdu."

"Korktuğundan değil yani."

Baekhyun, omuz silkti: "Ne korkacağım be! Aç filmi kim korkuyor görelim.

#Baekhyun

Rose, filmi açıp yanıma oturdu. Ona döndüm: "Peki ya sen? Sen korkmaz mısın?"

Sorduğum soruyla bile titrediğinde gülmemek için kendimi zor tutmuştum.

"B-Ben mi? Niye korkacak mışım?" Kekelediğinde ona fark ettirmeyerek kıkırdadım: "İyi o zaman. Arkana yaslan ve keyfine bak."

Daha sonrasında filmi izlemeye başladık. Ben: "Girme kızım oraya. Öleceksin. Girme. Yapma. Al işte öldün." gibi yorumlar yaparken Rose korkudan titriyordu. En sonunda korkunç bir sahnede çığlık atıp bana sarıldı.

İlk başta ne yapacağıma şaşırsam da bir şey yapmamaya karar verdim ve filmi izlemeye devam ettim. Film bittiği zaman bana sarılan Rose'a baktığımda uyuduğunu görmüştüm. Anlaşılan çok yorulmuştu.

Uyurken yüzü çok masum görünüyordu. Kıkırdamamak için kendimi zorluyordum. Yavaşça onu kucağıma aldım ve ayağa kalktım. Odasına götürüp yatağına yavaşça yatırdıktan sonra odadan çıkarken mırıldanmalarını duyabiliyordum. 


-

----

"Huh? B-Baekhyun senin ne işin var burada? Sakın burada kaldım deme."

Rose'un bana çatık kaşlarla baktığını gördüğümde kıkırdadım: "Merak etme. Gece bana sarılıp uyuya kalmıştın. Ben de rahat uyuyabilmen için seni odana götürüp evime gittim."

"Eee... şimdi ne işin var burada peki?"

"İnsanlık yapayım dedim. Geldim sana kahvaltı hazırladım. Diyorum işte. İnsanlık ölmüş." deyip mutfaktan çıkacakken Rose beni durdu: "Şey... Ben özür dilerim. Aslında evimde birisinin olmasına pek alışkın değilim. Arkadaşlarım bile gelmez yani. Sevmem o tarz şeyleri. Ama kalabilirsin. Beraber kahvaltı yapalım."

"Neden?"

"Ç-Çünkü... Çünkü o kadar şey hazırlamışsın. Hepsini nasıl yiyeceğim ben?" dediğinde moralim bozulmuştu. Neden böyle tuhaf hissettiğimi ben de bilmiyordum.

"Hem ayrıca sen bana bugün vazo yapmayacak mısın?"

"Ah! Onu tamamen unutmuşum. O zaman kahvaltı yapalım da gidelim." 

"Olur."

Yaklaşık kırk beş dakika içinde kahvaltımızı yapıp sofrayı toplamıştık: "Gidelim mi?"

"Olur."

Rose'un evinden çıkıp benim evime geldiğimizde Rose'a odaları göstermeye başlamıştım. Benim odam oldukça hoşuna gitmişti:

"Hiçbir yerde karışıklığı sevmem. Senin odan sade ve düzenli. Bunu sevdim."

"Ben de. Hadi çömlek atölyemi göstereyim."

"Tamam."

Atölyeme geldiğimizde atölyemi gören Rose'un gözlerini büyümüştü: "Sen ciddi ciddi bu şeylerle uğraşıyorsun yani."

"Evet. Yalan mı söyledim sandın?"

"Hayır da.... Ne bileyim işte? İlk defa çömlek işiyle uğraşan birini görüyorum."

"İlk defa mı?"

"Evet."

"Şaşırdım doğrusu. Gerçi sen de haklısın. Artık bu işlerle uğraşanlar git gide azalıyor."

"Malesef- Vaov... Bu vazoyu sen mi yaptın?"

Rose, hızla en son bitirmiş olduğum vazomun yanına geldiğinde bana baktı: "Elime alsam sorun olur mu?"

"Hayır. İstediğin kadar senin elinde dursun. Aslında o-"

"Huh? Burada 'B' harfi var. Bu ne anlama geliyor?"

"Bu mu? Şey... sevdiğim bir kızın takma adının baş harfi."

"Y-Yoksa ona aşık mısın?"

Elimi enseme götürüp kaşıdım: "Evet." 

"Ah... Anladım." Birkaç saniye durdu: "Baekhyun... Şu çömlek işini ertelesek olmaz mı?" Telefonuna baktı: "Aslında halletmem gereken birkaç işim var."

"Sana yardım edebilirim istersen."

"Hayır. Gerek yok."

"Peki. İhtiyacın olursa kapım sana her zaman açık."

"Biliyorum ve..." Bana yaklaştı ve yüzüme baktı: "Ben ilişki tavsiyesi alabileceğin birisi değilim ona göre. Yani sevdiğin kızla olan maceralarını bana anlatırsan ölürsün."

"Hahah... Tamam. Bu uyarını dikkate alacağım." deyip güldüm. 

Rose, kapımdan çıktığında elimdeki 'B' harfi yazılı vazoya bakıyordum.

*

🙆İyi Okumalar🙆


Take You Home | BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin