~Güven~ |3|

54 7 2
                                    

Multimedia da ; Minya ve Buğra var

The Pretty Reckless - My Medicine

~

Keyifli okumalar ;)

~

Tam adım atıp ona kavuşacaktım ki arkadan bir el kolumu kavradı...

Sesini duymamla yüzümü ekşitmem bir oldu. "Ne yapıyorsun sen?" bu Minya'ydı. İsmi bile itici...

"Asıl sen ne yapıyorsun? Eda'yı öldürmen yetmedi beni de mi öldürüyorsun? Ben onsuz ölüyüm zaten anlamıyor musun?"dedim kolumu elinden çekerek.

"Ne dediğinin farkında mısın? Sanki kendi ellerimle onun kollarını kesmişim gibi konuşuyorsun."dedi.

"Senin kaşarlığın yüzünden beyinsiz. Şimdi s*ktir git." dedim.

"Bunu bana yapamazsın. Seni seviyorum diye beni suçlayamazsın. Kendi intihar etti diye bana kızamazsın. Biraz olsa anlayamadın değil mi beni? Anlamak için hiç uğraşmadın. Hep o kızın yanındaydın çünkü. Peşinden koşmaktan bıkmadım, hiçbir zaman da bıkmayacağım. Bunu o kalın kafana sok!" dedi son cümlesini fazlasıyla bağırarak.

"Defol git! " dedim. Ama ileriden gelen araba sesi ile oraya odaklandım. Anıl'ın arabasıydı. 'Ona abi' demiyorum. Sonuçta ablamın sevgilisi ve bundan dolayı ona karşı bir hırsım-kıskançlığım- olmalı değil mi?

Arabadan indiler ve Minya Anıl'a doğru gidip birşeyler dedikten sonra ilerledi ve gözden kayboldu.

Yanıma doğru koşmaya başladılar. Ablam bana sarılıp "Niye yapıyorsun bunu kendine !" dedi hem fısıltı hem de bağırma ile çıkan sesiyle.

"Abla, anlamıyorsun ben onsuz yapamıyorum diyorum. O yokken ben başkasını göremem, hiçbir şeye adapte olamam. Ben onsuz bir hiçim abla."dedim benim bile duyamayacağım bir sesle.

"Ama o seni bıraktı, arkasında bıraktıklarını düşünmedi. Sen de böyle yapma, haline bak , eğer sen de onun gibi kaçarsan bizim de senden farklı bir yanımız kalmaz. Lütfen kardeşim, yapma bunu bize. Hadi gel eve gidelim, annem çok merak etti seni, çok korktu." dedi. Gözlerimi tamam anlamında kapatıp açtım. Arabaya doğru ilerledik ve arka koltuğa geçtim.

Lara'dan

Bu kardeşimin ikinci intihara kalkışması ve bu hiç iyi değil. Yüzü çökmüş, gözlerinin altı morarıp şişmişti. Ama şuan -arabadayken- ağlamıyor, aksine öfkeli bakışlarını takınmıştı suratına. Uçurumun kenarında da öfkeliydi. Kaşları çatıktı ve insanın ister istemez bu manzaradan sıkılmasına sebep oluyordu.

Aklımdaki düşüncelerle ne zaman gelmiş olduğumuzu anlamadan evimizin önündeydik. Buğra hemen indi arabadan. Ben ise Anıl'a döndüm.

Gözlerimin içine bakıp ellerimi ellerinin arasına aldı. "Bu akşam seni almaya geleceğim, Eda öldüğünden beri doğru dürüst vakit geçiremedik, dışarıdan biri baksa bizim sevgili olmamızı imkansız kılacak kadar uzaklaştık. Ama bu akşam seninle dışarı çıkacağım. Üzerine rahat birşeyler giy." dedi.

"Tamam." dedikten sonra avucundaki ellerimi dudaklarına yerleştirip öptü ve "Bu akşam saat yedide görüşürüz Kül Kedisi." dedi.

Salakça sırıtarak yanağından öptüm ve "Görüşürüz prensim." dedim.

Arabadan inip eve doğru yürümeye başladım. Ev de, ev değil ki anasını satayım. Saray lan bu saray. Tamam biraz abarttım.

Saat yedide beni alacağına göre, şuan saat beş buçuk ve tam bir buçuk saatim var. Evin kapısını açtıktan sonra annem "Kızım sofraya gel!" diye bağırdı. "Tamaaam!"diye yanıtladım.

Çoban Yıldızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin