-5-

544 17 13
                                    

''Handee cheesecakelerimiz geldi.'' Ne zamandır ona bakıyordum acaba.

"Ha tamam."

"Ne oldu sana nereye daldın?"

"Hiç, öyle dalmışım."

"İyi bakalım." Yemeye başlamıştık. Yani Ecem başlamıştı. Ben sadece bakmakla yetiniyordum. Çünkü çocuğun gözlerini üzerimde hissediyorum. Biri sana bakarken insan nasıl yemek yiyebilir ki.

"Görüntüsü gibi tadı da mükemmelmiş." dedi. 5 dakika önce cheesecake'i yemek için sabırsızlanırken şimdi yiyememek çok koyuyor cidden. İşkence çekiyorum Ecem, sen de yeme Ecem, bunu bana yapma Ecem.

"Kızım sana bir şeyler oldu. Bi kızardın, tuhaflaştın. Kekini de yemiyorsun. Yemeyeceksen ben yiyeceğim ona göre."

Ecem'e bakınca yeme konusunda gayet ciddi olduğunu anladım. Kekimi kaptıracağım korkusuyla yemeye koyuldum. Ecem de ikinciyi sipariş etti.

"Ne olduğunu söylemeyecek misin?"

Amaan Ecem'e anlatmayacağım da kime anlatacağım? Sal gitsin Hande.

"Arka çaprazında bir çocuk var ve geldiğimizden beri bana bakıyor."

"Ohaa, ve bana şimdi mi söylüyorsun!!" diyerek tüm vücuduyla onu görebilmek için arkasını döndü. Evet, tüm vücuduyla.

"Allah cezanı vermesin Eceem, öküz gibi döndün, rezil ettin beni. Kızım öyle dönüp bakılır mı ya!!" Çocuğun tepkisini merak ettiğim için yavaşça ona baktım. Ukala ukala sırıtıyordu! Bu erkeklerin hepsi aynı. Domuz bunlar domuz. Al birini vur ötekine! Sonra Hande'nin niye sevgilisi yok. Öküzler ilgi alanıma girmiyor da ondan!! Ah Ecem ah alacağın olsun ya.

Ecem nasıl bir pot kırdığından habersiz, muzip muzip gülerek "Kızım çocuk çok yakışıklıı. Hem "sevgili olmam ben kimseyle, mantık evliliği yapıcam" diyen sen değil miydin kıız. Ne iş?" dedi. Hala ona ne kadar sinirli olduğumu anlamadı heralde.

"Sevgili olmayacağım dediysek de lezbiyen değiliz heralde. Bakması hoşuma gitti. Çocuk da yakışıklıymış. Ama hepsi bu. Zaten sayende çocuğun yüzüne bir daha hayatta bakamam."

"Yani normalde bakardın da ben döndüğüm için mi bakamayacak olduun. Ayy ben bunu bilseydim döner miydim hiç? Tamam meraktan dönerdim. Durdun durdun turnayı gözünden vurdun vallahi. Bu çocuğu kaçıramazsın Hande izin vermem."

"Kalkalım Ecem. Daha fazla duramayacağım burada."

"Yaa ama benimki daha bitmedi." dediğinde sandalyeden kalkmış, yağmurluğumu giyiyordum.

"Tamam tamam beni bekle."

Yanıma geldiğinde tekrar konuşmaya başladı. "Kazık kadar oldun hala bir erkeğe bakarken kendini suç işlemiş gibi kötü hissediyorsun. Kasma bu kadar ya. Erkek sana bakacak sen de karşılık vereceksin, doğanın kanunu bu. Utanmana gerek yok."

"Demesi kolay fakat sen de biliyorsun, kendime söz geçiremiyorum. Ne yapayım çok utangaç biriyim."

Konuşa konuşa kasaya kadar gelmiştik. Masa numaramızı söyleyip hesabı istedik. Kafeye gelmeden önce cheesecakelerin benden olduğunu söylemiştim. O kadar Ankara'ya çağırdım bir zahmet ev sahipliğimi yapayım.

Parayı ödemek için elimi yağmurluğumun cebine soktum ama param yoktu. Telaşla diğer cebime baktım. Pantolon ceplerime, koymayacağımı bildiğim halde yağmurluğumun iç ceplerine baktım. Para gerçekten yoktu. Eyvaah, parayı diğer ceketimde unuttuum!!

Mahcup gözlerle Ecem'e baktım.

"Lütfen düşündüğüm şey olmasın! Kızım ben de sen ödeyeceksin diye yanıma 1 lira bile almadım!!" dedi. Hah işte şimdi sıçtık.

"Bir sorun mu var?" Ohaa gözleri mavi miymiiş. Yoksa yeşil mi?

Ecem'in "şey biz arkadaşımla yanımıza para almayı unutmuşuz da şuan hesabı ödeyemiyoruz." demesiyle kendime geldim. Problemimizin olduğunu anlamış, yanımıza gelmişti!! Tamam, bize yardım etmek istemesi, bana doğru konuşup benimle ilgilenmesi ne kadar hoş olsa da Ecem ona doğru bakarken çaktırdığı için ukala ukala sırıtanda aynı kişiydi. Öyle hemen eriyivermek yok Hande.

Buz gibi bir sesle "Problem yok biz hallederiz." dedim.

Ecem "Pardon da nasıl halletmeyi düşünüyorsun Hande?" dedi ve kulağıma eğilip fısıltıyla "Bırak şimdilik ödeyiversin. Sonra iki dakika içinde otelden parayı alır, geri öderiz. Bir de kafeye rezil olmayalım." dedi.

Çocuğa baktım. Hesabı ödemek için benim yanıtımı merakla bekliyordu. İtiraf etmeliyim, bu haliyle çok tatlı görünüyor. Evet demekten başka çaremiz olmadığına göre neden oyalanıyorum ki, söyleyip kurtulayım.

"Tamam ama kesinlikle borç olarak alıyoruz." dedim. Çocuk da "Benim için fark etmez siz nasıl istiyorsanız öyle olsun." dedi ve hem bizim hesabı hem de kendi hesabını ödedi. Kafeden hep birlikte çıktık. Ne yapıyorum ben ya? Sarbet Hande, borcunu da ödeyince bir daha bu çocukla görüşmeyeceksin. Fazla büyüdü şu konu.

Ecem "Tabi tabi. Biz zaten hemen şuradaki otelde kalıyoruz, ikiniz beklerken ben parayı alır gelirim. Arkadaşım bu yıl Hacettepe'de okumaya başlayacak da bir hafta önceden hem çevreyi tanımak hem de tatil yapmak için buraya geldik. Ev bulamadığından, aslında buldu da sonra bir sürü aksilik oldu onu sonra anlatırım, birkaç hafta şuradaki -parmağıyla tekrar hangisi olduğunu gösterdi- otelde kalacak. 1. sınıfta ve diyetis..."

"Ecem!!" diyip öldürücü bakışlarımdan attım. O anda onu boğmak istediğimi anladığını düşünüyorum. Buna da bizi kaynaştırmak için fırsat doğdu resmen ya. Allah bilir parayı unuttuğum için sevinmiştir.

Hadi Ecem'i geçtim, o zaten deli, çocuğun da tüm dikkatini vermiş onu dinlemesine ne demeli! Kabul ediyorum, yakışıklı biri. Centilmen, gülerken çok tatlı ama hepsi o kadar. Daha fazlası böyle bir öküzle söz konusu olamaz. Ecem malesef kendi kendine gelin güvey oluyorsun.

Ben düşüncelere dalmışken Ecem "Ben parayı almaya gidiyoruum." diyip uçarak yanımızdan uzaklaştı. Pislikk. Ama ben sana yapacağımı biliyorum Ecem hanım, bunun bir de gecesi var.

"Demek adın Hande."

"Hıhı." Çocukla nereye gittiğimi bilmeden yanyana yürüyorduk. Adını soracağımı bekliyorsan daha çook beklersin. Senin adını koydum bile. Domuzsun sen domuz, yaban domuzu.

"Benimki de Buğra." dedi ve bana doğru dönüp elini uzattı. Hahah sen misin beni kafede küçük düşüren al işte ben de sıkmıyorum elini.

Birkaç saniye bocalamadan sonra elini saçlarının arasında gezdirdi. Vuhuu bu haliyle çok karizmatikti. Keşke elini sıksaydım ya.

İkimizde hiç konuşmadan yürüyorduk. Nerede kaldı bu Ecem? Ondan kesinlikle güzel bir öç almam lazım.

''Sen nerede okuyorsun?'' O kadar odunluk yaptım,  bunu sormamda bir anormallik yoktur heralde. Merak ettim ne yapayım.

Dönüp yüzüne baktım. Sırıtıyordu. Ama bu diğerlerinden daha farklı, daha sıcak. Yüzümü çabucak yere indirdim. Kulaklarıma kadar kızardığıma yemin edebilirim.

''Bende Hacettepe'de okuyorum. Bilgisayar mühendisliği 3. sınıf öğrencisiyim."

Daha sonra bana dönerek "Herhangi bir konuda yardıma ihtiyacın olursa bana ulaşabilirsin.'' dedi.

İnanmıyorumm aynı okulda mı okuyoruz cidden? Ve bana sorunun olduğunda yanıma gelebilirsin falan mı demişti??

Böyle şeylerin hep filmlerde oluduğunu zannediyordum. İyice Ecem'e benzemeye başlıyorum ya. Buğrayla aynı okulda okusak ne olur okumasak ne olur. Bugün burada onunla görüşmemiz bitiyor. Abartmaya gerek yok. Hem Buğra'nın playboy olmadığı ne malum. Playboylarla hiç ilgilenmeyeceğimi söylememe gerek yok heralde. Onda da potansiyel var yani. Kesinlikle var.. 

Şuan yüzümün domatesten bir farkının olduğunu zannetmiyorum. Ama bunun konuştuğum her erkekte olduğunu -tamam her yakışıklı erkekte- bildiğim için farklı anlamlar yüklemek saçma. Biliyorum ki ona olan hislerim hoşlanmadan öteye geçemez. Çok klişe bir cümle ama ben senin bildiğin kızlardan değilim Buğra Bey.

Hem de hiç değilim.

Mutimedyada Melis var:))

ASLA AŞIK OLMAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin