Küçük kız ile Burak'ın konuşmasının ardından on iki yıl geçmişti. Küçük kız şimdi yirmi yaşındaydı. Ağabeyinin etiketlenmeye katılması, o zamandan bu yana Burak ile görüşmemesi ve hava kirliliğinin artmasından dolayı evde dahi maske takmak zorunda olmalarının dışında bir şey değişmemişti. Saçlarını hala iki yandan toplamayı seviyordu.
Her zamanki gibi ailecek koltuğa oturmuş televizyon izliyorlardı. Bir anda yayın kesildi ve elinde mikrofon olan muhabir belirdi. Yüzünde maske olsa dahi gülümsediği belli oluyordu.
"Evet sevgili izleyiciler. Şu anda yeni bir fabrikanın yapımını engelleyen son ağacın kesilmesini izleyeceğiz." Kıza göre itici bir samimiyeti vardı. Muhabir devam etti. "Gerçekten çok heyecan verici. Şu anda mikrofonu kalbime tutsam emin olun sesi duyabilirsiniz." Arkasına baktı. Arkasında elektrik testeresi ile bir grup adam bekliyordu.
Kız bir anda oturduğu yerde dikleşti. Kulakları uğuldamaya kalbi hızlanmaya başladı. Kesime hazırlanan ağaç on dört senedir derdini anlattığı, bağlandığı ağaçtı.
Hızla oturduğu yerden kalktı. Portmantodan çekip aldığı montunu ağacın olduğu mahalleye koşarken üzerine geçirdi. Babası peşinden gitmeye çalıştı ancak yıllar on acımasız davranmış, aldığı kilolar yavaşlamasına neden olmuştu. Anne kızına yetişemeyeceğini bildiği için televizyona geri döndü ve endişeyle beklemeye başladı.
Muhabir bir süre daha konuştu ve bilgiler verdi. Arkasını dönüp kesmesi için başparmağını kaldırdığı sırada kız ağacı görebilmişti. Son bir atakla hızlandı. Ağacı arkasına alarak kendini ona siper etti.
"Hayır! Durun lütfen! Lütfen yapmayın, yalvarırım. Bu bizim son nefesimiz olabilir."
Maske yüzünden sesi biraz boğuk çıkıyordu ancak duyulabildiğine emindi.
"Çekil şuradan çocuk! Bela açma kafamıza!" dedi işçilerden biri sertçe.
Kız, yüzündeki maskeyi sertçe çekip çıkardı. Konuşurken havanın kirli olmasından dolayı biraz zorlanıyordu.
"Hayır, çekilmeyeceğim! Zaten yeterince fabrikamız yok mu? Maske kullanmadan gezmek istiyorum ben. Oyun oynamak istiyorum. Ağaçlar bizim ciğerlerimiz. Neden bunu bizden, çocuklarınızdan, gelecek nesillerden alıyorsunuz? Kendinizi düşünmüyorsanız bizi düşünün. Bize soruyor musunuz fabrika isteyiz istemediğimizi?"
Muhabir yayını kesmesin söyledi ancak kameramanın tüm dikkati kızın üzerindeydi. Kızın babası da nefes nefese kalmış bir şekilde geldi ve kızının kolundan çekip onu uzaklaştırmaya çalıştı. Kız biraz sendeledi ancak kolunu kendisine yalvarırcasına bakan babasından kurtarıp kameraya yaklaştı. Tüm evlerin salonunda herkes tarafından canlı olarak izlendiğinin farkındaydı. Başladığı işi bitirmek istiyordu.
"Ama size bir haber vereyim mi?" Evlerdeki aile bireyleri hiç olmadığı kadar dikkatle izliyorlardı. "Para ile nefes satın alamazsınız." Fanatik aileler televizyonlarını kapattı. "Çocuk kahkahalarını satın alamazsınız." Başka bir evde yaşlı bir çift el ele tutuşup tebessümle kıza bakıyalardı. "Mutluluğu satın alamazsınız." Genç bir anne kundaktaki bebeğine hüzünle baktı. "Doğa denge ister. Sizin ondan aldığınızı size ödetecektir. Ama bu bedel bize kesilecek. Çünkü bize berbat bir dünya bırakmış olacaksınız." Kelimelerinin üzerine basa basa: "Biz. Bu dünyayı. İstemiyoruz. Bunu o minik akıllarınıza sokun. Biz bu dünyayı daha iyi yöneteceğiz. Bu örgütlenme bizim örgütlenmemiz..."
Yayın bir anda kesildi. İzleyenlerin yayın kesilmeden önce son gördüğü şey simsiyah giysilerle, etiketleme polislerinden birinin kızın ensesine vurarak onu bayıltmasıydı.
Ekranlar tekrar açıldığında her zamanki reklamları tüm hızıyla yayınlamaya devam ettiler. Ancak hesaba katılmayan şey insanların her zamanki gibi olmamasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ETİKET
Short StoryTüm dünya gri renge bürünmüşken küçük bir kızın ağzından dökülen o kelimeler, yıllar sonra her şeyi değiştirecekti. Etiket, isminden de anlaşılacağı gibi, etiketlenen insanların, toplum içerisinde yer edinmesi ve tüm bu sisteme karşı çıkan küçük bir...