Bölüm 6: Boşluk

673 32 4
                                    

Zafere ulaşmak için beş temel koşul vardır diyebiliriz:

1.Savaşı, ne zaman savaşıp ne zaman savaşmayacağını bilen kazanır.
2.Savaşı, elindeki zayıf gücü de kuvvetli gücü de nasıl kullanacağını bilen kazanır.
3.Savaşı, ordusunun bütün kademelerinde aynı canlılığı taşıyan kazanır.
4.Savaşı kendini, düşmanın hazırlıksız olduğu zamanı beklemeye hazırlayan kazanır.
5. Savaşı, askeri kapatiseye sahip olup hükümdar tarafından müdahale edilmeyen ordu kazanır.

Elleri hançerin kabzasına uzandı, Anthea ile beraber çalışmayalı uzun zaman oluyordu. Yeteneklerinin körelmesine izin veremezdi. Hançer karşısında duran çuvalı bir kar tanesinin yere düşüşü kadar nazik keserken bir o kadar ölümcül izler bırakıyordu. Şayet karşısında duran gerçek bir beden olsaydı nefes borusundan akciğerlerine kadar açılmış boşlukla hayatta kalması imkansızdı.

Başıyla selam verdikten sonra Anthea'nın çevik hareketlerini izledi. Anthea ondan ne kadar hızlıysa o da o kadar güçlüydü. Üstüne atlayan küçük bedeni yere fırlattıktan sonra boğazına hançerinin soğuk ve keskin soluğunu dayadı. Lakin Anthea hızlı bir hareketle kurtuldu hançerin ölüm üfleyen sessizliğinden ve onu tutan kolu geri çevirerek elindeki bıçağı karın boşluğuna yaklaştırdı, bıçak tenine değene kadar Hilal çoktan kayboluvermişti soğuk metalin altından. Anthea arkasını döndüğünde iki hançer boğazına dayanmış onu bekliyordu:

-"Planlarınız gecenin karanlığı gibi görülmez olsun, saldırınız ise gök gürültüsü gibi insin."

Anthea kahkahalar içinde gülmeye başladı:

-"Stratejin derin ve uzağı gören cinsten ise daha savaşmadan sen kazanırsın. Sun Tzu seni görebilseydi gurur duyardı."

Hilal eteklerini hışımla toplayarak ilerlemeye başladı:

-"Alay et tabi, o yunan bozuntusu bizi tek bir gecede katledeceği gün de bu şekilde gülersin."

Anthea Hilal'in peşinden hızlı adımlarla yürüyordu bir yandan da elindeki bıçakla oynuyordu:

-"Sahiden ona güvendiğimizi mi düşünüyor ? Hilal bu kadar beceriksiz bir ajan yollamış olamazlar. Hem ne demiştin adı ?"

Hançerlerinin bakımını yaparken konuşmaya devam etti, demir bilendikçe kelimeleri de bileniyordu:

-"Leon. Şu konağa yeni yerleşen yunan komutanının oğlu. Hasan Ağabey gördüğü vakit tanımış onu zaten bir yunan olmasına rağmen bu kadar istekli görünce oyununu çözmüş."

Anthea arkadaşının kolunu kavradı hızlıca:

-"Hasan Ağabey sahiden ölmeli miydi Hilal ? Yaşasa daha çok faydası dokunmaz mıydı bu davaya ?"

Mavi gözler, arkadaşının kahverengilerini buldu sustu uzun uzun. Her ne kadar gözler anlatsa da açıklama gereksinimde bulundu:

-"Gerek yoktu... Yaşayabilirdi." Elleri yeniden hançerini buldu, soğuk metaldeki yansımasına baktı:

-"Ama o ölmeyi tercih etti..."

...

Yunan karargahı sessiz ve sakindi. Askerler büyük bir düzen içerisinde satranç tahtasındaki piyonlar gibi hareket ediyordu. Onlar vezirin kendilerini yönettiğini umarken tahtanın dışındaki büyük el kendi emelleri için büyük bir açlıkla ilerlemeye devam ediyordu:

-"στρατιώτης, beni Komutan Thanatos'un odasına götürün."

-"έχετε παραγγείλει." Emredersiniz.

HainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin