~Bölüm 6~

129 9 0
                                    

Odadaki koltuğun ucuna oturdum o da koltuğun diğer ucuna oturdu. Bir süre hiç konuşmadan öylece oturduk. Daha sonra Soo-Yun bana döndü ve;
-Neden o gün beni orada öylece bırakıp kaçtın?dedi. Cevap vermeden aynı şekilde oturmaya devam ettim. Biraz bekledikten sonra ellerimi tuttu ve beni kendine çevirdi. "Nedenini bilmek istiyorum."dedi. Gözlerim doldu, ağlamaklı bir ses tonuyla "Beni hatirlamiyorsun değil mi?"dedim. Hayır anlamında başını salladı ve meraklı gözlerle "Ne hatırlamam gerekiyor?"dedi. Derin bir nefes aldım ve her şeyi anlatmaya başladım. Yaşadığım bütün acıları, bana karşı davranışları, yalanları vs. herşeyi... Her şeyi anlattım. Çok sessiz bir ses tonuyla başını eğip "Hwe-Young"dedi. Gözleri dolmuştu. Ayağa kalktı. Kendi kalkarken beni de kaldırdı. Sonra ellerimi bırakıp elini cebine attı ve bir anahtar çıkardı. Bana uzattı ve "İstersen gidebilirsin."dedi. Bana karşı olan hislerinin bu kadar çabuk son bulup bana kendini affettirmmek için hiçbir şey yapmamasına ve öylece gitmeme izin verdiği için üzülmüştüm ama gidecektim. Anahtari aldım ve kapıya doğru tam birkaç adım atmışken kolumdan tutup beni kendine çekti ve bana doğru biraz eğilip kulağıma fısıldadı "Bana ne kadar kızgın olursan ol kendimi affettirecegim ve seni bir daha asla bırakmayacağım ne kadar kaçsanda"dedi. Beni bırakmayacağı için oluşan mutluluğumla yüzüme bir gülümseme yerleşti ama bunu ona belli etmeyip kolumu elinden kurtardım ve hizlica kapıyı açıp çıktım. Çadıra doğru giderken düşünmeye başladım. Ona ikinci bir şans vermeli, ona tekrar güvenmeli miydim? Ama hayır ona bu ikinci şansı vermezdim. Sonuçta insan 7'sinde neyse 70'inde de odur. Ona tekrar guvenemezdim. Beni tekrar üzebilir, kalbimi paramparca edebilirdi. Ertesi gün uyandığımda küçük masanın üstünde bir vazo çiçek duruyordu. Merakla hemen yatağımdan kalktım ve çiçeğin üzerindeki küçük kartı okudum. Kartın üzerinde "Yıldızların altındaki görüntün kadar güzel olmasalarda..." yaziyorudu. Gulumsedim ve notu çantama koyup çiçekleri kokladim. Sonra birden içeri Cho-Hee girdi ve bana "Çiçekler çok güzel değil mi?"dedi. Evet anlamında başımı  salladim ciceklere bakarken. Cho-Hee biraz endişeli bir ses tonuyla "Bana kizgin misin?"dedi. "Hayır."dedim sadece. Ama gerçekten kızgın değildim o benim mutlu olmamı istediği için ona kızamazdım. Bir süre sonra Cho-Hee yanıma geldi ve bana sarıldı... Önümüzdeki birkaç gün Soo-Yun sürekli peşimde koşmuştu, hep karşıma çıkıyordu bende aynı şekilde hep kaçıyordum. Ama benimkisi şımarıklık değildi yalnızca kararsızdım. Bir gün askerlerin hepimizi çağırdığını duydum. Muayene alanının önüne toplanmıştı herkes. Bende oraya doğru hızlı adımlarla ilerledim. Ben de gelince Soo-Yun konuşmaya başladı:
-Birkaç gün boyunca bir görev nedeniyle burada olamayacağız. Bu cümleyi söylediği anda endişelenmeye başlamıştım. Cümlesinin sonrasında güvenliğimizden bahsetmişti ama bunu şu an o kadar çok umursamiyorudum. Soo-Yun birkac sey daha soyledikten sonra gitmek uzere arkalarini donduler ve yurumeye basladilar. Kendime gelip arkasından koştum ve Soo-Yun'u kolundan tutup kendime döndürdüm. Ona doğru eğilip kulağına fısıldadım "Dikkatli ol ve sözünü tut beni asla bırakma!"dedim. Inci gibi bembeyaz dişleriyle gulumsedi ve "Söz veriyorum" dedi. Sonra arkasını dönüp koşarak uzaklaştı. Bense onun arkasında öylece bakakaldım.

İkinci Şans (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin