Umutlu bir bekleyiş ve yerle bir etmeyi seven kelimeler...
Pazar sabahı açan güneş hem toprağa hem de insanlara umut olmuştu. Şehrin beyaz örtüsü biraz erimiş, insanlar evlerinden çıkmaya başlamıştı.
İki gündür mışıl mışıl uyuyan şehir adeta uyanmıştı.
Allah'ın insanlara bahşettiği düzen gözleri kamaştırırken Tuğba yurt odasında bu güzel düzeni hatırlamaktan öteye gidemiyordu,sadece bazen dışarıya çıkıp doğayı duyumsamaya çalışıyordu.
Bugünse daha iyiydi, yıllarca olduğundan çok daha iyi.
Hayatı yavaş yavaş yoluna girmeye başlamıştı, ayrıca birkaç ay sonra olacağı ameliyatı düşünmek onu rahatlatıyordu.
Ameliyattan sonra görme ihtimali yüksekti peki görmek acımasız olanı daha da acımasızlaştırmaktan başka neye yarayacaktı, elbetteki böyle düşünmüyordu bildiği ve istediği tek şey görmekti.Bugünlük bu kadar düşünmek yeter deyip kahvaltısını yapmak için yemekhaneye indi, masaları tek tek saydı 1-2-3-4- ve 5 en başta bulunan ve kendisine ayrılmış olması gereken sandelyeyi çekip oturdu ve kahvaltısını yapmaya başladı.
Masaya oturana kadar aç hissediyordu ancak masaya oturduğunda fark etmişti ki iştahı yoktu. Güçsüz düşmemek için bir iki lokma alıp diğerlerinin bitirmesini bekledi, herkes yemeğini bitirdiğinde aralarında en samimi bulduğu kişiye seslendi,
"Nesrin"
"Efendim"
"Senden bir ricam olacak"
Başkalarından bir şey istmek her zaman zordur, bu zorluk genç kızın sesine de yansımıştı.
"Tabi, yardım edebileceğim bir şeyse"
"Öğleden sonra benimle anayolun oradaki parka gelir misin?"
"Olur."
Masadakiler bu konuşmayı ilgi çekici bulmamış olmalılar ki yemeklerini yer yemez masadan kalkmışlardı, Tuğba'da Nesrin'e teşekkür edip yemekhaneden ayrılmıştı.
Odasına geçip amcasının kendine en son aldığı kabartmalı kitabı okuyarak vakit geçirmeyi planlıyordu.
Böylece bir saat falan geçmişti, her ne kadar kendini zorlasada didaktik bir tarzla yazılmış olan bu kitap pek ilgisini çekmemişti, en sonunda pes edip kitabı bıraktı. Kızlara saatin kaç olduğunu sordu aldığı cevaba göre saat henüz 10'du, vakit bir türlü geçmiyordu bir yandan da ici içine sığmıyor sonra bu durumu fark edince pranga tutmaz duygularını bir mahzene kapatıp kapıyı sıkıca kapatıyordu.***
Ahizeden gelen "Aradığınız kişi şu an da cevap veremiyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz." diyen kadının sesini duymaktan sıkılmıştı Nesrin'den numaraları son kez tuşlamasını istedi genç kız numarayı çevirip telefonu Tuğba'ya verdi, genç kız telefonu kulağına götürüp beklemeye başladı telefon 3.çalışta açılmıştı daha kendisi Savaş diyemeden Savaş
"Ne var"
Demişti gözlerini kırpıştırıp aldığı tepkiyi umursamamaya çalışarak
"Gelmeyecek misin?...ben parktayım"
Ahizeden bir nefes alışveriş sesi duydu
"İşim var"
Deyip yüzüne kapanan telefon can sıkkınlığının tuzu biberi olmayı başarmıştı. İşte bundan nefret ediyordu herhangi bir umutlu bekleyiş ve umudunuzu kırabilen basit bir cümle yerle bir etmeyi seven kelimeler, ahizeyi yavaşca yerine bırakıp Nesrin'den kendini bir banka oturtmasını rica etti.
Kar hayli erimişti ancak sonrasında çıkan rüzgar yolların buzlanacağı mesajını veriyordu rüzgarın dağıttığı saçlarını toparlayıp sol tarafına aldı Nesrin'de yanına oturmuştu. Onu daha fazla bekletmek istemediği için,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gecenin yası
General FictionHer şeyinizi kaybettiğiniz bir anı düşleyin... Ailenizi,güzelliğinizi,gözlerinizi ve en önemlisi ruhunuzu kaybettiğinizi düşleyin... Kimsenizin kalmadığını,gökyüzündeyken yere çakıldığınızı hissedin bedeninizde... Sizi siz yapan hiç bir şeyiniz kalm...