Zar zor sürükleyerek salondaki koltuğa getirdiğim genç çocuğu uyandırmaya çalıştım.
Onu bayıltmıştım. Oysa ki sadece bana karşı bir atakta bulunmasını engelleyecektim.
Bende kesinlikle şom ağız vardı. Sadece bir kere şanslıyım dedim ya. Sadece bir kere!
Şimdi de elime kolonyalı bir mendil almış, çocuğu uyandırmaya çalışıyordum.
"Ah! Başım!" Yeni ayıldığı için sesi boğuk çıkan çocuğun sesini duyduğumda tekrar Tanrı'ya şükrettim.
Çocuk yavaşça yattığı yerden doğruldu.
"N-Neredeyim ben?"
"Tanıştırayım Neredeyim Ben Bey! Hırsızlık yaptığınız evdesiniz."
"Ne! Ne hırsızlığı?!" deyip ayağa kalktı çocuk. Etrafı inceleyince ampulü yanmış gibi gözüküyordu.
"Ben bu eve yanlışlıkla girdim! Yani evleri karıştırdım."
"Aslında ben de her gün Blue House'u evim zannedip giriyorum. Yani olur öyle!" (Blue House, Güney Kore'nin Beyaz Saray'ı. )
"Dalga geçme. Ben ciddiyim."
"Ya, öyle mi? Evime nasıl girdiniz bayım? Şifremi nereden biliyorsunuz?"
"Şifrelerimiz aynıysa ben ne yapabilirim? Kafam dalgındı. Evimin karşısındaki eve girmişim."
"Şansa bak, şifre de aynı mı çıktı?"
"Sana kanıtlayacağım." deyip kolumdan çekmeye başladı. Ben daha 'N'oluyor?' dememe kalmadan evimin karşısındaki evdeydik.
"Şifreni söyle."
"Neden?"
"Ya da söyleme. Şifren, 1 2 3 4 5 ve 6 değil mi?"
"E-Evet."
Çocuk, hızlıca şifreyi girdiğinde kapı açıldı. Ben şaşkınlıkla bakıyordum. Tamam, evimde pahalı fazla bir şey olmadığı ve ben çok unutkan biri olduğum için şifremi basit yapmıştım.
"Ayrıca..."
Bana seslenmesiyle ona döndüm.
"Ayrıca, hırsız olsam bile senin evinden boş çıkardım o kesin. Eve bak. Bir de içindekilere bak. Varlık içinde yokluk yaşıyorsun resmen. Ne yani? Evine girip küçük televizyonunu mu alacağım? Ya da milattan önceden kalmış koltuğunu sırtlayıp kaçıracak mıyım? Sana evinle bol şans." deyip evine girdi ve kapıyı yüzüme kapattı.
Gözlerim dolmuştu. Onun ne zamandır burada oturduğunu bile bilmiyordum ben! Evime yanlışlıkla girmişti ve bir özür bile dilememişti. Hoş, ben de çocuğu bayıltmıştım ama ne yapabilirdim ki? Onu hırsız sanmam çok normaldi.
Hiç olmazsa bir özür dileseydi!
Beş dakika biricik(!) karşı komşumun kapısının önünde boş boş durduktan sonra aklıma gelen dosyalarla hemen evime girdim. Dosyaların hepsinin yarına yetiştirilmesi gerekiyordu.
Dosyaları, koyduğum masadan tam alacaktım ki dosyaların yanında büyük akıllı bir telefon görmemle durmuştum.
Telefonu elime alıp inceledim. Açma tuşundan açtığımda karşıma çıkan görüntü çok... İtiraf etmeliyim çok hoşuma gitmişti.
Yavru bir köpekle selfie çekilmişti. Çok güzeldi.
Ama sonra...
Aklıma on dakika önce söylediği sözler geldiğinde oldukça sinirlenmiştim. Telefonu hızlıca elime alıp evden çıkıp karşımdaki evin kapısının önüne geldim.
Zile defalarca bastım. En sonunda açılan kapıya karşı bağırmaya başladım:
"Al telefonunu köpek kılıklı herif. Son model telefonun benim fakir evimde fakirleşmesin!"
"Pardon?!"
Karşımdaki kişiyi gördüğümde küçük dilimi yutacak seviyeye gelmiştim.
"J-Jongin-shi..."
Doğru ya... Ben çok şanslıydım!
*
🙆İyi Okumalar🙆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Take You Home | Baekhyun
Hayran KurguPark Rose asosyal birisiydi. Ona kalsa bu asosyalliğine devam ederdi ama Byun Baekhyun gibi çılgın bir komşusu olmasaydı. Ayrıca romantik💕 《Tüm hakları Baekhyun'un kokladığı gülün içindedir.》