''İyilik duygusu bile bazen bir yüktür. Ağırlığıyla omuzlarınızı aşındırır.''''Yağmurlu bir İstanbul akşamında yine sizlerleyiz. Bugün İstanbul trafiği yine gazabanı üstümüzden eksik etmiyor. Şuan Boğaz Köprüsü'nde mahsur kalmış dinleyicilerime sesleniyorum. Uzun bekleyişinizi biraz tatlı kılmak adına bu şarkıyı sizlere armağan ediyorum..''
Radyoda çalmaya başlayan şarkı bile bu işkenceyi hafifletecek gibi durmuyordu. Yaklaşık yirmi dakikadır arabayı durdurmuş, trafiğin akmasını bekliyordum. Ama o değil akmak, hareket bile etmiyordu. İstanbul'un güzelliğinin yanında getirdiği çilesine camdan kafamı uzatıp son bir kez baktım. Fakat hiç bir ilerleme yoktu. En sonunda yolu gözlemeyi bırakmaya karar vererek bakışlarımı altımızdan yürüyüp giden denize çevirdim. Güneş kendini gizlemiş, yerini ayın gümüş ışığına bırakmıştı. Radyoda klasik haber başlangıç melodisi duyulunca uzanıp sesi yükselttim.
''Şimdi sırada İstanbul'da ardı ardına gerçekleşen ölüm haberlerine yeni eklenen bir olay var. Dün gece saat dört sularında evinde ölü bulunan ünlü oyuncu Elif Sazın herkesi şoklar içerisinde bıraktı. Bu haberle İstanbul acı bir sabaha uyandı. Sazın'nın hayranları evinin önünde toplanarak gözyaşı döktü. Sabahın en erken saatlerinde çalışmaya başlayan Polis Ekipleri'nden gelmeyen açıklama herkesi huzursuz etti. Akıllara gelen ilk soru; 'Elif Sazın bir cinayete mi kurban gitti?' oldu.''
Derin bir iç çekerek başımı koltuğa yasladım. Bu sorunun cevabından daha iki saat önce haberim olmuştu. Polis geniş bir cinayet soruşturması başlatmış, ortalığın karışacağını düşündüğünden bunu medyadan saklamaya karar vermişti. Ama bu kopacak kıyametin önünü kesmiyordu. İnsanlar huzursuzlanmaya başlamıştı. Bunun tek sebebi Türkiye'nin en büyük starlarından birinin ölümü değildi. İnsanlar korkuyordu. Sadece bir ayda İstanbul'un bir çok farklı semtinde cinayetler birbirini takip etmişti. Asıl can sıkıcı şey ise bunlar rastgele cinayetler değildi. Bu bir seri cinayet örgüsüydü. Hepsi aynı manyağın elinden çıkan bağlantılı olaylardı. Olay yerlerinde hep aynı izler, aynı imzalar vardı. Adamın arkasında bıraktığı izler ise koskoca bir çıkmaz sokaktı. Bir aydır tekrar tekrar incelediğim olay yeri görüntüleri aklıma doluştu. Tüm boş zamanlarımda düşündüğüm tek şey bunlardı.
Çalan telefon beni düşüncelerimden kopardı. Ekranda görünen isimle gözlerim tekrar trafiğin başını yokladı. Acelem olan her zamanda kendimi trafiğe sıkışmışken buluyordum. Sıkıntıyla ekrana bastım. ''Savcı Hanım?''
''Efendim Ahmet.''
''Sizi bekliyoruz. Geleceksiniz değil mi?''
''Geleceğim. Burada ufak bir trafik sorunu çekmekteyim. En yakın zamanda orada olacağım.''
''Peki Savcı Hanım.'' Kapanan telefonla elimi yüzümden geçirdim. Yorgundum. Bugün bir çok davaya girmiş, tüm gün koşuşturmuştum. Beni yatağımdan kaldıran soruşturmanın açılma haberi olmuştu. Olaylar içinden çıkılmaz bir hal almaya başladığından polisle soruşturma dosyası daha elime geçmeden araştırma yapmaya başlamıştım. Etrafta başı boş dolaşan, eli kanlı adamı ait olduğu yere tıkmam için elime bir soruşturma dosyası geçmeliydi. Fakat o dosya değil elime ulaşmak, oluşturalamıyordu bile. Bende elimden gelen tüm yardımı polislere sağlıyordum. Trafikte oluşan hareketlenmeyle arabayı çalıştırdım. Arabalar hafif hafif yolunu bulmaya başlayınca ufak bir rahatlama hissi vücuduma yayıldı. Gazı kökleyerek tekrar tıkanmamasını umduğum köprüden uzaklaşmaya başladım. Saat sekize vurmuştu. Bu da araştırma sabaha kadar sürecek demekti. Sabahtan beri ayağımda iz yapan topuklulardan kurtulabildiğim için halime şükrettim. Normalde takım elbiseyle girdiğim Emniyet Müdürlüğü'ne bir kaç haftadır kot ve tişörtle giriyordum. Kısacası son bir aydır kendim için Olağanüstü Hal ilan etmiştim. O adam yakalanana kadar yattığım yatak bana bir kapan gibi geliyordu. Rüyamlarımda kanlı gözlerle incelediğim olay yeri fotoğrafları geziniyordu. Ölen her insanın yükü omuzlarıma ağırlık yapıyordu. Hızla arabayı polis araçlarının yanına park ettim. Dışarı çıktığımda bir kaç göz bana döndü. Akşam olmasına rağmen herkes alarmdaydı. Yabancı olmayan manzarayla içeri girdim. Verilen baş selamlarını alarak merdivenleri çıkmaya başladım. Şuan üçer üçer çıkmak istediğim basamaklara teker teker basıyordum. Oluşturduğum ve sabit tutmak zorunda olduğum imaja lanet ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜM NOKTASI
Tiểu Thuyết ChungGeçmişin zincirinden kurtulamamış, kendi katiline aşık olan genç bir kadın.. Yaşamın, ölüme ulaşmak için bir merdiven olduğuna inanan acımasız genç bir adam.. Ve herkesin kafasında aynı soru; ''Katil kim?'' Her hayatın bir dönüm noktası vardır. K...