2015, 22 MART CUMAkimse engel olamaz yaşananlara kaparsın gözlerini sana armağan edilmiş rüyayı görürsün..
Kim olduğunu unutsanda kendini o rüyada bulursun..
Bütün ateş ne zaman soğudu?
kalbin ne zaman yavaşlamaya başladı?
bütün belleğim ve ben kendimden uzaklaştım,
bu adil değil
nerdeyse değişmeye başladığını hissediyordum
ama sadece çok fazla acı verdi, bıraktım gitti...JUSTIN TİMBERLAKE,AMNESİA
BAHAR HAVASI
Bahar bu şehre sevgiyle beklenen bir bebek gibi gelir...
Bir anda kendini sevdirir bir bakmışsınız içinizi ışıl ışıl yapmış, kederlenme mevsimi değildir bu şehirde bahar.
küçük kız henüz uyanmamıştı, annesi kendi kendine gülümseyip
" Yok artık kaç kere çağırdım, bu ne uykuculuk?"
Diye söykenirken yavaşça kapıyı aralayıp içeri girdi, kızının pembe odası ona disney filmlerini hatırlatıyordu odanın içi tamamen pembe olmasına rağmen duvarların bej rengi odayı pembeye boğulmaktan kurtarıyordu, yatağın hemen yanındaki kitaplık tamamen masal kitaplarıyla doluydu çalışma masası her zamanki gibi biraz dağınıktı aynı zamanda halının üzerinde birkaç peluş oyuncak duruyordu bu dağınıklıkları kahvaltıdan sonra toparlamak iyi bir fikir olabilirdi.
Tam kızına sesleneceği sırada gözü komodinin üzerindeki fotoğrafa kaymıştı, komodinin yanına varıp çerçeveyi eline aldı bu fotoğraf Tuğba'nın sekizinci yaş gününde çekilmişti, babası kızının yanağından öperken ikisi de gayet mutlu görünüyorlardı bu kez eli kendinin tebessüm ettiği fotoğrafa gitti fakat burada bir adaletsizlik vardı, o yalnızdı bu durum pek hoşuna gitmezken buraya bir aile fotoğrafı koymayı aklına not etti.
Çerceveyi yerine bırakırken hemen sağındaki pencereyi açıp bahçeyi izlemeye başladı yeni yeni yeşermeye başlayan incir ağacı ona kendi çocukluğunu hatırlatırken bir an için ağacın etrafında koşturan babası ve kendini görür gibi oldu daldığı çocukluğundan ancak eşinin sesiyle ayrılabildi sahi ya kızını uyandırmaya gelmişti.Parktaki her şey yemyeşildi uzun ve korkutucu kış gecelerinden sonra şehri birkaç hafta önce selamlayan bahar küçük kıza huzur veriyordu daha fazla yerinde duramayınca annesini oturduğu bankta bırakıp kaymaya gitti. Bugün içinden durmak bilmeksizin mutlu olmak geliyordu birkaç kez kaydıktan sonra elinde pembe balonlar olan bir adam gördü biraz çekinerek annesine o pembe balonlardan istediğini söyledi, annesi bir kez daha onların pembe balon değil pamuk şeker olduğunu söyledi.
"Tuğba onlara pamuk şeker demelisin"
Pembe balonundan bir tutam alıp ağzına götürdü; çok lezzetliydi, gözlerini karşıya diktiğinde gerçek bir pembe balonla kendisine doğru gelen babasını görmesiyle yüzündeki tebessümün oluşması eş zamanlıydı.
Beklenmedik bir anda ağaçlar yanmaya başladı, küçük kız babasına baktığında babasının elindeki balon kafasından itibaren babasını yakıyordu. Çığlık atmaya başladı, daha sonra annesinin sesini de duymuştu.
Kızını çağırıyordu, gözleri annesini bulduğunda annesi de babası gibi yanıyordu.
Bu görüntü çığlıklarını artırırken vücudunun yandığını hissetmeye başladı, artık bağıramıyordu bu duman tıpkı kötü kokan bir parfüm gibi nefesini kesmeyi başarmıştı daha sonra yüzünün sol tarafında büyük bir acı hissetmiş eline birkaç deri parçasının düştüğünü hayal etmişti. Etraf karanlıklaşırken sıcaklığı hala hissediyordu kötü bir günah işleyip cehenneme mi düşmüştü acaba? Vücudu uyuşmadan önce düşünebildiği son şey buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gecenin yası
General FictionHer şeyinizi kaybettiğiniz bir anı düşleyin... Ailenizi,güzelliğinizi,gözlerinizi ve en önemlisi ruhunuzu kaybettiğinizi düşleyin... Kimsenizin kalmadığını,gökyüzündeyken yere çakıldığınızı hissedin bedeninizde... Sizi siz yapan hiç bir şeyiniz kalm...