Bölüm 16

2.5K 151 31
                                    

Buğra beni kolumdan tutup ayağa kaldırdığında soktan çıkarak koşarak eve girdim tabiki Buğra da hemen arkamda idi .

Hazal , öfke dolu bakışlara Burak'a bakarken Burak ta Hazal dan farksız değildi .
Burcu " Yaaa !  yapmayın lütfen "diye endişe  ile ikisine bakarken Emirde korku ile koltukların yanına sinmiş iki eli  ile de kulaklarını kapatmış duruyordu .
Ben " Hazal .Neler oluyor " diye sonunda konuşa bildiğimde  Hazal Burak tan gözlerini çekmeden "Bu organik hayvan . Bana 'Nefes'in  erkek fatma olan arkadaşı sen misin ? Dedi . Bana dedi bana. Bana erkek fatma dedi " diye sinirle söylenirken Burcu konuştu
" Evet  güzelim sen haklısın abim ve öküzlük ayrılmaz ikili işte .Hadi sinirlenme. Geçin oturalim "  dediğine bu sefer Burak'ın sinirli bakışları  kardeşi Burcu'yu buldu .

Ben "Peki ne kırıldı .Dışarı sesler gel..."Ben lafımı bitirmeden Burcu "Ben masaya tabakaları götürürken birden Hazal'ın abime bağırması ile korktum .Tabaklar yere düştü .Tabi hepsi artık çöp oldu " dediğinde gülümseyerek " Ayyh! tamam yeter artık .Artık otursak mı? Söylemesi ayıp ama kurt gibi acıktım da " dediğimde Burcu " Ayy çok pardon .tabi hemen masaya geçelim " dediğinde evlerinin yatılı hizmetlisi  Fatma Hanım ve diğer çalışanlar yemekleri getirmeye başladı .
Emir yemek masasında benim yanıma oturduğunda gülümseyerek beraber yemek yedik.

Yemek boyunca Hazal ve Burak birbirlerine sinirle bakmalarını saymazsak sakin bir yemek geçmişti .
Kahveleri oturma odasında içmeye karar vererek oraya geçtiğimizde Burcu ,Hazal ve benim arama oturarak bir elini Hazal'ın diğer elinide benim elimin üzerine koyduktan sonra "Kızlar bu eve gelen benim ilk arkadaşlarım sizsiniz biliyormusunuz " dediğinde Hazal ağzının içinden "Tabi herkes bizim gibi aptal mı bu dağ başına , bu öküzün (Burak tan bahsediyor )  evine gelecek" dediğinde ben kahkaha atmamak için kendimi zor tutarken Burcu benim aksime kocaman gülümseyerek " Haklılık payın var " dediğinde göz altında Buğra ile Burak'a baktım .ikiside kaşlarını çatarak bize baktıklarında birden ikisinde seri katil gibi göründüğü farkettim . Cidden bu halleri çok korkunçtu.

Aklıma gelen düşüncelerini başımı iki yana sallayarak dağıttığımda hemen Burcu'ya  konu degistirmek maksadı ile " Burcu sen hangi bölümde okuyordun "dedim .Aslında Burcu'nun Zihinsel engelliler öğretmenliği okuduğunu biliyordum fakat aklıma suan konuyu dağıtmak için  başka soru gelmemişti .
Burcu gülümseyerek "Özel eğitim , Zihinsel Engelliler öğretmenliği ikinci sınıfım " dediğinde Burcu Hazal'a bakarak " Sen ne okuyorsun " dedi .
Hazal'ın umursamaz hali  yine üzerinde idi .Hazal " İç mimarlık  okuyorum .Ama aslını sorarsan gönlümdeki meslek asker olmaktı. Yani subaylık falan " dediğinde Burcu şaşırmış bir ses tonu ile "Neden o istediğin mesleği seçmedin peki " dediğinde Hazal da bir kaç saniye durup düşündü yine gözleri geçmişe dalmıştı. Oda tıbkı benim gibi istemediği bölümde okumasının sebebi babasıydı. Babasının mesleğini yapmak istiyordu. Hazal da her  kız gibi   babasina aşıktı .Kendini küçük yasta terk edip giden babasına ...

Burcu " Hazal " diye seslendiğinde Hazal birden kendine gelerek boşver dercesine elini salladığında Burak  "Ben boşuna erkek fatma demiyorum bu kıza : subay olacakmış pehh "dedi çok kısık bir sesle ama ben tabikide duymuştum .
Ama Hazal duymamış olacak ki Burcu ile olan sohbetine devam etti .Burcu yine Hazal'a sorular soruyordu. Burcu  "Aslında bence mimarlık okuman iyi olmuş. Sonuçta Subaylık bir kadın için ...." diye lafına devam ederken Hazal , Burcu'nun lafını keserek " Zor değil mi ? diyeceksin de mi ?" dediğinde Burcu' Evet 'dercesine onayladı Hazal ise kararlı ses tonu ile "Türk kadını için hiç bir şey zor değildir . Biz Çanakkale de , Conkbayırinda, Sakarya'da gözünü kırpmadan , kadın olduğu umursamadan ,  gerek göğüs göğüse gerekse Mehmetçige erzak taşıyarak bir şekilde savaşa dahil olup zafer kazanan kadınların torunuyuz. Bizim için zor diye imkansız diye hiç bir şey yoktur .Bir Türk kadını gerekirse annesi gibi  mutfakta yemeğini de yapar ;  gerekirse de  babası gibi vatanınıda korur . " dediğinde ben arkadaşım ile gurur duyarken  Burcu'nun, Burak'ın hatta Buğra'nın bile onunla gurur duyduğunu anladım .
Evet Hazal sonuna kadar haklıydı .Vatanı sadece erkekler koruyabilir diye bir kural yoktu
Gerekirse kadınlarda gerektiği gibi koruya bilirdi. Yeterki damarlarında dolaşan Türk kanının asilliğine varsın .Yeterki Türk olmanın verdiği gururla kendine güvenerek inansın. ..O zaman bizim karşımızda kimse duramazdı.

Gece koyu bir sohbetle ilerliyordu .Ben Burak'la , Buğra bizimle oturmaz , giderler diye düşünürken onlarda bizim yanımızda oturup kendi aralarında sohbet ettiler .. Ne konuştuklarını pek anlamasamda sanırım işle ilgili idi ...

Kahveler de içildikten sonra dizimde uyuyan Emir'in saçları ile oynamayı bırakıp kısık sesle konuştum. " Biz artık kalksak iyi olur. Saat baya geç oldu " diyerek karşı duvardaki saate baktım saat 00:46 geçiyordu. 
Buğra, Emir'i benim kucağımdan almak için ayağa kalktığında bir elini Emir'in bacaklarının altından diğer elinide boynunun altından geçirdiği  sırada bacağıma değen eli ile birden irkildim .
Buğra da saniyesinde durup yüzüme baktığında  ben ona değil hala Emir'e bakıyordum . Çünkü biliyordum ki kafamı kaldırdığım anda Buğra ile burun buruna gelecektim .
Buğra da bana bakmayı kesip Emir'i kucağına aldı ve bize iyi geceler bile demeden merdivenleri çıkmaya başladı .
Ben içimden 'öküz' derken Hazal
" Bizde kalkalım " dediğinde Buğra'nın arkasından bakmayı keserek ayağa kalktım .Burcu
" Burada kalsaydınız " dediğine ben yorgun sesim  ile " Yok tatlım ya . Yarından sonra mezuniyet var. Elbise falan bakmam gerekiyor " dediğimde  Burcu anladım dercesine başını aşağıya yukarıya salladıktan sonra önce bana sonra Hazal'a sıkıca sarıldı .
Biz de yorgun olduğumuz için dengesiz adımlarla arabaya bindiğimizde yavaşça arabayı çalıştırdım ve sürmeye başladım .

Zorluklu geçen yolculuktan sonra sonunda eve geldiğimizde kendimi elbiselerimi bile çıkartmadan önce uyku ilacımı aldım sonra da kendim  yatağa atarak huzurlu  ! uykuma daldım.

Ertesi gün gözüme vuran güneş ışıkları ile gözlerimi açtığımda  önce terden dolayı üzerime yapışmış elbise den kurulup kendimi soğuk suyun altına attım .
Soğuk su vücuduma iyi gelirken bornozuma sarılarak duştan çıktım ve saçlarımı havluya kurulayak Hazal'ın odasına gittim .
Kapıyı çalmadan içeri girdiğimde Hazal'ın da tıbkı benim gibi elbiseli ile uyuduğu görünce gülümsedim ve onu uyandırmamaya dikkat ederek odadan çıktım.

Ne yapsam acaba ?  diye düşünürken bugün pazartesi olduğu aklıma geldi ve " Her zaman ki gibi önce annemin yanına bari gideyim "dedim  kendi kendime zaten düzenli olarak her pazartesi annemin mezarını ziyarete gidiyordum. Elimden geleni tek şey buydu zaten ..
Üzerimdeki eşofman ve beyaz bir tşört olmasını umursamayarak arabanın anahtarları alarak çıktım evden .
Mezarlığa giderken yine herzamanki gibi beyaz gülleri mi almayı unutmadım. .

Yaklaşık bir saat süren yolculuktan sonra mezarlığın girişine arabamı park ettim .
Ve sessiz sessiz akan göz yaşlarım eşliğinde annemin mezarına doğru adımladım .

Annemle yaklaşık iki buçuk saat dertleştikten sonra soğuk mezar taşını öperek " yine geleceğim meleğim " diyerek ayrıldım mezarlıktan.
Tam mezarlıktan çıkacağım sırada girişte ellerinde kırmızı güllerle babamı gördüm .
Sinirli adımlarla babamin yanına doğru adımlarken "Ooo Zafer Doğan sizi hangi rüzgar attı buraya " dediğimde sözde babam olacak adam "Terbiyeni takın Nefes " dedi sert bir ses tonu ile.. Ama ben hiç şaşırmadım.
zaten babam benimle hiç bir zaman sevgi dolu konuşmadı ki .Şimdi mi konuşacakti ..
"  Oow çok Özür dilerim .Bir an senin kızın ! olduğunu unutmuşum .Her zaman saygılı olmalıyım haklısın  ."dedim alayla ve ekledim "Peki Zafer bey buraya geldiğinizi sevgili üvey anneciğimin haberi var mı ?" dediğimde babam bir kaç saniye duraksadı .Tabikide yoktu .Ahh baba ahh .
"Çekil yolumdan " diye babam lafı  değiştirip beni kenara ittirdiginde bu sefer gözüm babamın sağ elindeki kırmızı güllere takıldı .
Ben yine alayla gülerek " Bunları anneme mi  getirdin " dediğimde babam bir elindeki güllere bir de bana  baktıktan sonra 'evet ' dercesine başını aşağıya yukarıya salladı.
Ben bu sefer de sinirle gülerek aniden babamin elindeki gülleri çekerek yere attım ve sağ ayağım ile ezerek babama ! bağırmaya başladım .
"Sen daha karının hangi çiçeği sevdiğini bilmiyorsun. Annem beyaz gül sever .Kırmızı değil . "dedim ve sinirle nefes alarak bağırmaya devam ettim ."Gerçi ben kime ne anlatıyorum ki . Kırmızı gül bile  olsa annem yaşarken ona ne zaman çiçek aldın sen .ona ne zaman sevdiğini söyledin yada hissettirdin. Ne zaman ona hal hatır sorup sohbet ettin. Ne zaman ona şaka yapıp yüzünü güldürdün. Ne zaman onunla baş başa vakit geçirmek için dışarı yemeğe çıkardın .Ne zaman baba .Ne zaman annemin gözlerinin içine baktın " diye daha bir sinirle ve ağlayarak babama bağırırken babam birden sağ elini havaya kaldırdı .Tam bana tokat atacağı sırada babamin elini tutan ben değil .Ne zaman geldiğini anlamadığım ve burada ne yaptığını bilmediğim Buğra Karahan'dı  ..

Bölüm sonu 😊😊

Yarın ki sınavım için bana dua edin 🙇🙇 Lütfen 😶😶😶😶😶

BİR MASAL GİBİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin