Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Dövüşmen kuzum temalı bir bölüm:)
3. Bölüm: Not Defteri
Uykum, zaten rahatsız geçen saatlerini kuş sesleriyle sonlandırdı. Balkonumun demirlerine konmuş bir kuş hiç durmadan öterken üstümde sabahın yorgunluğuyla kalktım. Balkona doğru yaklaştım ve kuşu seyrettim. Evet, yapacak hiçbir şeyiniz yoksa bu harika bir aktivite.
Kuşun beni fark edince uçup gideceğini sanmıştım ama gitmemişti. Biraz daha yaklaşınca bunun bir cennet papağanı olduğunu fark ettim. Cıvıl cıvıl renkleri adeta içimi açarken, yaklaştım ve korkutmamaya çalışarak küçük kafasını sevdim.
"Ne de güzelsin sen öyle." Dedim, minik kafası bir o yana bir bu yana giderken. Küçükken benim de bir kuşum vardı ancak yan komşunun kedisi onu yemişti. Bu bende büyük bir sarsıntıya sebep olunca babam bir daha almamıştı. Bir süre daha kuşu sevip, güzel sesini dinledim ancak acıktığımı fark edince bambaşka bir ikileme düştüm. Bu bir ev kuşuydu ve muhtemelen yakınlarda yaşayan birine aitti. Sahibi şu an onu arıyor bile olabilirdi. Ama hiç de çıkıp yana yakıla "Kuşunu kaybeden var mı?" diye soracak havamda değildim. Biri gelir sorarsa elbette alabilirdi. O zamana kadar bana arkadaşlık etmesinde bir sakınca görmedim.
Hızla gidip elimi yüzümü yıkadım ve geri döndüğümde hala balkonumdaydı. Canını acıtmamaya özen göstererek avuçlarımın arasına aldım ve aşağı indim. Adını şimdilik "Kerem" koymaya karar verdim ve Kerem mutfaktaki masada cik cik diye çığlıklar atarken, ben hızla bir tost yaptım. Kerem bir anda masadan uçup tezgâha geldiğinde verebilecek başka bir şeyim olmadığı için minik ekmek parçalarıyla onu besledim.
Evde tek olduğum için ufacık tostla bile öğünü kapatabilirdim. Yeşim dün akşam evine dönmüştü. Marketten döndüğümüzde evde unuttuğu telefonuna Yavuz'dan sayısız arama geldiğini görmüştü ve o gidip sebebini sormadan, ben ağabeyiyle yaşadığım saçma sapan tartışmayı ona anlatmıştım. Sonradan Yavuz'la konuşmuş ve tahminlerimi doğru çıkararak ağabeyinin onu eve çağırdığını öğrenmiştik. Ancak çok tuhaf ve beklenmedik bir şekilde ağabeyi tekrar aramış ve gelmek zorunda olmadığını, benimle istediği kadar vakit geçirebileceğini söylemişti ve biz rahat bir yemek yemiştik.
Rahat ve soru işaretleri dolu bir yemekti çünkü Yeşim durmak bilmeden ağabeyiyle konuştuğum her şeyi tekrar tekrar anlattırmıştı. "Çok tuhaf!" deyip durmuştu. "O böyle önyargılı biri değil ki! Allah Allah, çok tuhaf ya!"
Bence tuhaf değildi, sadece ağabeyi ikiyüzlü olduğu için bunu kardeşleri fark etmemişti. Yemekten sonra birkaç saat daha benimle kalmış ve sonra evine dönmüştü. Bugün de beraber okul forması almaya gidecektik benim için.
Kerem'i ve tostumu alıp bahçeye geçtim. Ben tostumu yerken Kerem de masada bir o yana bir bu yana yürüyor, ekmek parçalarını yiyordu. Telefonumu aldım ve kısa bir videosunu çekip diğer Kerem'e attım. "Senin gibi kuru ekmekten başka bir şey yemiyor!"notunu eklemeyi unutmadım. Çok geçmeden cevap geldi.