Kızın yaşadığı bu süreç bir döngü şeklinde birkaç defa daha devam etti. Gözleri hafifçe aralandığında kadın yanı başında belirip ilacı tekrar enjekte ediyordu. Televizyondaki aynı ses devam ederken tekrar uykuya dalıyordu.
Kız ne hissedeceğini bilemeden uyanıyor tekrar uykuya dalmaya devam ediyordu. Ancak bu sefer öyle olmamıştı. Başka bir kadın yanı başında dikiliyordu. Elindeki şırıngayı seruma enjekte etmek yerine bir anda kızın göğsüne batırıp ilacı boşalttı. Kız ani acı karşısında hafifçe irkildi. Bir anda enjekte edilen adrenalin ile yattığı yerden gürültülü bir nefesle doğruldu. Sesinin çok çıkmaması için kadın eliyle kızın ağzını hemen kapattı.
"Şşt. Sessiz ol. Fazla vaktim yok. Seni hemen uyandırmak için adrenalin enjekte ettim. Uzun bir süre kas ağrısı çekebilirsin." Kadın, beyaz hemşire kıyafetinin altına sakladığı telefonu kızın yastığının altına soktu. "Burak'ın selamı var. Bunu izle." Kadın, kızın bileğindeki bağlardan birini çözdü ve geldiği hızla odadan çıktı.
Kız bir süre ne olduğunu anlayamadı. Nefes nefese kalmış bir halde çevresine baktı. Bağından kurtulan eliyle diğer bileğindeki bağı çözdü. Ayaklarını yataktan aşağıya sarkıtarak bir süre kendine gelmeyi bekledi. Umutlarının tükenmeye başladığı bir anda yüreğinde sevinç kıvılcımları çakmaya başlamıştı. Eli hemen yastığının altına gitti ve telefonu aldı. 'Oynat' tuşuna bastı. Ekranda Burak vardı. Fısıltıyla konuşuyordu.
"Fazla vaktim yok. Beni iyi dinle. Bu video eline geçtiyse bil ki ben artık yokum." Kız, başını videodan hızla kaldırıp şaşkınlıkla karşısına baktı. Tekrar videoya baktığında Burak tebessüm ediyordu. Sarı saçları hiç görmediği kadar dağınıktı. "Senin konuşmandan sonra isyanın yanı sıra gizli gizli örgütler kurulmaya başlandı. İnsanlar bu örgütlenmelerle ayaklanmaya çalışırken sert bir şekilde bastırıldılar ancak çok derin bir yerden bu örgütlenmenin büyük bir devrime dönüşüleceği konuşuluyor. Bazı yerlerde seni görmezden gelip sana karşı bir isyan çıkarmış durumdalar. Bütün yük omuzlarında kaldı. Kusuruma bakma artık. Devrimin simgesi sensin. Dışarıda hala isyan sürüyor. Duvarlar, yollar, tabelalar senin o canlı yayını sabote ettiğin gün söylediğin kelimelerle dolu. Tam hayal ettiğin gibi." Kız burnunu çekip görmese bile Burak'a tebessüm etti. "Ancak asıl iş bundan sonra başlıyor. Çocuk hayali kurduğunu biliyorum." Burak'ın gözünden bir damla yaş süzüldü. Hemen silip burnunu çekti. "Bana bakma sen. Ağlak oldum şu sıralar. Kendin için, çocuğun için, benim için yap bunu. Biliyorum çok fazla oluyorum ama lütfen. İsmini çok fazla düşünmene gerek yok. Sen Devrim'sin. Bunu o gün yanıma çömeldiğinde ve bana salak olmadığımı söylediğinde anlamıştım. O yüzden kaçmıştım çünkü ben senin kadar güçlü değilim. İnan bana sen bunun için doğdun. Bizim için." O sırada Burak'ın arkasında sert yumruk sesleri gelmeye başladı. Burak endişeyle gelen seslere bakıp tekrar kameraya döndü. "Şimdi beni dinle. O binada senin sözünü dinleyecek en az elli kişi var. Onlar seni biliyorlar. Sana kendilerini fark ettirecekler ve çıkacaksınız oradan. Sokakları kendi gözlerinle göreceksin. İş sende bitiyor Devrim. Bitir şu işi." dedi ve video bitti.
Kız, artık aşina olduğu televizyonun sesiyle öylece kaldı. Gözü yatağının başucundaki komodine gitti. Üzerinde yeşil ve kahverengi iki tane toka vardı. Yüreğindeki hüzne rağmen hafifçe gülümsedi ve saçlarını ortadan ikiye ayırarak tokalarla topladı. Yavaşça oturduğu yerden ayağa kalktı. Kapıya doğru bir adım attığı sırada kapı hızla açıldı ve iki polis içeriye girdi. Kız endişeyle çevresinde kendisini koruyacak bir şey ararken polislerden biri konuştu.
"Sakin ol! Biz senin tarafındayız. Seni çıkarmak için geldik."
"Ama..."
Polis hızla kızın kolundan tutup çekti. "Oyun falan yok. Güven. Koş hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ETİKET
Short StoryTüm dünya gri renge bürünmüşken küçük bir kızın ağzından dökülen o kelimeler, yıllar sonra her şeyi değiştirecekti. Etiket, isminden de anlaşılacağı gibi, etiketlenen insanların, toplum içerisinde yer edinmesi ve tüm bu sisteme karşı çıkan küçük bir...