-1-

1.7K 48 10
                                    

Keyifli Okumalar...

 ***  


ELFİN

"Şimdide yılın en iyi tasarımcısı ödülünü almak için Elfin Varlibaş'ı sahneye davet ediyoruz." Tam giydiğim kırmızı yırtmaçlı elbisenin verdiği havayla ödülümü almak için sahneye doğru yürürken arka fondaki tatlı müzik ve alkış sesleri birden bir çığırmaya dönüştü ve uyandım... Oldu mu bu şimdi? Yine ödülümü alamamıştım, uyurken bir rahat durun ey ev halkı. Bu enerjinin kaynağı nedir Allah aşkına, içerde ne olduğunu tahmin etsemde yine de sinirle yataktan kalkıp dummkopfların yine niye çıldırdıklarını öğrenmek istedim ve gördüğüm manzara aslında pek de yabancı bir sahne değildi. Yağmur Aras'ın peşine elinde çatalla düşmüşken evimizin ağır abisi ise çığlık atarak ondan kaçıyordu. Açıkçası ben bu sesin Yağmur'dan çıktığını sanmıştım. Acaba yine niye kavga ediyorlardı?
a)Aras kimse gelmeden masadaki her şeyi yemiş
b)Aras kimse gelmeden buzdolabındaki her şeyi yemiş
c)Aras koltuğu yemiş
d)Hepsi ,
sorunun cevabını sizlerden duyar gibiyim. Aras'ın yeme potansiyeli bizim evin süpürgesinin emiş gücüyle aynı ne görse sömürüyor ama yine de ortada kürdan gibi dolaşıyor, anlayamıyorum cidden. Ben bunları düşünürken hala daha masa etrafında koşuşturan çift beni fark etmiş olacak ki Aras yönünü değiştirip beni siper edecek şekilde arkama saklandı. Sinir küpleri içerisindeki Yağmur elindeki çatalı sallayarak bize yaklaşırken Aras,

"Elfin ne olur kurtar beni bu cadıdan, çatalla saldırıyor bana." Yağmur Aras'ın bu lafına daha da sinirlenerek,

"Cadı mı? Vallahi su çatalla deşerim seni. Bana bak börek canavarı yine ortalığı yemişsin. Bu sabah pişirdiğim börekler nerde söyle çabuk."

Aras,                                                                                                                                                                                            "Yahu ne olmuş iki tane börek sabah kalkınca yediysem? Ne abartıyorsun?"

Yağmur,                                                                                                                                                                                   "Oğlum sırf sen ortalığı yiyorsun diye iki tepsi yapmıştım. Bir tepsi boş diğer tepsi ortada yok. Aras getir şu tepsiyi odana sakladın dimi?" Aras bu lafı duyunca kaplan misali odasına doğru atılacakken Yağmur'un yakalamasına kalmadan kafasına ben bir tane geçirdim. Aras kafasını tutup 'acıdı' nidaları atmaya başladı. Bu hem sabah beni uyandırmanın daha da önemlisi sabah sıcacık pişmiş böreği yemenin bir cezasıydı.

"Aras benim de bıçakla saldırmamı istemiyorsan git getir şu böreği odadan yoksa.. " lafımı tamamlayamadan odasına koşup getirdiği bir tepsi böreği sitemle masaya koyup televizyon karşısındaki koltuğa geçti. Bu olaylar olurken güzellik mı desem kış uykusundan mı desem pek karar veremedim, şimdi yeni uyanan Asya hanım bir gözü kapalı şekilde masaya oturdu. Sabah sabah aksiyonumuzu da yaşadığımıza göre şimdi kahvaltı edebilirdik. Yağmur abisiyle kahvaltıya gidecekleri için kendi yemezken sadece bizi doyurmaya çalışıyordu çünkü kanka olmak bunu gerektirirdi. Bu arada saatin sabah 8 olduğunu söylemiş miydim? Niye erkenden kalktığımızı soracak olursanız, bugün sevgili yeni üniversitemizde(!) ilk günümüz. Nasıl olacak alışabilecek miyiz? Yeni bir çevre, yeni bir okul, yeni kişiler hatta yeni bir şehir . Ben düşüncelerim eşliğinde karnımı doyururken Yağmur çatalının ucuyla, uyuyan Asya'yı dürttü. Asya küçük bir sıçrama yaparak,

Hayallerin Peşinde : KAMPÜSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin