Bölüm 2

53 7 12
                                    

     Garen Crowguard

Sonunda saraya geldik. "Ne gündü ama değil mi?" demişti babam yüzündeki tebessüm biran bile kesilmeden. Ben de ne kadar oturduğum yerden sadece izlemiş olsam da çok mutluydum. "Kesinlikle öyle Kralım. Bir sonraki avda Prensimizin de bize katılmasından şeref duyarız" dedi. Jayce.

O anki şaşkınlığımla neye uğradığımı anlamadan attan düştüm ve herkes bana gülmeye başladı. Babam da Jayce 'ye dönüp "Ata binmeyi bilmeyen bir Prens mi sizinle avlanacak ?" Sağ ol baba ya bir sen kalmamıştın beni yerin dibine sokmayan. Tamam sakar birisi olabilirim ama bu kadarı fazla değil mi?

" Rahat bırakın oğlumu, kendinize başka eğlence bulun hadi" Neden bu kadını sevdiğimi bir kere daha hatırladım. Evet o benim annemdi. Sarayın en güzel kadını, benim sevdiğim tek kadın. "Teşekkür ederim Anneciğim" sadece o, bana rütbesiyle değil de istediğim gibi hitap etmeme izin veriyordu. Babam da dediğimi duyduğu anda atladı hemen. "O senin Kraliçen!" dedi ve sinirli bir şekilde bakmaya devam etti. "O halde sen de bana Kraliçem diyeceksin. Kralım" dedi  . Kralım kelimesini üzerine basarak söylemişti. Hey babam az önce kızarmış mıydı? Evet evet kızardı. "Pekala Kraliçem" Annem elini uzatmıştı hala yerde olan bana. Bende hemen ondan destek alarak ayağı kalktım. Elini tuttuğumda sanki bir yumak pamuğu tutuyormuşum gibi gelmişti, öyle bir yumuşaklıktaydı eli. Bu arada ben hala babamın haline gülüyordum o kadar komik tiki Babam olmasa şuan gülmekten yerlere yatmıştım. Babam hemen bana ters bir bakış attı ve ben gülmemek için kendimi sıka sıka odama çıktım. Bugün çok yorucu bir gündü üstümdekileri çıkarır çıkarmaz hemen yatağa attım kendimi.

'Etraf karanlıktı bir şeyleri seçmek kolay değildi, odayı sönmeye yakın mum ışıkları aydınlatıyordu. Bir ağlama sesi duyduğumu sanıp etrafa bakınmaya çalıştım ama bir şey göremedim. Daha sonra kapı açıldı ve içerisi karanlık olduğu için odaya giren ışık beni kör etti. Biri iri ve diğeri cılız olan 2 adam girdi içeri. Etrafa bakındılar sonra odayı aramaya başladılar. İri olan bana doğru yürüdü. O an korkudan dona kalmıştım ama adam içimden geçip gitti. Bir dakika adam benim içimden mi geçti ? Beni görmemişti yani o halde rüyada olduğumu anladım ve elimi anlıma koyup terimi sildim rahatlamamla birlikte adamların ne yaptıklarına bakmaya devam ettim. Sanırsam istediklerini bulamamış olacaklar ki odadan çıktılar. Ağlama sesi tekrar kulağıma geldi ve tam arkamı dönecektim ki dolaptan birisi çıkıp merdivenlere doğru koşmaya başladı. Hemen onu takip ettim. çoktan dışarı çıkmıştı. Ahır olduğunu düşündüğüm bir yerde buldum kendimi. Bir at alıp hemen bindi ve uzaklaştı. Gözündeki yaşlar biran bile kesilmemişti. Bende rüyada olduğum için onu rahatça takip edebiliyordum. Daha sonra bizim ileride bir Saray belirmişti. Bu bizim sarayımız dedim şaşkın bir şekilde. iyide bu çocuk neden bizim sarayımıza gelsin ki ? Hava biraz aydınlanmıştı. Artık çocuğun yüzünü seçebiliyordum. Gözleri masmaviydi ama ağlamaktan çevresi kıpkırmızı olmuştu. Saçı hafif uzun ve arkaya doğru taranmıştı. "Hey!!" diye seslendim şöyle bir arkasına baktı daha sonra sağına ve soluna kimseyi görmemişti. Saraya doğru gitmeye devam etti.'


Sabah üzerimde bir ağırlık hissederek uyandım. Gözlerimi açtığımda bana bakan bir çift masmavi, içi gülen gözlerle karşılaştım. Görüşüm netleştiğinde bir çığlık attım. "Ne ses varmış sende ya kulağım zarını patlattın be" Sesi çok tatlıydı, yumuşak ve rahatlatıcı. "Kusura bakma her gün üstümde bana bakan birisiyle uyanmıyorum. Hem s-sen de kimsin?" dedim hemen. Yüzü kızardı."B-ben Darius, Darius Chief Wrangler. Merak etme soy adım gibi kavgacı birisi değilim"dedi. O sakin sesiyle. "Bana çok tanıdık geliyorsun" dediğimde, söylediğim şeyin garip geldiğini fark edip yüzünü buruşturdu. Hemen kendime gelmeye çalıştım. Söylediğim çok saçmaydı cidden koskoca saraydan dışarı zar zor çıkıyorum ki, onu gibi birisini göreyim . "Kusura bakma saçmaladım. Bu arada benim adım da Garen, Garen Crownguard" Gözleri büyümüştü. İsmimizi duyan her kişi böyle davranıyordu. "Burada ne işin var ? " Yatağımda dizleri üzerinde otururken."Ş-şey ben evden kaçtım." Sesindeki üzüntüyü hissettiğimde içim parçalandı. Sonra kafama bir şey dank etti ve tüm uyarı sistemim çalışmaya başlamıştı bir an, içim ürperdi ve "Sen o çocuksun!" dedim aniden. Şaşırmış bir şekilde kafasına yana eğip kaşlarını çattı ve bana baktı. "Tanıdık olduğunu söylemiştim. Se-seni rüyamda gördüm. Ağlıyordun, daha sonra bir atla bizim sarayımıza yaklaştığını fark ettim" Gerisini hatırlamıyorum tek hatırladığım gözlerimi açtığımda onu gördüğümdü. "Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Söylediklerin doğru." Gözlerim kocaman oldu. Kafamı sallayıp kendime geldim " Neden evden kaçtın peki ?" Ya bugün neden tutarsız konuşuyorum ben?  Başını yere eğdi ve gözlerinden iki damla yaş süzüldü. Kafasını kaldırdı tam bir şey diyecekti ki,koridordan ayak sesleri gelmeye başladı ve o an bu çocuğun tam olarak kim olduğunu bilmediğim için muhafızların onu görmesini istemedim. Kötü şeyler olabilirdi. "Hemen dolaba saklan. Çabuk!" Dediğimi yapıp dolaba girdi.

İçeri bir muhafız girdi ve "Prensim, Kraliçe sizi büyük salonda bekliyor" dedi. Şaşırmıştım. Annem beni özel bir durum olmadığı sürece büyük salona çağırmazdı, hele ki bir muhafıza hiç çağırtmazdı. Kendime gelerek "Geliyorum" dedim ve kapıya yöneldim. Tam çıkıyordum ki hemen aklıma bir şey geldi. "Ben gelene kadar bu odadan çıkma, kapıyı kitle olur mu ?" dedim ve odadan çıktım.

Bölümü yazarken feci savaşlar verdim. Wattpad benim sınırlarımı zorluyor. henüz alışamadım kullanmaya. Bu yüzden hatalarım varsa affedin lütfen. Eksiklerimi yorumlarda söylerseniz sevinirim. İyi Okumalar. :D Bu arada Resimdeki Garen CrownGuard

Ejderin Kanı - Lissandra'nın ÖcüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin