Şeytanıma,
Çok güzel olduğunu biliyor muydun?
O kadar güzelsin ki şeytanım, ölümü ölümden daha çok tattırıyorsun bana. Şeytan kavramını farklılaştırıyorsun benim için, canımı yaktığın, seni her gördüğümde ruhum kendi kendine boğulduğu için bile Tanrı'nın önünde diz çöküp ona teşekkür edebilirim. Hayır, burada şeytanım diyerek, seni kötü biri olarak görmüyorum. Söylemiştim, şeytan kavramını farklılaştırıyorsun.
Sana meleğim diyebilirdim belki, ama melekler senin kadar güzel değil şeytanım. Şeytanı ise istediğin kavrama yerleştirebilirsin bence- Ya da siktir et ben şeytanlarıma muhtaç kalacak kadar acizim, meleklerim yalnız bıraktı beni. Ama iyiki de bırakmışlar, yoksa seni göremeyecektim belki.
Buna cevap vermeyeceksin ya da umursamayacaksın muhtemelen, hatta bu kağıdın çöp kutusunu boyladığını tahmin edebiliyorum. Ama ben pes etmeden sana yazacağım.
Bugün 16 Mayıs 2017 ve sen beni tam bir yıl önce kendine çektin.
Tam bir yıl önce ruhum hiç sarsılmadığı kadar sarsıldı, kendimi kaybettiğimi hissettim bir süre. Ama o an emindim, ruhumu kaybetsem bile seni kaybetmeyecektim.
"Sikik takıntılı, saçmalıyorsun." Diyebilirsin. Bende öyle düşündüm kendim hakkında, sikik takıntılının tekiydim. Sırf seni görebilmek için karşınızdaki eve taşındım, belirli saatlerde balkona çıktığında izledim seni sıkılmadan. Kütüphaneye ya da markete giderken evden çıktığında takip ettim seni, en sevdiğin kitabı, en sevdiğin yiyecekleri öğrendim. Eve getirdiğin sikik kız arkadaşlarının inlemelerini daha yakından duyabilmek, kendimi daha çok öldürebilmek için kapının önünde bekledim bazen. Bazende o sikik arkadaşlarını kapıdan çıkar çıkmaz duvara yapıştırdım. Bir daha seninle görüşmek istememelerinin nedeni bu olabilir, üzgün olduğumu pek söyleyemem.
Ama ben bir şeylere uzun süre takılmazdım şeytanım. Her iki ayda bir dolabımdaki kıyafetleri, ayda bir saçlarımın rengini hatta müzik ve film zevkimi bile değiştirirdim ben. Takılmazdım bir şeye, takıntılı kalamazdım. Yapmam dediğim şeyleri yaptırdın bana. Ya da ben kendi kendime yaptım seni düşünürken.
Peki neden mektup yazıyorum sana?
'Kaçıncı çağdayız mektup mu kaldı?'
Benim çağımdayız ve telefon kullanarak beynime radyasyon doldurmak yerine, kağıdın ve kalemin birbirine sürtünüşünü dinlemek daha cazip geldi kulağıma.
Ve galiba artık içimde tuttuğum her şeyi söylemek için yazıyorum, çünkü o kadar çok doldum ki oraya buraya ateş saçacağım diye korkuyorum. 10 yıllık platonikler var onlar nasıl yaşıyor diyebilirsin, ama zaman ne verdiğin değeri, ne de sevgiyi belirler. O bir yıl içerisinde her gün o kadar arttı ki sevgim, asırlık sevgiye bedeldir.
Ama hayır ben sana aşık değilim şeytanım, ben daha önce hiç tatmadığım, hissetmediğim bir şeyi yaşıyorum. Hiç bir yazarın betimleyemeyeceği, anlatamayacağı bir şeyi. Sana anlatmak içinde çaba sarfetmeyeceğim. Sadece yazacağım, umursamayacaksan ya da yazdıklarıma kahkahalarla güleceksen bile yazacağım.
Belki inanmayacaksın bile ama seni seviyorum şeytanım.
-pjm.
