Bölüm Şarkısı: Emre Aydın - Duymak İstiyorum
(Bölümü yayınlamayı unuttum ldlfl)
Son mesajı yazıp gönderdikten sonra mutfağa yöneldim. Annem ben çok küçükken öldüğü için yemekleri kendim yapmak zorunda kalıyordum. Babam ise yakın bir zamanda vefat etmişti. Beynindeki tümör giderek büyümüştü ve ameliyat edebilecek ne bir doktor vardı ne de kurtulacağına dair bir umut.Kendime domates çorbası yaptım. Yerken aklımda hâlâ Doğukan vardı. Annesi babası yoktu. Bana hiç asıl hikayesini anlatmamıştı ama yetimhanede büyüdüm deyip konuyu geçiştirmişti. Evde yalnız olması kafama takılmıştı. Bir yandan hastalığıyla uğraşırken bir yandan kendine bakmak büyük yetenek isterdi. En iyi ben ona da biraz yemek koyayım da götüreyim diye düşündüm.
Dolabı açtığımda dün yaptığım sarmalar duruyordu. Kaba biraz ondan koydum. Diğer kaba çorbadan ekledim. Taze sıkılmış portakal suyunu da bir cam şişeye koyduğumda her şey harika gözüküyordu.
Taksiye bineli 25 dakika oluyordu. Hâlâ evine varamamıştım. Aslında çoktan gelmem gerekiyordu fakat adam sürekli yolu uzatıyordu. Ödeyeceğim para giderek katlanmıştı.
Huzursuzca yerimde kıpırdandım ve şöförün sapık bakışlarından gözümü çekip elime telefonumu aldım.
Gizem: Sana geleyim dedim ama şuan hiç güvende hissetmiyorum kendimi.
Çapaklı: Neredesin?
Gizem: Senin evine yarım saatlik uzaklıktayım. Hani şu market var ya, az önce onun önünden geçtik.
Çapaklı: Kızım sen nereye gitmişsin öyle. Adam seni saçmasapan yerlere götürmüş. Şuan ilçe dışından çıkmak üzeresiniz.
Gizem: Ne yapacağım? Yardım et bana.
Çapaklı: Tamam, sakin ol. Geliyorum.
Mesajı yazdıktan sonra çevrimdışı oldu. Dikiz aynasından sürekli eteğimden dolayı biraz açıkta kalmış bacaklarıma bakıyordu. Ceketimi biraz aşağı doğru çekme ihtiyacı hissettim. Bıyıklarını sıvazlarken sapıkça gülümsedi.
Gözlerim doluyor gibiydi, ağlamamak için sürekli dudağımı ısırıyordum. Doğukan'ın yetişmesine imkan yoktu. Adam bana ne isterse kolayca zaman sıkıntısı çekmeden yapabilirdi. Aradan 10 dakika geçti ve ilçe sınırına geldik.
Sesimi yükselterek "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Size verdiğim adresle alakası olmayan bir yere götürdünüz beni!" dedim.
Adam istifini hiç bozmadan yolun kenarına arabayı çekti. Ne bir insan vardı ne de bir hayvan. Ortamda canlı olarak sadece biz vardık. İnanılmaz ıssız bir yerdi.
Arabadan indi ve benim kapımın önüne kadar geldi. Artık ağlamaya başlamıştım, ne yapacağını az çok tahmin ediliyordum. Kapıyı sertçe açıp kolumdan tuttu. Yine aynı sertlikte arabadan dışarı çekti beni.
"Bırak, bırak!!" diye çığlıklar atıyordum. Sesimi duyan kimse yoktu.
Bileklerimi tutan elini bütün gücümle ısırdım. Amacım Doğukan'a biraz zaman kazandırmaktı. Eline baktığımda biraz kanadığını gördüm.
Kükrer gibi "Ne uğraştırdın kızım ya!" deyip ardından pis pis sırıtarak "Ama hoşuma gitmedi değil," dedi.
Tüylerim diken diken olmuştu. Yüzüne tükürdüm, ardından "İğrençsin!" diye haykırdım.
Resmen bana tecavüz edecekti! Buna izin veremezdim. Doğukan'dan artık umudumu kesmiştim. Bu işi ancak kendim halledebilirdim. O benden kat be kat daha güçlü olduğu için hiç zorlanmadan bileklerimi tekrar sıkıca tuttu ve kemerini çıkarmaya başladı.
Gözlerimden yaşlar şelale misali dökülmeye devam ediyordu. Aklıma nasıl kurtulacağım hakkında hiçbir şey gelmiyordu. Daha önce başıma hiç böyle bir olay gelmemişti. Haliyle nasıl savunulur bilmiyordum.
Kemerini çıkardıktan sonra yere fırlattı. "O güzel kıçını görmek için sabırsızla-"
Cümlesini tamamlayamamıştı çünkü Doğukan gelmişti. Motoru öyle hızlı sürmüş olmalıydı ki kısa sürede gelmesi bir imkansız tabusunu daha yıkmıştı.
Adamın suratına yediği yumruk ağzından kan çıkmasına neden oldu. Doğukan bağırarak "Bende seni kanlar içinde görmek için sabırsızlanıyorum," deyip yumruklarını ardı ardına salladı.
Adam iyice kendinden geçmişti. Kaşı patlamış dudağından oluk oluk kan akıyordu. Yamaklarında da sayısız morluklar vardı. Doğukan hızını alamayıp yerdeki kemeri aldı ve adama hızlıca vurmaya başladı.
Kollarından tutmaya çalışarak "Dur artık, ölecek adam!" diye çığlık attım. Nefesim kesilmişti. Ağlamaktan gözümün önü bulanıklaşmış hiçbir şeyi doğru düzgün göremiyordum.
En sonunda kemeri adamın yüzüne fırlatarak bana döndü. Bakışları bir yabancı kadar değişikti. Gözlerinde intikamın en koyu hali kanlı canlı duruyordu. Şaşırmadan edememiştim.
Bu olayların hiç biri yaşanmamış gibi hafifçe gülümseyerek elini bana doğru uzattı ve "Ben Mesut, Nam-ı diğer Tinceri Mesut," dedi.
Oylarınızı bekliyorummm 🖤🖤🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEDEN
Short StoryAralarında geçen, o vazgeçilmez soruydu. Neden? Bir chat hikayesidir. Başlama Tarihi: 20 Ağustos 2016