2. Bölüm : Kötü Düşünce Sahibinindir
Annemin gidişiyle yalnızlığıma gömülmem bir olmuştu. Koskoca eve daha tam yerleşemeden kalakalmıştım. Biraz kitap okumaya çalışmıştım ama aklımı bir türlü veremiyordum satırlara. Kitabı kaldırıp öylece oturmaya devam ettim. Tam olarak ne yapacağımı bilemeden boş boş etrafıma bakıyordum.
"Acaba kek falan yapıp komşuya mı gitsem?" diye düşündüm ama asıl gelmesi gereken onlardı. Ama böyle oturunca da ev üstüme üstüme geliyordu. "Çok sıkıldım ama ben!" dedim boşluğa doğru. Sesim hafifçe yankılandığında bunu beklemediğim için ürktüm. Bir bu eksikti zaten! Koskoca evde korkmadan nasıl duracaktım anneannem gelene kadar? "Of anne of of of!" Anneye of dememe kuralının üstünde tepinircesine sitemle söylenerek yerimden kalktım ve mutfağa ilerledim ancak giremeden kapı çaldı. Bir an açıp açmama konusunda kararsız kaldım.
"Biz gelene kadar kapıyı kimseye açmak yok." Zihnimin derinliklerinde yankılanan babamın sesiyle anlık hüzünlendim. "Tamam mı Karen? Bak evin sorumluluğunu sana veriyorum, kızım." Henüz on yaşındayken her köşesini ezberlediğim evin sorumluluğu bile bana korkutucu gelirdi. Ya ev beni dinlemeyip huysuzluk yaparsa? Ne derdim babamlara o zaman?
"Ben de sorumlulukçu olabilirim baba." Kerem'in bitmek tükenmek bilmeyen rekabetleri küçüklüğümüzden beri en büyük sorunumuz olmuştu.
"Ama babam benden istedi Kerem!" Tabi benim asla alttan almayan, her şeyi körükleyen yanımın da aşağı kalır bir tarafı yoktu. "Kıskanma artık bıktım senden! Bu evin sorumlulukçusu benim, sus artık!" Kerem bağırışlarımdan çekinip köşeye sindiğinde babamın elime aldığım terliğe ve benim korkunç halime dehşetle baktığını hatırlıyordum.
"Karen, kızım çok ayıp! Bak kardeşin korktu." Elimden terliğimi alıp tekrar ayağıma giydirdiğinde köşeye sinen Kerem'i hafifçe çekti ve ellerimizi buluşturdu. "Birbirinize vurmak yok, asla!" Utanç içinde kalıp cevap veremediğimde öfkeyle Kerem'e bakmıştım. Hepsi onun yüzündendi. Babam yokken gayet de karşılık verirdi ama babamın yanında köşesine çekilirdi. "Sadece on beş dakika içinde markete gidip geleceğim. On beş dakika için evde uslu uslu oturamaz mısınız?" İkimizden de çıt çıkmadığında babamın birleştirdiği ellerimize baktım yan gözle ve Kerem'in elini haddinden fazla sıktım. Bir şey söyleyip suçu üstüne almalıydı ve evin sorumlulukçusu ben olmalıydım. Ancak hain Kerem sessiz kalıp aynı şekilde benim elimi sıkmaya çalıştı. Babam gidince onun resim defterini parçalamalıydım.
"Madem uslu durmayacaksınız, o zaman ben de markete gitmem ve size dondurma alamam. Siz de.."
"Kerem seni çok seviyorum!" Babamı hafifçe ittirip Kerem'e sımsıkı sarıldım. O da aynı şekilde bana. "Ben seni daha çok seviyorum Karen!"
Babamın yüzündeki ifadeyi o zaman okuyamamıştım ama şu an hatırladığım kadarıyla bize dehşet ve hüznün birbirine girdiği bir ifadeyle bakıyordu. Onun sözünü dinlediğimizden değil de, dondurma söz konusu olduğu için uslu duracağımıza üzülüyor ve bu kadar profesyonel oyunculuk yaptığımız için de korkuyordu. O anların hatırasına gülmeden edemedim ve kapıya doğru ilerledim.
Bu evin sorumlulukçusu da bendim ve bu kez sözümü dinlemezse terliğimin sert tarafıyla korkutacağım bir Kerem yoktu. Burada alıştığım ve bildiğim hiçbir şey yoktu. Keşke ben de burada olmasaydım. Keşke beni bu kadar zorlamamış, gerçekten ne durumda olduğumu görmüş olsalardı.
"Kim o?" dedim soğuk sesimle.
"Çilingir."
Ben çağırmamıştım. Bildiğim kadarıyla annem de çağırmamıştı. "Yanlış adres olmalı." Dedim kapıyı açmadan. "Biz çağırmadık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NÜPEL
Narrativa generale"Kızları doğallıklarından utanacak hale getirdiniz. Asıl siz utanın."