Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün hatalarım
Öğünmem bu yüzden
Bu yüzden kendimi
Özel önemli zannetmemKüçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün saçmalamam
Yenilmem bu yüzden
Bu yüzden kendime hala güvensizliğim1910' Atina
-"Bana ver diyorum sana."
Kızın gözlerinin içi parlıyordu. O kısa boyuyla inatla çocuğun elinde tuttuğu tahta kılıca uzanmaya çalışıyordu. Bu haliyle sarı bukleleri sürekli yüzüne düşüyor. Artemisia da görüşünü engellediği için sürekli saçını üfleyerek ittirmeye çalışıyordu.
Koyu gözler onun hareketlerini takip ediyor, kendine ulaşmaya çalışırken ona bu kadar yakın olmasından zevk alıyordu. Kızın sarı saçları, meleklerin çehrelerini saran harelere benziyordu. Gerçi bir melek onu görse kanatlarını koparıp ona verirdi diye düşünmeden edemedi Azrail.
Kolunu daha yukarı kaldırırken yüzüne de pis bir sırıtış yerleştirdi:
-"Beni öpersen belki vermeyi düşünebilirim."
Kızın yüzünde oluşan ifadeyi görmek onu mutlu ediyordu. Kızınca kısılan gözlerini, ok atıp onu kalbinden vurmaya hazır yaylara dönüşen kaşlarını...ve bir de kızaran yanaklarını... Sanki dünyanın en güzel gülleri onun yanaklarında peydah oluyordu saklandıkları yerlerden. Bir savaş çığırtkanı gibi bağırarak üstüne atladı küçük kız:
-"Ancak ölürsem Azrail."
Şimdi o küçük bedeni Azrail'in kollarının arasında çırpınıp duruyordu. İkisi de kahkahalar atıyor, birbirlerini gıdıklıyordu. Azrail o an ona verilen her şeyden vazgeçebileceğine inanıyordu. Ölümü getiren isminden, ailesinin ünvanından, hatta belki en sevdiği tahta kılıcından...
İki çocuğun mutluluk kahkahaları Leon'un odaya girmesiyle kesilmişti. Artemisia bir anda doğrulmuştu yerinden, Azrail ise kızın bıraktığı boşlukta kaybolmuştu. En yakın arkadaşına doğru seslendi sevinçle:
-"Hic sunt leones. Leonimou bize eşlik etmek ister misin ?"
Afrodit'in dünyaya inmiş haline çevirdi gözlerini, gülmeye devam ederek elinde tuttuğu kılıcı gösterdi. Bir zafer armağını gibi kaldırıyordu onu göğe:
-"Artemisia yine başarısız oldu."
Leon'un önünde aşağılanan kızın yanakları yeniden kızarmıştı. Sinirle baktı Azrail'e, hep böyle yapıyordu sanki onu Leon'un önünde rezil etmekten zevk alıyordu. Dilini çıkararak cevap verdi o küçük yaramaza:
-"Hiçte bile, Leonidas gelmeseydi gayet de yenerdim seni."
Azrail bu defa kahkaha atmaya başlamıştı:
-"Leonimou duydun değil mi ? Yenermiş beni.."
Küçük kızın gözleri kızıl kahvelere değdi yeniden. Kendini bildi bileli seviyordu onu. Okuduğu kitaplarda, annesinin anlattığı masallarda, babasının türkülerinde... Hepsinde o vardı. Diğerlerine benzemiyordu mesela. Onu kız olduğu için aşağılamıyor, musiki dersleri verirken bağırmıyordu. Sanki yaşının üstünde bir olgunlukla gelmişti dünyaya. Lakin onu sevdiğini ağladığı için kendisine elma şekerini verdiği gün anlamıştı.
Ademle Havva gibi, yasak elmayı uzatmıştı o gün küçük kıza. Belki onun ruhuna ektiği umut toğumlarından habersiz sadece arkadaşı üzülmesin diye yapmıştı.. ya da hiç bir zaman elma şekeri sevememiş olmasından. Lakin bunların hiçbirinin ehemmiyeti yoktu kız için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hain
Fanfictionİki kalp, iki düşman... Gece ve Gündüz. Ay ve Güneş. Peki ya her şey farklı olsaydı ?